HACIBEKTAS'A DOgRU YOLA ÇIKIS

Bu topraklardan Hacibektas'a gidip Ulu Hünkâr'i ziyaret eden çok insan vardir. Çesitlibiçimlerde ve yöntemlerle gidilmistir. Bu sefer bir ilk yasanacak. Topçu Baba dernegi olarak düzenleniyor bu hareket. Bu ilkin onuru da Muzaffer Engin'e çok yakisti.
Topçu Baba etkinliklerinden çok önce o olaya kilitlenen baskan, çok basarili bir etkinligin ardindan.
Topluma yasatilan güzelliklere nokta koymak istemiyor adeta. Hep "üç nokta."
Çölde cigeri yanmisa bir sürahi Malal suyu gibi.
Bu etkinlik te yüreklerini serinletecek Topçu Baba diyari insaninin.
Bademlik muhtarliginin önünden tam 15.35 sirasi kalkis yapti otobüsümüz.
10 haziran günü Topçu Baba alaninda sayin Sarigül'e hayli alinmis, hayli tepki göstermis, elestirmistik.
Topçu Baba etkinlikleri 10 haziranda kaldi. Olayin üstünden iki ay geçti. Selden sonra ayakta kalabilen köprülerin altindan nice sular geçti. Terzidere'de köprü kalmadi. Sular bahçelerden akip gitti.
Bugün 15 agustos 2006 Sali. sisli belediye baskanligi, verdigi sözü tutarak otobüsleri gönderdi.
Bu insanlar gün olur, keder hissettiginde itiraz eder, elestirir, olumsuz tepki verir.
Ama, yine bu insanlar, olumlu yönde güzellikler bulduklarinda kutlar, tesekkür eder. 10 haziran'da Topçu Baba alaninda konuk baskani en çok elestirenlerden biri olarak, o günün kosullarini o güne terk ettik. Durum biçimsizdi. Öyle gerekiyordu.
Bugün 15 agustos. Topçu Baba diyari insanlari bugün Haci Bektas yolunda. Bu yolculukta, bu etkinlikte sisli belediyesi ve belediye baskani Mustafa Sarigül, önümüze büyük bir olanak serdi.
Ayni seyi Kirklareli belediyesi yapabilir miydi?
Ne gerek var, di mi?
Topçu Baba diyarinin duyarli insanlarina, köklü kültürleri dogrultusunda çok degerli bir katki bu. Bu katkiyi sunabilmek için olayi algilamak gerekir.
Bugün içtenlikli biçimde tesekkürlerimizi sunuyoruz sisli belediyesi ve sayin baskanina.
Tesekkürler sayin Sarigül.
Agustos ayi sicagindayiz. Su gibi akip gidiyor yolculugumuz. Hemen ufak tefek paylasimlar basladi. Bedreli saban aga kolonyasini çikardi çantadan. Otobüs içindeki bayatlamis havayi söyle bir yeniledik.
Emine baciyin sekerli kurabiyelerinden taam ettik. Hem agzimiz tatlandi, hem midelerimiz söyle bir degisime ugradi.
Mahmutbey giselerine girip çiktiktan sonra istanbul'a girdigimizi anladik. Tam olarak gelmistik Istanbul'a. Bundan sonrasini adim adim gitmek var. Adim adim gitmek yine bir yere kadar kahri çekilesi. Yok mu dura kalka ilerlemeye çalismak. Yurdum ekonomisi ve demokrasisi gibi.
"Hiç sevmedim sizin köyü!" dedi Emine baci.
Bir an sinsi bir alinganlik siritti yürecigimde. Terzidere'yi selden sonra gördü de. Acaba?.. "Neden?" dedim.
"Baksana!" dedi, ikinci köprüye dogru tikanip kalmis trafigi göstererek.
"Eee!" dedim. "Bu olmasa bizim köye geldigimizi nasil anlayacagiz!"
kilitlenmis kalmisti istanbul'un can damarlari.
Istanbul'da devasa ilân panolari. Köprülerde, üst geçitlerde, duvarlarda yalan beyanlar. "Istanbul trafigini çözmek için bilmem kaç yüz kavsak, bilmem kaç yüz çözüm."
Yalanciyin mumu hasirini yakar insallah.
Köprüye hayli yaklastik. Dura kalka yürüyor aracimiz. Ana cadde kiyisinin sol refüj dibinde genç bir dilenci, bagdas kurmus çalisiyor. Aklim durayazdi.
Otobüsümüzün sürücüsü, aralik camdan elini uzatip bahsisini birakiverdi.
"Hah!" dedim içimden. "Demek ki dilenciyin bir bildigi, bir deneyimi var. Yoksa, deli mi genç adam!"
yolumuz açildi artik. Yönümüz Hacibektas ilçesine. Gönlümüzün ugru Hünkâr Haci Bektas Velî'ye.
Sürücümüzün su gibi akici ustaligiyla sabah 06.35'te Hacibektas ilçesindeyiz.
Tam tamina onbes saat eder.
Gündüzün günesi ne kadar isitir, ne kadar yakar bilinmez ya.
Sabah sabah pek bir serin. Pek bir üsümek istiyor canimiz.
Hos bulduk Pîr'im.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol