Halil Özçelik, içtenlikli bir insan, saygideger bir dostumuz. Babaeski'nin Kumrular köyünde sakinler. Yillarca Istanbul kahri çekmis. Dönüp dolasip köyüne varmis sonunda. Baba ocagina yer etmis. Yillanmis köy evinde kendilerine göre bir yasam oturtmuslar Zühre ablayla birlikte. Çocuklari büyütüp her birini bir yerlere savusturduktan sonra kendi hallerine kalmislar. Edi ile büdü örnegi… Köroglu-Ayvaz da denir ya hani. Uzun zamandir köyüne çagirir dururdu.
Zamansiz kar nedeniyle Terzidere'ye gidisimde bir kez daha haberlestik, söylestik Halil dostla. Zamansiz karin, Terzidere'de, baba ocaginda verdigi hasari olabildigince hale yola koydugumu kendime anlattiktan sonra…
21 Ekim 2011 Cuma günü köyden ayrildim ve… Haberlestigimiz gibi… Kumrular'da olduk, Ali Bali ögretmenle birlikte.
Halil abi bizi Babaeski'den aldi. Dogruca evine götürdü. Zühre albayin tatli telaslari varmis bugün. Hamur kesmisler. Köy makarnasi yapmislar. Kalabaligi varmis. Sofra kurdu, yemek indirdi. Üç kisilik degildi adeta indirdikleri. Meci savusturacak kadar vardi nerdeyse. Kapuskasi bir güzel.
Bugün yaptiklari hamurdan pisirmis. Hamurun üzerine kapuskayi koyduk. Salatalik olmazsa olmaz ya…
Keçi peynirine diyecek yok. Bizim Ali ögretmen, keçi peynirine hemen on üzerinden on verdi. Kolayini bulsa on üzerinden onbir, oniki de verebilirdi. On üzerinden onla yetindi.
"Demsiz dervis, imansiz sofuya benzer!" demisler mi? "Bektasi sofrasi demsiz olmaz!" mantigindan yola çikarak olsa gerek… Halil abi, demi ortaya sürdü. Sayamayacagim kadar çesitte yemekle donatilmis sofrada… Kendi ürünleri olan kavun ile karpuzu da sayayim da… Tavuklu patatesi adeta tek basima bitirmeye yeltendim ama olmadi. Üçte ikisini tüketebildim ancak. Tamamini bitirmeye çabalasam, Ali ögretmen kizdi kizacak: "Eniste! Illâ ki bitirmek zorunda degilsin. Zorlama kendini!" diye kibarca uyardi.
Dinledim. Biz yerine göre küçük sözü de dinleriz.
Fazlaca mi uzattim yemek faslini. Hadi sofradan kalkalim artik.
Bos kalan, kullanilmayan, çürümeye, harap olmaya, yikilmaya terk edilen okul binasini onarmislar. Bir baska amaç için yapmislar bu isi ya… Köye harika bir bina, mükemmel bir toplanti, cemiyet, etkinlik salonu olusturmuslar. Baglamalarimiz elimizde… Insanlar birli ikili geldiler. Çalip söyleyecegiz ama…
Olmuyor. Çok soguk. Soba yakilamiyor. Duvarlar çok üsümüs. Yer beton.
Sanki tabanda rüzgâr esiyor. Dizden asagisi üsüyor sürekli. Montlari sirtimizdan çikaramiyoruz. Burada fazla direnmeden, doga kosullarina, soguga karsi fazla diklenmeden… Köy kahvesine geçtik. Oh be! Hep gene gün boyu insan durmus makân. Ilik. Toplandik, toparlandik birli, üçlü, besli. Türkülere basladik.
Ali Bali bir yandan, ben beri yandan… Halil Özçelik basta olmak üzere… Muhtarimiz Ismail Arabaci…
Sedat Kurt geldi yanimiza. Biraz dinledi, biraz durdu. Bir aralik yok oldu. Çok geçmedi aradan, ikibuçuk litrelik kara, koyu kirmizi bir siseyle geldi geri. "Çocuklarim için saklamistim. Bayramda içilecekti. Size getirdim!" dedi.
Sonra da ekledi: "Onlara bir sise biraktim. Onlara da kaldi!" Bardak getirmis ayrica. Hem de basbayagi sarap kadehleri. Doldurdu. "Isiga tut hocam. Isigi görebilirsen ne dersen de!" Tuttum ampule. Isigin zerresi sizmadi. Hafiften mavuru var ama o hafiften mavuru bir yana birakirsak, harika bir sarap duruyordu kadehlerimizde. Büyük tat ve keyif alarak…
Hüseyin Arabaci aramizda. Hüseyin, muhtar Ismail'in oglu. Cani sagolasica!!!
Sonra efendim… Burhan Yilmaz… Sonra da… Özcan Tetik.
Eyvah, en önemli unsurlardan birini unutuyordum ve çok yazik oluyordu. Müsellim köyündeydi bizim Bayram aga. Ögretmen Bayram Ergül. Koltuk davulunu alip geldi, katildi aramiza. Seksensekizlik babasini hasta yataginda birakmis. "Be oglum! Beni birakip nereye gidiyorsun? Beni ölü bulacaksin!" diye serzeniste bulunmus babasi. O yüzden, huzursuz durdu aramizda. Doyasiya kalamadi. Kaldigi kadariyla da türküleri birlikte süsledik ve paylastik.
Kumrular hakkinda
Yillar öncesiydi, Cemile kiz, Terzidere'ye gelmisti. Baba ayri ana yari kardesim Nazmiye'nin sinif arkadasiydi. Çapa'da okurken ziyaretime de gelmislerdi. Kumrular köyünü ta o yillar, 1970'li yillarda duymustum. O zamandan sonra Kumrular deyince Cemile gelirdi aklima, Cemile deyince de Kumrular.
Sonralari Halil Özçelik ile tanisiklik, dostluk iliskisi, siirden, günlük yasamdan ve toplumsal, sosyal paylasimlardan bir bag kurulunca… Kumrular, daha bir merak ettigim yer oldu.
Peki… Kumrular köyü neresidir, nedir? Sorduk.
Bir kere, küçük, sirin bir köy oldugu çikti ortaya. 75 haneli, 180 kisili… Yüz ölçümü, 18 bin hektari orman, 12 bin hektari ekilip dikilen alan. Kalan bölümü verimsiz, kesat, islenemez durumda. Köy halki hayvancilik yapmakta. Büyükbas ve küçükbas hayvancilik yapiliyor. Çiftçilik yapilmaz mi hiç? Trakya'nin orta yerleri buralar. Çitçiligin alâsi yapiliyor. Bugday ve gündöndü basta olmak üzere… Köyde hemen hemen herkesin birbirine akrabalik bagi var.
Kumrular halki, Alevi-Bektasi yapilanmasina bagli bir birim. Bu kültürün etkinligi her ne kadar yavas yavas elini etegini çekmeye yüz tutsa da… Yürüyor yine de. Çok güzel bir Kültür Evi yapmislar. Kurbanlarini burada kesiyorlar, cem muhabbetlerini burada gerçeklestiriyorlar.
Muhabbetlere katilim her geçen zaman hizla azalmakta ise de… Gençler katilmiyor artik bu tür etkilesimlere. Hatayi gençlerde aramanin geregi de yok bu konuda. Gençlere yeterli örnek olusturulmuyor ve gençleri cezp edecek isler yapilmiyor demek ki. Insan, özendigi seye ilgi duyar, katilmaya heves eder. Insan, merak ettigi seyi arastirir, ögrenmeye istek duyar. Gençlerin ilgisizligi aslinda yaslilarin bilgisizligi ve eksikligidir. Bu, sosyal bir kültürdür, sosyal bir devinim biçimidir. Kidemliler hakkini vererek yapmiyorsa…
Gençlerde kusur aramanin geregi yoktur. Ilgi uyandirmak, gönüllülük yaratmak ve içtenlikli biçimde katilmak ve katmak gerek. Bu anlamda, Kumrular, Havsa'nin Musulça köyüyle, Pinarhisar'in Islambeyli köyüyle ve buna benzer bazi köylerle akrabalik ve kültür iliskileri içinde. Bu tür köylerle kanbagi bulunuyor.
Gece ilerledi. Saat 02'yi geçti. Muhabbet faslini usuldan kapatmanin sirasi geldi. Sedat dost, yarin sabah kus avina çikacakmis erkenden. "Avlamasi benden, yolup temizlemesi sizden!" dedi. "Hele sabah olsun bakalim!" dedik. Insan, böylesi güzelliklere doyamiyor. En kisa zamanda yine bir araya gelmek, yine görüsmek, söylesmek için sözleserek… Dagildik.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol