Milli mücadele Paşaların Cumhuriyetin ilanına kadar Mustafa Kemal'in yanında olduklarını biliyorduk da beraber oldukları süreçte hem milli mücadeleci hem Hilafetçi, hem himayeci olanları olduğunu bilmiyorduk. Meğer Ankara Büyük Millet Meclisi Hükümeti adına Trakya'yı Yunanlılardan (İtilaf Devletleri) nden teslim alan Refet Bele Paşa öyle imiş. Mandacı imiş, Kurtuluşu bir yabancı devletin himayesi altına girmekte görüyormuş. Bunu da 2 Ekim 1963 tarihinde ölümünün 49. Yıldönümü dolayısıyla Mümtaz Arıkan yazıyordu.
Refet Bele 19 Mayıs 1919 da Mustafa Kemal Atatürk ile Samsun'a çıkanlardan biriydi. Bu yüzden İstanbul Hükümeti, diğerleri gibi onu da görevden almıştır. Buraya kadar Refet Bele milli mücadele paşaları içinde güvenilir bir komutandır. Fakat ne var ki Samsun'dan Erzurum'a giderken Amasya Genelgesi'ni imzadan kaçınmıştır. Açıkça mandacılığı yani bir büyük devletin himayesi altına girmeyi önermiştir. Demek ki Refet Bele'nin milli mücadeleden, kurtuluştan umudu yoktur. Fakat buna rağmen Mustafa Kemal, Refet Bele'yi kenara itmemiş, yanında bulunmasına özen göstermiştir. Hatta ona Anadolu'da birtakım isyanları, ayrıştırma hareketlerini bastırma görevi vermiş, Refet Bele de bu görevleri başarıyla yerine getirmiştir. Bundan dolayı Mustafa Kemal kendisine güven beslemiştir. Hatta 1922 de düşman Anadolu'da yenilip hezimete uğradıktan sonra Mustafa Kemal, İstanbul ve Trakya'nın teslim alınmasını ona vermiştir. Nitekim Refet Bele paşa da bu görevi başarı ile yerine getirmiştir. Fakat ne var ki bu onur ve gurur verici görevler ve başarılar onu Mustafa Kemal'e karşı olmaktan alı koymamıştır. Sonuna kadar Hilafetçi kalmıştır. Daha sonraki aşamada yani 1923 yılında Cumhuriyet'in ilanı ve yapılacak olan devrimlere karşı çıkmıştır. Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy gibi diğer milli mücadele komutanlarının safında yer almıştır.
Görülüyor ki CUMHURİYET muhalefeti ile doğmuştur. Muhalefete rağmen bugüne gelmiştir. Bugün ise Laik Cumhuriyet'e dünden daha fazla muhalif insanlar, kesimler vardır. Bunlar Cumhuriyet Dönemi'nde doğmuş insanlardır ve Osmanlı'nın medrese okullarında değil, Cumhuriyet okul ve öğretmenlerinde okumuşlardır. Fakat buna rağmen Cumhuriyet muhalefeti ile doğmuştur. Muhalifleri olmasına rağmen bugüne gelmiştir. Bugün ise laik cumhuriyete dünden daha fazla mualif olanlar vardır. Fakat ne yazık ki bunlar Osmanlı medreselerinde değil, Cumhuriyetin kendi okullarında okumuşlardır. Cumhuriyet Öğretmenlerinden de ders almışlardır.
Ülkemizde son yıllarda cereyan eden olaylar bize çok şeyler öğretmiştir. Atatürkçülükten söz edenlerin Atatürk'ü bilmedikleri anlaşılmıştır. Onlar için artık başa dönme imkânı yoktur. Çünkü Cumhuriyeti kurmuş olanlar çoktan hayata veda etmişlerdir. Bu nedenle Cumhuriyet 60 yıldan beri kendi ayakları üzerinde durmaya çalışmaktadır. Fakat her şeye rağmen Cumhuriyete inananlar onu yaşatmaya, kökleştirmeye, gelecek kuşaklara taşımaya muktedirler. Cumhuriyet geleceği için fazla bir endişe yoktur. Tabii kendi coğrafya bölgesinde ilk ve tek Laik Cumhuriyet bilincinin her daim uyanık olması gerekir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol