İstanbul'da yaşayan 15 milyon insandan bir milyonunun deniz görmedikleri söyleniyor. Ne kadar doğrudur bilmiyorum. Fakat doğru olabileceğini düşünüyorum. Zira insanların ilk zamanlar denize mayo ile değil külot ile girdikleri, bunu birtakım nedenlere bağladıkları da rivayetler arasındadır. Mesela Kırklarelililer denize 1970'li yıllarda İğneada ve Kıyıköy'de denize girmeye başlamışlardır. Bazı yerlerde, bazı insanlara Deniz Modası'nın geç geldiği de bir gerçektir. Unutmayın ki Türkiye'nin üç tarafı denizlerle kaplıdır fakat Türkiye bir DENİZ ÜLKESİ değildir. Deniz ülkesinin romanı henüz yazılmamıştır. Bugün ülkemizde balığın gitmediği köyler, kasabalar ve kentler vardır. İğneada'ya, Kıyıköy'e 60 - 70 km mesafede olan benim köyüme at sırtına konmuş sepetler içinde balık 1950'li yıllara doğru gelmiştir. Palamutlar bir kuzu kadar büyüktü ve onu bir ailenin alması mümkün değildi. Bu bağlamda Köy Enstitülü Mahmut Makal'ın "BİZİM KÖY" adlı kitabını hatırladım. Biz ve bizi yönetenlerin "Bizim Köy"ü çok geç tanıdığımızı da bu vesileyle söylemek isterim.
Aslında Türkiye'yi, Türk halkını Mustafa Kemal uyandırmasaydı Türkiye daha çok uyurdu. Mesela Osmanlı idaresi köylere Zabıta Olayları ve Vergi ve de Asker almak için girmiştir. Osmanlı köye imam göndermiş, cami yapmayı unutmamış ama öğretmen göndermek, okul yaptırmak, köyün yolunu açmak aklına gelmemiştir. Türk köyü okumuş insanı Cumhuriyet döneminde tanımış, yakın zamana kadar köyünde okumuş insan mezarı görmemiştir. "Gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür" diyenler buğdayın ağaçta yetiştiğini sanmışlardır. Osmanlılar zamanında köyün, köylünün ayrı bir dünyası, kentli ve kasabalının ayrı, yöneticilerin ise aklında bir başka Türkiye vardır.
Cumhuriyet Türkiyesinde şimdi her şey insanlarımıza yakındır. Ancak bu kez yakınımızda olan şeylerden, nimetlerden yararlanmaktan çok uzaktayız. Sözgelimi 76 milyonluk Türkiye'de gerçek anlamda, çağdaş boyut ve ölçüde kaç kişi gazete, kitap ve dergi okumakta, kentlerde kaç kişi kütüphanelere gitmektedir? Köylerde kapatılan okulların, köyden alınan öğretmenlerin yerine ne konmuştur? Aydınlık gitmiş karanlık gelmiştir. Köylerde karanlığın sınırı genişlemiştir. Geçen yıl Türkiye bilgi edinmede 3 puan gerilemiştir. Hayat standardı düşmüştür, İşsizlik, kadın cinayetleri, zabıta olayları artmıştır. Kapatılan okulların yerine kaç cezaevi yapılmıştır?
Şüphesiz ülkemiz her alanda geriliyor değildir. İlerlediğimiz faaliyet alanlarımız da vardır. Fakat unutmayın ki köyün ilk modern binası olan, eğitim ve kültür kokan okulunu koruyamadık, Cumhuriyet'in ulusal Bayramlarının ve Özel Günleri'ni kutlamayı yarıda bıraktık. Oysa köylerde ulusal günler ve bayramların köy halkının ruhu ve heyecanı idiler. Ulusal ruh ve heyecan bize her zaman lazımdır. Nu ülkede hiç kimse halka Atatürk kadar yeni bir ruh, yeni bir hedef, yeni bir ülkü veremeyeceğine, bunu söyleyemeyeceğine, halkı onun kadar sevemeyeceğine göre, bu boşluğu neye yarattık? Söyler misiniz?
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol