Hacibektas'ta Semah Günleri

Gazetemizin köse yazari Hasan Öztürk, her yil Kofçaz’in Topçular köyünde yapilan Topçubaba Åzenlikleri’ne katilanlara unutulmaz anlar yasatan Topçubaba Canlari Semah Ekibi ile birlikte bu kez Hacibektas’taydi. Buradaki semah günlerine katilan Öztürk’ün ekibi Nevsehir’deki etkinliklerin ‘özel konuklar’i arasindaydi. Yaklasik üç gün süren etkinlikleri Hasan Öztürk’ün kendi kaleminden sizlere aktariyoruz... Eylül ayi baslariydi, bir telefon geldi. 30 Ekim Cumartesi günü Hacibektas yöresinde "Semah Etkinlikleri yapilacak," diye.
"Topçubaba Canlari Semah Ekibi'ni de istiyorlar, ne düsünürsün?" diyordu.
Hemen görüstük semah grubunu olusturan dostlarla. Olumluydu görüsleri. Olumsuz bir karsilik gelmedi hiç. 
Zaman içinde çalismalarimizi sürdürdük ve hazirligimizi yogunlastirdik. 
Bizim için önemliydi bu etkinlige katilmak. Çünkü bu ülkede Tokat Semahlari, Sivas semahlari, Hubyar Semahi vs. isimlenmis, ünlenmis, her gösteride, her etkinlikte basköseyi almisti. 
Bunun yaninda, Trakyalinin, Rumelilinin semah döndügünü bilmek bir yana, Trakya'da böyle bir kültür oldugu bile bilinmiyordu. Birilerine kalirsa, Trakya'da yalnizca sarap içiliyor, davul zurna çaliniyor, yalnizca göbek atiliyordu. 
Semah, sema, bu ülkenin gerçeklerindendi ve Türk kültürünün temel temalarindandi oysa. 
Tamam, sarap içmek, davul zurna çalmak, göbek atmak ta bize hasti, onu da yapardik bildik bileli de…
Bilinmeyenlerimiz vardi gizlide saklida bir yerlerde.
Örnegin…
Kirklareli'nin hardal'ini bilen var mi? 
Hacibektas ilçesinde, üzüm sarabi ve üzüm kurusu yapmis bir vatandasa hardaliyeden söz ettim. Duymamis. Hardaliye diye bir sey onun kulaginda, kültüründe, gündeminde yok. Oysa Kirklareli, hardaliye konusunda hayli yol kat etmis bir il.
Bilinenlerimiz de var tabi. Az buçuk peynirimiz, az buçuk sucugumuz, az buçuk ondan bundan… Trakya denince akla bir de gündöndü gelir ya… Ama hiç kimsenin aklina, Kirklareli deyince Bektasi Semahi gelmez. Özellikle Bektasi Semahlari.
2008 Martindan baslayan çalismalarimiz daha o yil meyvesini vermeye baslamisti. Topçubaba etkinliklerinden de önce, 24 Mayis gününün aksaminda Kakava etkinlikleri bünyesinde Spor Salonunda yerimizi almistik. Trakya'da, Kirklareli'de böyle bir sey oldugunu tarih ilk kez saptiyor, böyle bir gerçege tanik oluyordu.
Bu gerçegi daha ileri götürmek içindi çabamiz. Bu yüzümüzü, bu yönümüzü artik uzaklarda birilerine de duyurmanin, bildirmenin zamaniydi.
Öyle yaptik. Hazirlandik. Artik ülke genelindeki en önemli gösterilerde, etkinliklerde bulunacak duruma getirdik kendimizi ve…
29 Ekim sabahi…
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulusunun 87. yilinin sabahinda Kirlareli'den yola çiktik. Saat 09.30 gibiydi. Ilk duragimiz Istanbul oldu. Kadiköy-Bostanci'da, Bostanci Gösteri Merkezi'nde Cem Vakfi'nin toplantisina ugradik. Dogrulu yalanli bir takim konusmalar gelip geçti. Fazla kalmayip yolculugumuzu kaldigi yerden sürdürdük. Çok rahat, çok akici, çok güzel bir yolculuk sonucu saat 23.30 siralari Hacibektas ilçesinde olduk. Emekli ögretmen Cafer Göçer karsiladi bizi. Alip konuklayacagimiz yere götürdü.
Garipdede Konukevi'nde soluklandik. Ordu-Gürgentepe'den gelen bir ekip vardi içerde. Siki bir söylesi vardi ortalikta. Baliklama daldik konuya. Iyi insanlar, ciddi konulari içtenlikle konusuyor ve tartisiyordu gecenin ilerlemis zamanlarina kadar.
Pazar gününe neseli basladik. Hemen giyinip kendimizi disari biraktik. Ondörtlü yemek fisimizi alip çorbalarimizi içtikten sonra yeni yerimize gidip esyalarimizi koyduk. Ranzaliydi Karacaahmet Cemevi'nin yatakhanesi ve sobasiz, kalorifersiz, isisizdi. Yatakhane içinde tuvaletleri yoktu. Gece tuvalet isi çikan kara kara yanacak demekti bu. Düsüm düsüm düsüncelere daldik. Keske dün geceki yerimizden hiç kimildanmasaymisiz diye hayiflandik.
Neyse, geçelim bunlari. Sadede gelelim.
Haci Bektas Veli'nin yatirinin da içinde bulundugu müzeyi ziyaret ettik topluca. Bu, üçüncü ziyaretimdi burasini. Haci Bektas Veli'nin kabri basina vardigimda hep duygulanirim. Bugün bu ülkede Türkçe konusarak ve Türkçe düsünerek, Türkçe türküler söyleyebiliyorsak, Türkçe yasayabiliyorsak… Haci Bektas Veli'ye borçluyuz en baslarda. Çünkü 1200'lü yillarda Horasan'dan kalkip gelerek Türk kültürünü, Türk dilini, Türk yasam biçimini yok olmaktan kurtaran, yeryüzünden silinmesini engelleyen insandir Haci Bektas Veli. Anadolu Türk insaninin asimile olmasini, yeryüzünden silinmesini önledigi gibi bu kültürün Avrupa'ya yayilmasini saglayan insandir. Onun için, onun kabri basina her varisimda, elimi yüregimin üzerine koyarak minnet duygulariyla saygi durusunda bulunurum.
Çilehane'ye çiktik topluca. Deliktas'tan geçmeye çabalayanlari izledik degisik yorumlarla. Kimi bu isin gereksizligini, yapayligini savundu, kimi de Deliklitas'tan geçebilmenin savasimini verdi durdu.
Saat 18.00'de baslayan Semah gösterileri, birbirinden güzel semahlarla, yurdun dört bir yanindan ve Bulgaristan'dan gelen iki ayri ekibin gösterileriyle anlam kazandi.
Bu noktada, onur bizlere ait oldu.
Bulgaristan'da kalmis, yasamini orda sürdürmek durumunda olan insanlar, nasil da öz benliklerini, öz kültürlerini kenara atmamis, nasil da otantik biçimde sürdürmüsler, yasatmislar Türklük ve Bektasilik özelliklerini! Onlari çok büyük saygiyla ve içtenlikli alkislarla izledik.
"Topçubaba Canlari Trakya Semahi" grubu olarak biz… Çok begeni aldik. Çok sevildik. Neden?
Neden mi?
Çünkü… Türkiye insani simdiye kadar hep belirli yörelerin semah döndügünü kaniksamisti. Semahi Tokatlilar dönerdi, Çorumlular dönerdi, Sivaslilar, Erzincanlilar, Malatyalilar… Turnalar semahi vardi onlarin. Hubyar semah ekibi vardi ve Hubyar semahini dönerlerdi. 
Trakya deyince, semah degil, davul-zurna, sarap, göbek havalari akla gelirdi. Trakyali nerden bilirdi Kirklar Semahini? Trakya'da Turna Semahi oldugunu, Trakyalinin turna semahi döndügünü bilmezdi insanlar. 
2008 yilindan bu yana çesitli ortamlarda semah dönerek artik isin geregini iyice ögrenmis olan Topçubaba Canlari Semah Ekibimiz, semahlarini ustaca dönerlerken… Benim de semah nefeslerini bilinçle, sakin, içtenlikli çalip söyleyisim… Ali Bali ögretmenin de cura baglamayla isin rengini gelistirmesi…
Begenildik vesselam. 
Yeni yeni insanlarla tanistik. Adeta dost olduk. Isparta-Yalvaç-Körküler köyünden gelen canlar, Urfa'dan, Nurhak'tan gelenler… Balikesir Savastepe-Kongurca köyünden gelip Tahtaci semahlarini dönenler… Silifke'den, Mut'tan, Musa Eroglu'nun köyünden gelenler… Ve de Ordu Gürgentepe'den gelip özünü, kültürünü ortaya koyanlar…
Kirklareli adina bir seyler yapmak. Kirklareli'yi Anadolu'nun merkezinde temsil etmek. Kirklareli'nin adini Haci Bektas Veli'nin dergâhinda duyurmak ve yasatmak…
Iste bunun onuru bizde kaldi. 
Daha nice etkinliklere ve gönül birlikteliklerine dogru ulasir bu yolun gidisi.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol