GÜNCE

24 mart 2008, pazartesi. Bir siir yazarak basladim güne. Neydi, nereden dogdu, nereden geldi bilemedim. Not ettim hemen:

"Neden öyle aglamakli durursun?

Yas mi gizli kirpiginin dibinde?

Çiyil çiyil, nemli nemli bakarsin

Kiyamam o gözlerine

Aglamissin, üzülmüssün zamanla."

Içimden tasti, taskini yakaladim yalnizca. Küçük bir söz birikintisi çikti ortaya.

Verimli bir gün yasamaktayim.

Ömrümün en kaydadeger iki etkinligini baslatmak üzereyim.

Birincisi: Kirklareli Hareketi Dernegi'nde THM korosu. Dernek baskani Tuna Soykan ve yönetimden bir iki arkadasla öglen görüstük. Bay elemanlar isimlerini yazdirmislar. Bayanlar için de kardesim Suzan'i aradim. Suzan, tek sözcükle, "Tamam abi!" dedi, yetti. Bitirmedi bir tek tamamla. "Ben simdi birkaç bayan arkadasimi ararim. Onlar da gelirler!" dedi. Bu, son derece sevindirici.

Bu aksam, bu gece de desek olur, saat 20'de baslayacagiz çalismalara. Bunun sevincini yasadim gizemli iç gülümseyisleriyle.  Ikincisi etkinlik girisimimiz: Topçu Baba Semah Ekibi. Bunu da Hasan Hüseyin abiyle ikindi sirasi görüsecegiz.

Münir Saygin ve Nazif Karaçam'la Teknik Bilimler Yüksek Okulu'na gittik. Trakya hakkinda bir takim bilgiler aktardi Karaçam. Ögrenciler çit çikarmadan dinlediler Karaçam hocamizi, olagan üstü düzenli ve terbiyeli bir ortamda.

Biz ki yillarca gürültülü siniflarda ders islemek durumunda olan ögretmenler, böylesi sessizlik ve husu içinde ders dinleyen çocuklara ne kadar da özlem duymustuk.

Bunu ayrica yazacagim.

Kirklareli Üniversitesi Rektör Yardimcisi Prof. Dr. Sevket Erol Okan'i ziyarete gittik oradan. Hem yeni görevinde kutlamak, hem yeni yerini…

Telefon geldi o ara. Siir etkinligi konusunda, sair grubu üyelerince bir seyler konusmaya, görüsmeye çagriliyordum. Hemen icabet ettim.

Eh! Isabet ettim. Iyi seyler konusuldu.

Hasan Hüseyin Aslan abiyle saat 17'de görüsmek için sözlesmistik. Zaman geldi dayandi derken zaten grubun görüsmesi de bitti. Hep bilece kalkistik. Dogruca Arslan Nalburiye'ye yürüdüm.

Hasan Hüseyin Arslan, bos durmamis. Sagi solu aramis, durumu görüsmüs. Topçu Baba Semah Ekibi için olumlu sonuç çikmis ortaya. "Ben gelirim" diyenler olmus. "Esim gelir" diyenler de… Isimler yazdirmislar. Çok sevindim. Iste ikinci sevincim de bu oldu.

Hasan Hüseyin abiyle derinden söylesiyoruz.

"Bu dünyada neden yasiyoruz abi? Bir seyler yapmak ama kalici bir seyler yapmak için degil mi? Aha geldik, gidiyoruz. Sunlardan hiçbir sey götüremeyecegiz bir taraflara. Ama gerçekten kalici bir seyler yapabilirsek, ardimizdan "Söyle söyle bir seyler yapmisti. Semahlar dönmüstük. Kültürümüzü yasamistik, deseler yeter, dimi?" dedim.

Bir seyler konustuk, konusuyoruz.

Derken, Hasan Hüseyin abiyin gözlerinin islak islak sakidigini sezdim. Sanki nemliydi gözleri. Içlenmisti anlasilan. Yas birikmisti kirpiklerinin dibine…

"Hayirdir abi, içlendin mi yoksa?" dedim.

"Ben bazen böyle olurum sevgili hocacigim. Duygulanirim, duygularimi bastiramam!" dedi. Sesi de titriyordu.

Ben de duygulandim. Ayaga kalktik kendiliginden. Derken…

Iste o zaman an çikti siirin neden yazildigi. Birden cebimdeki siir düstü aklima. Heyecanla: "Ben bu sabah bir siir yazmistim. Durup dururken geldi satirlar. Duygulu bir seylerdi. Neden durup dururken böyle seyler yazmistim, bilememistim. Ama, simdi anliyorum o satirlari niçin yazdigimi. Bak, okuyayim sana!" dedim ve okudum:

"Neden öyle aglamakli durursun?

Yas mi gizli kirpiginin dibinde?

Çiyil çiyil, nemli nemli bakarsin

Kiyamam o gözlerine

Aglamissin, üzülmüssün zamanla."

Bu insanlar asirlarca gizlemek zorunda kalmistilar o nadide tapinislarini. Daglarin koyaklarina, dere kenarlarina, ormanlarin en sik kuytularina saklamak zorunda kalmislardi güzelliklerini ve saklanmak zorunda kalmislardi namuslu ve düzgün duruslarindan dolayi.

Aglamislardi, üzülmüslerdi, katledilmislerdi.

Simdi bir özgürlük rüzgâri. Simdi bir bahar. Yalanci midir bilinmez…

Doldu doldu bosaldi Hasan Hüseyin'in gözleri. Yaslar, yanaklarindan ziril ziril süzüldü.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol