Birçok ülkede kadınların topluma, ekonomiye, siyasete dahil edilmeleri geç olmuştur. 1930'lu yıllarda Türk kadını Atatürk sayesinde sosyal, siyasal ve ekonomik haklara kavuşurken, birçok Avrupa ülkesi kadınları ise bu haktan mahrumdular. Kaldı ki Yeni Türkiye'nin şartları o ülke şartlarına göre orantısızdı. Yani İslam'ın kadına bakış açısı söz konusu idi. Fakat buna rağmen Atatürk cesur bir kararla bu devrimi yapmaktan çekinmedi.
Türkiye'de KADIN DEVRİMİ beraberinde toplumsal bütünlüğü sağladığı gibi, kadın kendini ifade imkanı da buldu. Bunun üzerine İkinci Meşrutiyet Dönemi kadın yazarların yanında Cumhuriyet Dönemi Kadın Yazarlar da toplumda yerlerini aldılar. Ve zaman içersinde KADIN EDEBİYATI meydana geldi.
Dünyada Kadın, Türkiye'nin yaptığı Kadın Devrimi ile cesaretlenerek, kendini yenileme ve geliştirme imkanı buldu. Daha ileri bir konuma geldi. Ancak ileri ülkelerdeki durumu bilmiyoruz. Fakat bizde de kadın kendini tutsak alan Gelenekçi Kültür'den tam manası ile kurtulmuş, kişiliğini kanıtlama imkanı bulmuş değildir. Hala sesli ve sessiz bir mücadelenin içersindedir, cinayetlere karşı devletin SIĞINMA EVLERİ'ndedir. Tabii bu bir ilkelliktir, gericiliktir. Türkiye toplumsal aydınlığı, kadın-erkek yazar ve çizerleri ile bu yozlaşmayı, çürümeyi atlatmalıdır. Kadın cinayetleri Türkiye'nin imajını bozmaktadır.
KADIN EDEBİYATI, kadın ve erkek yazarların kadınlar üzerine yazdıkları ile oluşan bir edebiyattır. Meşrutiyet'ten gelen kadın yazarlarla Cumhuriyetin kadın yazarlarla oluşmuş bir Kadın Edebiyatı ve Kadın Yazarlar Kütüphanesi meydana gelmiştir. Onların kadınlar üzerine birçok özlü sözleri vardır. Dünya Kadın Edebiyatından seçtiğim özlü sözlerle yazımı bitirmek istiyorum. Bu vesileyle şunu söyleyeyim ki ülkemizin Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde kadına yakıştırılan 104 isim vardır. Örneğin, "Saçı uzun aklı kısa", "Kadının söylediği 40 sözden sadece birine inan", "Erkeğin elinin kiri kadının alnının karası" gibi özdeyişler bizde de vardır ve kadına bu yakıştırmalar söylenmektedir.
Şimdi de dünya edebiyatında kadını nasıl tanıtmışlar, ne demişler, bir de bakalım:
"Elinin hamuruyla erkek işine karışma" (Türk Atasözü)
"Kadınlar, kestaneler gibidir. Dışları güzel, içleri çürük" (İtalyan Atasözü)
"Bir çiftlik evini üç şey yıkar: Şirret bir kadın, tahtakurusu ve fare"(Alman Atasözü)
"Sana on erkek evlat verse bile kadına güvenme" (Çin Atasözü)
"Kadın ve kilim yeniyken iyidir" (Japon Atasözü)
"Üç yaratığın ilkesi yoktur: Katırlar, domuzlar ve kadınlar" (İrlanda Atasözü)
"Üç büyük kötülük vardır: Deniz, Yangın ve Kadın" (Yunan Atasözü)
"İnsandan cesuru, horozdan soylusu, kadından nankörü yoktur" (Yemen Atasözü)
Ulusların kadınlara bakış açısını çok çirkin buluyorum. Bu çirkin bakışın yenilenmesi gerekir.
Dünyada ünlü yazarların da kadınlara bakış açısı maalesef onaylanacak cinsten değildir. Ama onlardan da bir tanım yazmak zorundayım:
"Eğer kadın iyi bir şey olsaydı, Tanrı'nın da bir karısı olurdu."
(Sacha Guttry)
Yeryüzünde KADIN hâlâ bir sorunsa insanoğlunun uygarlığı nerede değil mi? Bunu insana sorarlar.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol