HANI BÜLENT, KORKMAZDI

Büyütmek istedigimizi bir anda büyütüyor…

Küçültmeye yeltendigimizi aninda kül ufak ediveriyoruz.

Futbol deyince…

Hani, Galatasaray'dan yola çikacak olursak…

2000'li yillarin baslarinda Luçesku diye bir insan gelmisti Türkiye'ye. Romanya Ulusal Futbol Takimi'nin teknik sorumlusuydu.

Galatasaray gibi bir ekibin basina getirilmisti.

Adamcagiz daha ilk geldigi yil elinde buldugu kadroyu umutsuz ama edepli bir biçimde çalistirip sampiyon yapmisti. Sezon sonunda, sampiyonlugun gögüslendigi an, "Bu takimin sampiyon olacagina ben bile inanmiyordum!" diye namuslu bir açiklama getirmisti.

Ikinci yil adam yine çabalamis, yine sampiyon yapmisti takimi ve…

Gönderilmisti, etik olmayan bir biçimde. Hem de aglayarak çikmisti kulüp binasindan. Bir de, "Gönderdiginizi söylemeyin. Sizin için iyi olmaz. Ben ayrildigimi söyleyeyim ki kulüp zarar görmesin!" demismis, isittigimize göre.

Neden?

Adama ne hakaretler edilmisti, dile alinamayacak, vicdana sigdirilamayacak. Osman'i bir yandan, Tamburacisi bir yandan, girnatacisi öbür taraftan, ehil'i bir yandan, Tor'u öbür yandan, nice Hinç-lar-al-inmisti. Adami bir kamyon soförü yaptilar, bir dagda çoban, bir Sirkeci'de hamal... "Bu takimi Luçesku yönetmiyor, Haci oynatiyor" diyenlerde tuzu biberi.

Oysa ben müthis bir Luçesku begenicisiydim ve halâ da su katilmadik bir takdir ederim Luçesku'yu.

Fatih Terim geldi ardindan.

Terim hakkindaki yorumumu yazmayacagim. Telefon açar ileri geri bir seyler söyler. Bizler siradan halk çocuklariyiz. Bas edemeyiz…

Haci geldi sonra. Benim yine yere göge sigdiramadigim, cosku derecesinde begendigim bir insan. Futbol için yaratilmis, is namusunu damarlarinin her zerresinde coskuyla tasiyan bir adam. Firsat vermediler. Tüm saz takimi, Tamburacisi, girnatacisi, Tor'u, Hinç'lisi, ehili, delisi, akili, yani…

Gitti Haci de.

Ondan sonra hep macera.

Ne oldu sonra?

Arayi atlayalim. Belçikaliyi, Almanlari filan…

Korkmaz dediler, Bülent'i tepeden inme getirdiler.

Adamcagiz, iki yil önce kiçina tekme vurularak kovulmustu oysa. Galatasaray'da en üst düzeylere çikmis futbolculardan biriydi, tipki Arif Erdem gibi, Hakan Ünsal gibi, Ergün ve nihayet Hakan Sükür gibi. Bakin, bu futbolcular hepsi birer Avrupa kahramaniydi Galatasaray'da ve her biri bir bakima onursuzca ve göz ardi edilerek ayrilmak zorunda birakilmisti Galatasaray'dan.

Sonra durup dururken…

Bunlardan birini…

Bülent'i…

Korkmaz, dediler. Bir anda direksiyona geçirdiler.

Atesi atesine bir iki kritik maç.

Oldu adam âlâ-ül-vâlâ…

Sonra pespese iki maç ve her sey tepe taklak. Disarda 1-1 berabere kaldigi bir dev maçin rövansinda 2-0 önde iken kendi sahasinda…

Ne yapip edip turu geçecegi bir maçi 3-2 verince…

Bir de ardindan kendi sahasinda yine ligin çok fazla önemli olmayan takimlarindan birine kendi sahasinda yenilince…

Iki hafta önce Korkmaz'ligina dair methiyeler düzenler…

Adami bir anda yerin dibine itiverdiler. Olmaz Bülent. Senin Korkmaz'ligina kimse inanmaz bu ülkede.

Bu ülkede kahramanliklar bazen rastlantilar sonucu kendiliginden geliverir de…

Bazen küçük bir fiskeyle de tepe taklak ediliverir. Fazla hayal kurmamaya bak.

Üzülürsün.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol