Bu itibarla bir memleketin kalkınmasında rol oynayan akıl, his ve tesadüf unsurlarını değerlendirmek ve memleketin kalkınmasına giden yolu açmak lazımdır.
Ünlü İngiliz tarihçisi Wels "Medeniyet yeryüzünde vukua gelen afetlerle eğitim arasında bir yarıştır" diyor. Gerçektende yeni bir şeyin geliştiği, yeni bir olayın cereyan ettiği yerde, ileri atılan bir adımda eğitim ve öğretim vardır. Eğer eğitim olmasaydı insanlık vasat halinden medeniyet haline gelemezdi. O zaman yeryüzünde tabiatçılık hüküm sürerdi. Onun için eğitim en kârlı yatırımdır. Eğitim olmaksızın ne hür bir hükümet ne kalkınmış bir millet ve ne de teknolojik gelişmeler olurdu. Bütün çağdaş hizmetler ve bilimler Eğitimin Tekâmülü sonucunda doğmuştur. Nerde ki fakirlik vardır, ekonomik kalkınma kısırlığından şikâyet edilmektedir orada, çevreye uyabilecek, çevre şartlarını ıslah edecek, yeni imkânlar yaratacak, aklın kurallarına uyacak gerçekçi ve pragmatist bir eğitim sistemi yoktur. Halk cehlin karanlığında bir takım faaliyetlerde bulunmaktadır. Ancak açlık ve sefaleti durdurmak, istihsal ve milli geliri arttırıp hayat standardını yükseltmek için bilgi, görgü ve tecrübeye getiren Eğitime başvurmak gerekmektedir. Çünkü kalkınma sadece teknik ve ekonomik bir olay olmayıp aynı zamanda kültür ve eğitim faaliyetidir. 1948 yılında Birleşmiş Milletlerde alınan bir karara göre teknik bilgi eksikliği, iktisadi gelişme için sermaye yokluğundan daha büyük bir engeldir. Bu kararda gösteriyor ki ekonomik kalkınma için zenginlik değil bilgi öncelik kazanmaktadır. Onun için derler ki Eğitim iktisadi gelişme ve modernleşmenin temel şartıdır.
Çünkü yetişmemiş insanların elinde en iyi vasıtaların ve en güzel imkânların müspet sonuçlar vermediği malum gerçeklerdendir. Bu yüzden insanı işlemek, onu eğitmek, onu istihsal araçlarını kullanacak teknik bilgilerle donatmak gerektir. İstihsal araçlarını ve metotlarını geliştirmek, ekonomik kaynaklara akılcı ve gerçekçi bir zekâ ile eğilmesini tekniğini insana öğretmek lazımdır. Peki, insana bu tekniği kim öğretecek, bu bilgiyi ona kim verecektir? Şüphesiz ki insanlara ve milletlere kalkınması için ihtiyaç duyduğu bu bilgiyi, bu tekniği eğitim verecektir. Çünkü Eğitim hayatın bütün sahalarını kavrar. Ne kadar küçük olursa olsun hayatta eğitimi ilgilendirmeyen bir şey yoktur.
Gandhi böyle tanımlıyor eğitimi. Gerçekten de eğitimi ilgilendirmeyen bir şey yoktur. Mesela iktisadı savunanlar da eğitimsiz bir iktisat olmayacağını bilirler. Zira insanlığın refah ve saadeti ileriye hamleler yapılmasına bağlıdır. Bu da maddi imkânların aklın emrinde en iyi şekilde kullanılmasını gerekli kılar. Bu noktada Amerikalı Prof. Nelson; “Benim son derece ilgilendiğim yön senin yüzde yüz iş, görebilecek bir teknik hazırlık görmendir. Bunun için eğitim çarkından geçmen, ekonomik ve sosyal faaliyetlerini rasyonel kılman mümkün olacaktır.” Çünkü diyor Nelson, “Eğitim insanı yalnız hayata hazırlamaktan ibaret olmayıp, o hayatın ta kendisidir.”
Görülüyor ki Nelson da Gandhi'nin yoluna çıktı. Esasen biraz sonra kalkınmada ekonomiyi savunanlarda eğitimsiz bu işi yapamayacaklarını teslim edeceklerdir. Ama biz onlara şimdiye kadar yalnız eğitimden söz ettik. Belki bu yüzden kendilerine bizi çürütecek gedikler vermişizdir. Fakat hemen ilave edelim ki Eğitim beraberinde Kültürü de getirmektedir. Kültür ise bir şeyin bir maksat için kullanılmasını mümkün kılacak şekilde işlenmesi, geliştirilip, yetiştirilmesi, maddi kıymetlerin işlenip çoğaltılmasına yönelen cehdin ifadesidir. Kültür sadece tabiatın insan eliyle işlenmesi değil, bizzat insanın ahlaki, içtimai, entelektüel, teknik istidat ve kabiliyetlerinin geliştirilmesi anlamını da taşır.
Devamı yarın...
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol