Içimde büyük irmaklar var
Büyük dereler
Duygularimi tastan tasa çalar sürükler
Içimde büyük acilar var
Büyük kederler
Terkedilmis sevgiler var
Derbeder
Içimde büyük sizilar var
Büyük hüzünler
Güz gülleri gibi solgun ve yorgun sevgiler
Hüzün, üretkendir.
Erisilemeyen duygular, kaçan firsatlar hüzünlendirir.
Bu yüzden yeni yeni açilimlar da hüzünlerdedir.
Evde yalniz kaldigimda hüzünlenirim ve bu hüznümün bozulmasini istemem.
Çünkü hüzün gebedir.
Mutluluk her zaman kahkahalarla gülmek degildir.
Güzellik yarismasinda birinci gelen insan, kupa kazanan sporcu, oyuncu, uzun ugraslar sonucu basariyi yakalayan biri, evlâdinin diploma törenindeki anababa, mutlulugunu aglayarak gösterebilir.
Oglu askerden dönmüs ana, kizini gelin veren ebeveyn, nisanlisi gurbetten dönen genç kiz, sevincinin göz yaslarina karismasini engelleyemez bir türlü.
Hüzün olmasaydi "Otuzbes Yas" siiri olmazdi.
Orhan Veli'nin "Anlatamiyorum" siiri de…
Hüzün, insani daha sayginlastirir, daha sempatiklestirir. Neden? Bir hikmeti vardir elbet.
Türkülerimiz var ya. Genelinde bir hüzün sakli degil midir?
Türküler hep hüzünlü
Gönlüm hüzünlü diye
Yasayip gidiyorum
Gönlümde hüzün niye
Böyle mi geçer ömrüm
Boynumu ege ege
Bitecekse bitecek
Belki biraz gülecek
Hangi türküyü desem
Hüzün veriyor bana
En coskulusu bile
Nerdeyse aglatacak
Bir yolda yürüyorum
Bilmem ki hangi yana
Bilmem ki bu yol beni
Nereye baglatacak
Mutluluk mu desem
Geç gönlüm geç
Böyle körüne körüne
Geç ömrüm geç
Gençlik desen
Çok geç
Geç
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol