GÖRÜNÜR KAZALAR

Bugün, bu sütunlarda yayınlanan tamı tamamına 100. Yazım oluyor. Gösterdiği anlayış için gazetemiz Önadım'ın sahibi ve yöneticileri ve de ilginiz için siz değerli okuyucularına teşekkür ederim. Bir tüketici hakları örgütü şube başkanı olarak, ülkede ve dünyada olup bitene karşı, başta insan hakları olmak üzere çevre ve doğal yaşamın canlı-cansız her bileşenine karşı duyarlılığımın gereği toplumsal ahlak ve etik kurallarına saygılı bir yurttaş olarak yazdıklarımın biri dışında hiç sansürlenmedi. Sansürlenen yazım ise, Türkiye toplumsal yaşamında önemli bir kilometre taşı ve bir demokratik sivil direnişin sembolü olan 'Gezi Olayları'na kişisel yaklaşımımı içeren bir yazıydı. Söz konusu yazımın sansüre uğramasının nedeni, yine de Önadım'ın yönetiminden değil, genel idari uygulamalardan kaynaklanmıştı. Bu sütunlarda okuduklarınızdan anlaşılacağı üzere, yazdıklarımın büyük bir bölümü, bir tüketici olarak ve daha da önemlisi bir yurttaş olarak, şeytanın gör dediği bu çağda halkımın hak etmediği olumsuzlukların bütün çıplaklığıyla deşifre edilmesi ile ilgilidir. Yoksa, ben ne sadist, ne mazoistim, ne de felaket tellallığı görevlisiyim. Eğer, öyle olsaydı yurttaş, doğal çevre ve insanlığın iyiliğine olan şeyleri hep es geçmiş olurdum.
Bugünkü yazımda hiç olmazsa iyi ve güzel şeylerden bahsetmek isterdim, ama olmadı. Çünkü, biliyorsunuz geçtiğimiz hafta ülkemiz, maden iş alanında tarihinin en acı günlerinden birini yaşadı. Bu vesileyle, Soma maden kazasında yaşamlarını yitiren yüzlerce canı rahmetle anar, yakınları ve tüm yurttaşlara başsağlığı dilerim.
Ulusal ve uluslararası istatistikler bize göstermiştir ki; maden kazaları %98 önlenebilmekte, %2 önlenemeyen kazalarda ise, %90 üzerinde ölümlerin engellendiği bilinmektedir. Buradan, düz mantık yürütülerek, bu maden kazasında yaşamını yitirenler, yetkili ve sorumlular tarafından gerekli teknik ve güvenlik önlemler alınmadığı için teammüden 'kaza kurbanı olmuşlardır' diyemez miyiz?
Yaşanan bu elim olayla ilgili olarak, yapılan eleştiriler, yorumlar, yaklaşımlar ve tepkiler susturuluyor. Bu konudaki, görüşlerini açıklayan bilim çevreleri, teknik elemanlar, sosyo-psikologlar, sivil insiyatifler susturulursa, akıl ve bilim doğrultusunda alınacak önlemler nasıl gerçekleşir? Karanlıklar nasıl aydınlığa çıkar?
Sanmayın ki; bu tür kazalar, potansiyel olarak sadece maden işkolunda var. Çalışma yaşamının hemen her alanı böyle. Tabii ki, maden işkolu (özellikle yer altı maden işleri) çalışanlarında risk daha büyüktür ve bedeli daha ağırdır.
Son cinayetle ilgili tartışmalar şunu da gözler önüne serdi: Ne yazık ki, ülkemizdeki kaza potansiyeli olan her iş kolunda, denetim ve teknik görevliler, görev ve sorumluluklarını yeterince yap/a/mamaktadır. Bunun nedeni, elbette sistemin politik yaklaşımında olduğu kadar, bu görevlilerin çalışma karşılığı aldığı ücretlerin işveren tarafından karşılanmasından ileri gelmektedir. Ucuz işgücü nedeniyle üretim maliyetinin düşürülmesini bir başarı olarak kabul eden yetkililerin, ölümler sonunda en derin taziyeleri, yüreği yanmış ve ocağı sönmüş insanlarımızın acılarını dindirebilir mi? Ulus olarak, balık hafızasına sahip olduğumuz artık tescillenmiştir. En iyi yaptığımız şey, acıları paylaşmak, ilahi güçlere sığınmak, tevekkel getirmek ve de bundan sonrası için vaatlerde bulunmaktır. Elbette, önlenebilir olan kazalar önlenmelidir. Ama, kim olursa olsun ihmali görülenler kesin olarak cezalandırılmalıdır. Böylelikle adalet, hiç olmazsa en azından bu konularda gereğini yapmış olacaktır.
Umarım, bu son olur ve siyasi anlayış göz ardı edilerek bu ülkede yatırımlar artık 'İNSAN ve SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR YAŞAM' için yapılır. Bu konuda her siyasi, mesleki, demokratik yapıya önemli görevler düşüyor olmalı. Bu coğrafyada yaşayan halkın ise, kendini yönetecek siyasi iktidarı seçmek konusunda, yaşamsal önemde bir sorumluluğa sahip olduğunu düşünüyorum.        
KIRKLARELİ KENT KONSEYİ…
Yine, geçtiğimiz hafta sonunda, Kırklareli Kent Konseyi başkan ve yürütme kurulu üyeleri seçimi yapıldı. Göreve gelen tüm arkadaşları kutlar, çalışmalarında başarılar dilerim.
Ülkemizde, birkaçı hariç Kent Konseyleri ne yazık ki, dünya standartları yetki ve sorumluluğu düzeyinde işlevini yapamıyor. Bunun nedeni ise, belli ve oldukça çok açık. Evet, son yerel yönetim seçimlerinde tanık olduk; artık, hepimiz yerel yönetimin yerinden yönetim olması gerektiğine inanıyoruz. Gel gelelim, pratikte görüyoruz ki, kimse yetki paylaşımını bir türlü kabullenemiyor. Bunu, hangi siyasi partiden olursa olsun, yerel yönetim erkini elinde bulunduranlardan görüyoruz.
Bugün için bir geçiş dönemi olarak kabul edip, Kent Konseyleri'nin o kentte yaşayan halkın sivil örgütleri aracılığı ile ve oradaki halk adına, yerel yönetim çalışmalarını yakından izleyen, gözleyen ve gerektiği konularda yardımcı olan bir oluşum olarak değerlendiriyorum. Bu nedenle, tüzel kimliğimle katkıda bulunmak, kent halkının yaşadığı kişisel sorunlarda daha etkin çözüm önerileri sunmak istedim.
Bu niyette; gerçekten kişisel bir çıkar, orayı siyasi ve sosyal bir sıçrama tahtası olarak kullanma amacı yoktu. Sadece, ilimizde yıllardır yaşanan ve mücadelesinde dernek olarak zorlandığımız tüketici mağduriyetlerinin daha etkin, daha sonuç ve çözüm sağlanabilirliğini düşünerek salt bu nedenle, yürütme kuruluna ben de aday oldum.
Kaldı ki, bu adaylığım bireysel değil tüzel kimliğim nedeniyleydi. Kurulu belirleyen sağ olsun sevgili halkımın temsilcileri, 'senin orada işin ne, otur oturduğun yerde, resmi-özel kurum ve kuruluşlar tarafından soyulan, zarara uğratılan yurttaş mağduriyetlerini daha güçlü bir şekilde gidermekten' sana ne dediler. Ben de, demokrasiye saygılı bir yurttaş olarak ve o kurula uygun bulunmadığımın gerçek nedenini de bilen biri olarak, sonucu saygıyla karşıladım. Ancak, bu oyunun aktörü olan arkadaşlarımız şunu da çok iyi bilmelidirler ki; Nazım Hikmet'in yaftalandığı 'vatan hainliği'ne devam ettiği gibi ben de, sahte solcu ve demokratlara karşı mesafemi korumaya ve de bu ülkede gerçek barış ve demokrasi talebi için 'halkların kardeşliğini' ve 'bir arada yaşama talebini' savunmaya devam edeceğim.  
KKK Yürütme kuruluna yeni seçilen arkadaşlarımızın da iyi niyetle çalışacaklarını biliyor, kendilerine tekrar başarılar diliyorum.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol