Bizim ülkemizde olduğu gibi dünyanın birçok ülkesinde de insanların Tanrı'dan dilekleri olmaktadır. Kötülük gördüğümüz insanın Tanrı tarafından cezalandırılmasını ister, "Allah Belanı Versin" deriz. Başka şeyler de söyleriz. İnsanlara bu tür dualar yapmanın ne derece doğru olduğunu ya da olmadığını bilemem. Ama kötülük gördüğümüz, kötülüğe tanık olduğumuz insanlar için bu duayı yaparız. Ancak bu bir çeşit kötüyü, kötülüğü kollamadır. Çünkü Tanrı'nın takdirine kalmıştır. Cezalandırma dileği…
Oysa Japonlar kötü insanların cezalandırılmasını öbür tarafa da havale etmezler. Cezanın dünyada görülmesini isterler. Örneğin, onlar kendilerinin ve toplumun zarar gördüğü insan için "Allah seni işsiz bıraksın" derler. İşsizlik dünyaya ait bir olaydır ve insanın işsiz kalması manevi bir işkencedir. Onun için zamanımız devletleri yurttaşları için öncelikle İŞ SAHİBİ olmalarını düşünür, istihdam yaratmaya çalışır.
İŞSİZ İNSAN, yoksul insan demektir. Mevcut imkânları ile geçinemiyorsa FAKİR demektir. Buna göre ülkemizde olduğu gibi dünyada fakirlik, işsizlik, yoksullukla orantılıdır. Tabii yeterli maaş veya ücret alanlar bu anlamda fakir sayılmazlar. Kıt kanaat geçindiklerini söylerler. Sorun onların altında ücret alanlardadır.
Türkiye'de geçen ayın rakamlarına göre işsiz olanların, iş arayanların sayısı 3 milyona yakındır. Bir başka ifade ile tarım alanı dışında her yüz insandan 12'si işsizdir. Ve işsizlik giderek artmaktadır. Bu şu demektir ki devlet işsiz insanına iş bulmakta çaresizdir. İstihdam yani çalışma alanı yaratamamaktadır. Özel sektör de bazı nedenlerden ilgisizdir. O günlerde bunu anlatan, tanıtan bir haber gazetelerde yer aldı. İzmit Petrol Rafinesine alınacak 300 kişilik yere 10 bin kişi başvurmuş. Görülüyor ki sıkıntı büyüktür.
Ülkemizde en çok işsizlik kadınları vurmaktadır. Kadınlar bir takım geleneksel şartlar dolayısıyla işini kaybetmekte, aynı şartlar nedeniyle iş bulamamaktadır. Bugün ülkemizde Yeni İşsizler içinde kadınların işsizlik oranı yüzde 91'dir. Bu erkeklerde yüzde 70 dolayındadır.
Burada bir olay üzerinde durmak istiyorum. O da kadının iş hayatından dışlanmasıdır. Bu durum gerek kadınlar için gerekse ekonomimiz için kötü bir süreç olur. Cumhuriyetin Temel İlkeleri'ne ve felsefesine sadakat devam edecekse olay Cumhuriyetin getirdiği Kadın- Erkek eşitliğine de aykırı düşecektir. Ancak bu şimdilik bir endişeden öte değildir.
Bize göre Türkiye Kadın-Erkek emeği ile kalkınacaktır. "Bir elin nesi var, iki elin sesi var" diyenler bir gerçeği dile getirmişlerdir. Kadın ve erkek aynı günde eve birer ekmek getirmiş olsalar çocuklar doyar. Atalarımız "İşten artmaz dişten artar" demişler ama bunu yanlış söylemişlerdir. "Dişten artmaz, işten artar" demeleri gerekirdi. Olayı ekonomi böyle ortaya koyar. Ekonomistler de söyler. 24 saat yerine 25 saat çalışılması durumunda yoksulluk yenilir. 8 gün ömre 9 gün çalışmak diyenler de çalışmayı işaret etmişlerdir. İşsizlik, yoksulluk, fukaralık başka türlü yenilmez ki…
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol