GÜLE GÜLE SAYLAN

Bugün 18 Mayis 2009. Tarihsel bir gün. Yakin ve uzak gelecek bugünü de bir miktar buruk, biraz hüzünlü ama onurla yazacak.

Çapa Tip Fakültesi’nde birkaç gündür yari komada yatan, bir baska söylemle uyutulan Türkân Saylan…

Bu sabaha karsi…

18 Mayis 2009-Pazartesi, saatler 04,45’i gösterirken, Ölümsüzlüge kanat çirpti.

Türkân Saylan, bu toplum için, bu ülke için siradan biri olmadi.

Her ölenin ardindan yazmak gibi bir israrim yoktur.

Ama bu sabah uyanip TV haber yapimlarina baktigimda Türkân Saylan’in ölümsüzlük haberini duydugum an, yüregimdeki kalem hep cebellesti durdu.

Aklima hemen Gültaç hanim düstü.

Ne kadar övgü dolu sözler etmisti Gültaç hanim üç ay kadar önce.

“Trakya Üniversitesi Tip Fakültesi Emekli Ögretim Üyesi Prof. Dr. Gültaç Özbay, ülkemizde ilk yetisen bayan hekimleri anlatti dinleyenlere.

Örnegin, kirmizi saçli Türkân’i da anlatti.

Omzuna dökülen kirmizi dalgali saçlari ve yüzü hafiften çillice, Türkân Saylan’i anlatti, çok büyük bir saygiyla ve bu anlatim karsisinda Türkân Saylan’i uzunca alkisladik,” diye yazmistim.

Kulaklari çinlasin çok sevgili Gültaç hanimin ve basi sag olsun Türkiye halkinin tüm aydin beyinli takimi gibi.

Türkân hanimi firinci Memet aga ne kadar taniyorsa ben de o kadar taniyorum.

Yaziklar olsun ketumluguma ki, çagdasim olan, ayni sehirde yasadigim ve ayni amaçlar dogrultusunda bulundugum, beyin ve gönül birligi içinde oldugum insanlari bir türlü gidip arayip bulmuyorum. Sanki onlar benim ayagima gelecekler de benimle tanismaya çabalayacaklar. Kiniyorum kendimi. Türkân Saylan gibi çok degerli, son derece degerli ve benimle ayni zaman diliminde yasamis, ayni yürek yapisini tasimis bir insani bir kerecik olsun göremedim, gözlerine bakamadim, sesini ilk dudaktan dinleyemedim, ilk nefesten özümseyemedim.

Kimler kimler zamanli zamansiz çekip gitmedi ki yanimdan, önümden, yakinimdan uzagimdan.

Ozanim…

Bir Mahzuni Serif’i gidip bulmadim.

Hayraniyim, gidip Aziz Nesin’i bulmadim.

Hele su son yillar, hele hele son zamanlar adini hep onurlu olaylarda duydugum, ekranlardan izledigim ve müthis saygi duydugum Türkân Saylan’i en yakindan görüp taniyip, sözlerini bizzat kendinden dinleyemedim.

Yaziklar olsun bana.

Simdi ayagim kirik. Çarsamba günü toprakanayla bulusmasi var Türkân Saylan’in. Ilk nefeste sözlestigi randevusuna gidip toprakanayla  bulusacak ve beni simdiden tursu suyu tuttu, kirik ayagimi riske atsam mi diye!

Gönlüm kendime kirik.

Ayagim da kendime.

Hangisi daha öncelikli gelir, seçemiyorum.

Türkân Saylan’i anlatmak degil niyetim.

Neden anlatayim ki? Bilmiyor mu arzulayanlar? Sevenleri ve saygi duyanlar zaten son birkaç aydir onun her saniyesinden haberdar oldu nerdeyse.

Nazli Ilicak gibi, son yillar Atatürkçü Cumhuriyet aleyhine yalin kiliç hizmet etmekte olan ne oldugunu bir türlü net olarak algilayamadigim bir çagcil saskin bile… Baglandigi TV yayininda, çok sövmek istedi ama sövemedi, cesaret edemedi sövmeye. “Siyasi görüslerine katilmiyor olabilirim!” dedi kem küm. “Son zamanlar yaptiklarina saygi duymuyor olabilirim ama…” filan. Tabii… Atatürkçü Cumhuriyet’in katline andiçenlerin zerre kadar sevemeyecegi, hoslanmadigi bir insandi.

Nisan ayinda yasadigi darbeyi canli yayinda gün boyu naklen izledi tüm Türkiye. En azindan ilgi duyanlar…

Atatürkçü Cumhuriyet’in aleyhtarlari o gün bugündür Türkân Saylan’in tez günde “ölmesini” bekledi durdu. Çünkü, mümkün olsa kendileri bizzat elleriyle öldürmek isterlerdi, onur duyarlardi kendi mantiklari dogrultusunda, hainane umutlarinin yolundaki bir büyük engeli kaldirmis olmaktan yana! Bu zevkten yoksun kaldilar ama…

Kendi uçtu sonsuzluga.

Onlar da “katil” olmaktan kurtuldular.

Simdi…

Ben neredeyim?

Öncelikle onun ölümsüzlügüne seviniyor ve bununla teselli buluyorum.

Bu denli onurlu bir insanla ayni zaman dilimini paylastigimdan dolayi minicik te olsa, ilerde anlatabilecegim bir seyler oldugu için övünç duyuyorum.

Basiretsizligimi kinaya sinaya.

Güle güle degerli insan.

Kendin gibi “ölümsüz”lerin arasina…

Yüregimdeki kizil gülü salliyorum sana, görüyorsundur.

Sazimi senin için çaliyorum, duyuyorsundur.

Türkülerimi senin için söylüyorum, dinliyorsundur.

“Ne bir haram yedi, ne cana kiydi.

Ekmek kadar temiz, su gibi aydi,” diye.

“Tüm insanligin gözü önünde bangir bangir istirap çektirildi,” diye de ekleyerek türkünün bir yanina.

Ugrun açik olsun Türkân ana.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol