Gerçek amaç ne?

3 Ekim günü gerçeklesen, sonucunu bizim 4 Ekim günü ögrendigimiz ve 5 Ekim gününden itibaren gazete sayfalarinda yogun olarak tartismaya basladigimiz Aktütün Karakolu’na yapilan PKK saldirisinda esas amaç neydi? Asagida mansetlerini verdigimiz gazetelerin 5 Ekim tarihini takip eden günlerde yazdiklari bu sorunun cevabini vermektedir:

TARAF GAZETESI

Bu gazeteyi bilerek en basa koyduk. Okuyacaginiz mansetleri “Amerika’nin görüsü” olarak da kabul edebilirsiniz.

“Genelkurmay bu kez hesap versin!” (5 Ekim 2008, Pazar)

“Aktütün’ün ölü çocuklari soruyor” (6 Ekim 2008, Pazartesi)

 “Bari cenazeye de kalsaydin Pasa” (7 Ekim 2008, Sali)

 “Artik itiraf edin bu ikinci Daglica” (8 Ekim 2008, Çarsamba)

VAKIT

“Sorumlular istifa etsin” (5 Ekim 2008, Pazar)

“Askere 12 Soru” (6 Ekim)

“Pasa’nin golf sevgisi agir basti… Bu kafayla basari zor” (7 Ekim)

“Sehit anasinin feryadi, Golfçü Pasaya tepki” (8 Ekim)

BUGÜN

“Baskin yedik anne baskin” (5 Ekim)

“Acimizi büyüten itiraflar” (6 Ekim)

“Hani para yoktu? TSK bütçesindeki 1.2 milyar YTL’yi kullanmamis! (7 Ekim)

“Ya oglumu getirin ya da cenazesini” (8 Ekim)

STAR

“Genelkurmaydan özelestiri: 5 Karakolun yeri degistiriliyor” (6 Ekim)

“Daglica tartisilsaydi, Aktütün yasanmazdi” (7 Ekim)

“Erdogan: Istenen her seyi verdik”  (8 Ekim)

ZAMAN

“Karakol üçlü istihbarata ragmen baskin yemis” (7 Temmuz)

RADIKAL

“Hani oralar BBG eviydi!” (5 Ekim)

Bu gazetelere Birgün ve Evrensel gibi “her salataliga ellerinde tuz, kosan takimi” da eklersek fotograf tamamlanmis oluyor. Elbette bu fotografin ülke içindeki kismi… Bir de bunun ülke disindaki kismi var.  Bir örnek de oradan verelim:

WASHINGTON POST

 “Türkiye’nin bu yil PKK saldirilarinda verdigi asker kaybi, komsu Irak’taki siddet sonucunda ABD askerlerinin ugradiklarindan daha fazla.” (6 Ekim)

ESAS SORUN NE?

Koçbasini Amerika’nin sesi Taraf’in, dinci bagnazligin sesi Vakit’in ve Fethullahçi Bugün’ün yaptigi, ama çok sayida gazete ve televizyonun da katildigi saldiri kampanyasinin hedefi çok açik. Türk Ordusu’nun ülke savunmasi konusunda zaaf içinde oldugu, istihbarat önceden verildigi halde (Istihbarati veren de Emniyet!) gereken tedbiri almadigi, subaylarin çatismalardan kaçtiklari propaganda ediliyor. Bu durumda sorun PKK saldirisi, PKK amaçlari ile ilgili olmaktan çikiyor ve Türk Silahli Kuvvetlerinin halk nezdindeki güvenilirligini, inanirligini ve prestijini yok etme sorununa dönüsüyor.

TSK ENGELINI ASMAK

Kisacasi PKK’nin dar örgütsel hedeflerinden daha kapsamli bir olayla karsi karsiyayiz. Türk Silahli Kuvvetlerini, Bölgesel hedeflerinin önünde bir engel olarak gören “Büyük müttefik”, bir yandan PKK’yi harekete geçirerek “vesile”yi yaratmis, öte yandan yurt içinde ve yurt disinda emrinde bulunan propaganda mekanizmasini harekete geçirerek Türk Ordusu’na karsi yakin tarihimizde benzeri olmayan bir kampanyaya baslamistir. Hedef halkin gözünde itibari sifirlanmis bir Türk Ordusu’dur. Hedef, saldiri altinda çaresiz bir duruma düsen ve eli kolu baglanan bir Türk Silahli Kuvvetleri’dir. Iste o zaman 1997 sonrasi ABD güvenlik raporlarinda yer alan; “Türkiye’nin bölgede bagimsiz bir güvenlik faktörü olarak güçlenmesi ve artan askeri gücü, istikrarsizligi artirmaktadir” seklindeki tespitin geregi yapilmis olacaktir. Silahli bir tehditle karsi karsiya olan bir ülkenin Ordusuna yönelik böyle bir saldirinin herhalde dünyanin hiçbir yerinde örnegi yoktur. Bu saldirinin Iktidarin hosgörüsü ve korumasi altinda gerçeklestigi açiktir.

IKI STRATEJI

Yasadiklarimiz, 1997 yilinda esaslari belirlenmis iki strateji arasinda baslayan ve günümüzde de devam eden çatismanin parçasidir. Mayis 1997’de Bill Clinton’un imzaladigi “Yeni Bir Yüzyil Için Ulusal Güvenlik Stratejisi” adli belgede; bu ülkenin enerji ihtiyaci için, ‘Türkiye’nin Dogu Bölgesi’nin de içinde yer aldigi Hazar Havzasi’nda ABD egemenliginin her yola basvurarak saglanmasi’ gerektigi yer aliyordu. Türk Ordusu ise gene 1997 yilinda yeni bir Milli Askeri Stratejik Konsept (MASK) belirledi. MASK’ta yer alan “Aktif güvenlik politikasi, bölgenin bagimsizligi, TSK’nin modernize edilerek bagimli oldugu noktalarin tespit ve iyilestirilmesi” seklindeki ifadeler, Türk Ordusu’nun Bölgedeki gelismelerin farkinda oldugunu ve buna uygun yeni bir yönelim içine girdiginin ifadesiydi. Keza ayni Konsept’te yer alan “Irticanin birinci, Bölücülügün ikinci tehdit oldugu” tespiti, TSK’nin; ABD ile tamamen farkli bir yönelim içinde oldugunu gösteriyordu. Iste o günden bu yana derinlesen bir çatisma yasiyoruz. Geldigimiz noktada ABD açisindan TSK, bölgedeki çikarlari açisindan mutlaka asilmasi gereken bir engel durumundadir. Aktütün baskinini ve baskin sonrasinda yasadigimiz gelismeleri ancak bu temel gerçek isiginda anlayabiliriz.                                                    mbgultekin@ip.org.tr

 

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol