Paranın değeri değişse de Türkiye'nin gerçekleri değişmez. 1950'de Türkiye Başbakanı olan Adnan Menderese ülkenin KALKINMA HEDEFLERİ'ni açıklarken "HER MAHALLEDE BİR MİLYONER" yaratmayı hedef göstermişti. Aradan 63 yıl geçti. İşçiliğin kuruşla ifade edildiği o yıllarda milyon lirayı düşünmek hayalin ötesinde bir şeydi. Gerçi 1950'de iktidar değişikliğinde İsmet İnönü, Adnan Menderes'e devletin kasasında 127 ton altın ve 400 milyon dolar para bırakmıştı ama İsmet İnönü bu parayı doğal afetler, muhtemel savaşlar ve olağanüstü harcamalar için kenarda tutuyordu. Osmanlı Devleti zamanından biliyordu, savaş zamanı borç para bulmak zordu. Osmanlılar bu yüzden çok büyük sıkıntı çekmiş, çok şeylerin karşılığında borç alabilmişlerdir. Hatta o kadar ki Osmanlı Devletinin borçlarını ödemek Cumhuriyet Döneminde dahi devam etmiştir. Onun için insanlarımız ve devletimiz yakın zamana kadar borçlanmaktan korkmuştur. Devletin borçlanması 1950 sonlarına doğru başlamıştır. Osmanlı Devletinin borçlanmaya başlaması ile (1853), Türkiye Cumhuriyetinin borçlanmaya başlaması (1957) arasında 100 yıllık bir zaman farkı vardır.
Cumhuriyet her mahallede bir milyoner yaratamamıştır ama Osmanlı'dan parasız gelen bir halkın cebine, devletin kasasına para koymuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında birkaç milyoner varken bugün bu sayı 66 bin 846'ya ulaşmıştır. Yalnız geçen yıl 15 bin yeni milyoner eski sayılara eklenmiştir. Ancak bugün Türkiye'nin milyar dolar sahibi insanları, Holding sahipleri vardır. Fakat bilmiş olalım ki ülkemizin hatırı sayılır borcu da vardır. Halkımız da borçludur. Fakat ne var ki borçtan korkan o eski kuşaklar bugün yoktur. Bugün ülkemizde borçtan, borçlanmadan korkmayan insanlar vardır. Ülkemiz borcunu ödeyemez durumda değildir. Hatta Türkiye her sahada üretimi arttırabilirse zengin bile olur. Belki denecek ki "Biz bazı fakir ülkelere yardımlar yapıyoruz." Doğrudur, fakat o ayrı bi iştir. Sultanahmette kazandığımızı borçlu da olsak Eminönü'de paraya ihtiyacı olana verebiliriz. Bizim halk olarak öyle de bir cömertliğimiz vardır.
Bal yememiş insana balın tadı sorulmaz derler. Biz halk olarak borcu biliriz. Borçsuz iş yaptığımz çok azdır. Hatta Türkiye'yi yönetenlerden biri 1960'lı yıllarda "BORÇ YİĞİDİN KAMÇISIDIR" demiştir. Devletimiz beş sente muhtaç duruma düştüğü zamanlarda bile borç bulmakta, borcunu ödemekte zorlanmamıştır. Bu bağlamda önemli olan planlamayı iyi yapmaktır. Borcun karşılığını bir kenarda bulundurmaktır.
Türkiye değişiyor. Toplum gelişiyor. Ülkemiz güçleniyor. İnsanlarımız zamana uygun yaşamaya çalışıyor. Bundan ötesi Allah Kerim…
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol