1. Ergene Ovasi
2. Harran Ovasi
3. Konya Ovasi
Dördüncüsü, Çukurova diyecektim. Birden pamuk geldi aklima. Hatta Igdir Ovasi. Ama, özellikle bugday konusunda, saydigim üç ova.
Ekmegin üstünü betonla kaplamak mi diyelim… Trakya'da yapilmak istenen islem adeta bu gibi geliyor bana. Size nasil geliyor?
Trakya, bugday dolu, ekmek yüklü.
Fabrikalar zaten günümüzde bir açiliyor, bir de kapaniyor.
Isçi, fabrikada zaten çogunluk asgari ücretle çalisiyor. Açlik sinirinin bilmem kaç bine tirmandigi günümüz Türkiye ekonomisinde asgari ücret nedir ki? Karin doyurur mu?
Cahit Külebi, ünlü siirinde ne diyordu:
"Gökyüzünde kara kara bulutlar
Basimiza nerden geldiniz
Biler konukseveriz ama
Düsmanlari sevmeyiz"
Birileri büyük büyük, kocaman kocaman, devasa makinelerle gelecekler. Önce bir güzel altini üstüne getirecekler topragin. Bu, altini üstüne getirmek, çiftçinin, çift çeker traktörle nadasina, sürmesine benzemeyecek. Alt üst edecek, talan edecek. Bir daha pullukla, sabanla içine girilemeyecek duruma getirecek.
27 Mart 2008 Persembe günü Kirklareli'de, Istanbul Büyüksehir Belediyesi'nden konuklar vardi. Trakya'yi genelde, özelde de Kirklareli'yi parsellemenin yöntemlerini anlatmaya gelmislerdi. HEM salonunda, katilimcilari bir güzel uyuttular önce. Uyutuculari ne kadar da ustaca belirlemisler. Çikti vatandas, o yumusacik sesiyle, mistik ses tonuyla öyle bir anlatim yapti ki, basta ben olmak üzere, horul gurul uykuya gömüldük.
Gözümüzü açtigimizda Trakya topraklarinin parsellenip talan edilmesinin kerametlerini siraliyordu hazret! Türkiye, AB'ye girecekmis ya hani, 2010 bilmem kaçta mi, 2020 bilmem kaçta mi... O zamana kadar AB diye bir sey mi olur, baska bir sey mi, bilinmez. Biz zaten sanayi ve teknoloji alaninda Avrupa'nin çöplügü olmayi kaniksamisiz bildim bileli. Bir de AB'nin kalinti çöplügünde biraz çelik çomak oynariz. Bir zaman öyle eglesiriz. Avrupali o zaman uzayin bilmem neresinde isik hiziyla ve hava köprüsüyle bir yerlerde at kosturmakta olur her halde… "Türkiye AB'ye girmeden önce bile Trakya için AB sinirlari otomatikman açilmis olacak!" Yasadik desenize! Odunlukta balta bulduk!
AKP'ye kapatim basvurusunun yapildigi gün Istanbul'a gitmistim. Topkapi'dan Avcilar'a ulasana kadar akla karayi seçmistim. Istanbul'u bu denli arap saçina çeviren insanlar, bu kaz Trakya'yi, Kirklareli'yi biçimlendirmege gelmislerdi."Ainesi istir kisinin, lâfa bakilmaaaz!"
Her isteyenin keyfince dövebilecegi bir gariban türü gibi duyumsadim Trakya insanini. Asri asri memleketlerden gelmisler, daha da asridan gelenlerle kolkola girmisler, üstümüze üstümüze yürümedeler.
Sarkinin birinde söyle diyordu:
"Alici kuslar gibi
Basimin üstünde dönüp durmayin
Kol kola girip yalnizligimi
Vurmayin yüzüme, kar taneleri!"
Toplanti arasinda, kuru pasta çay faslinda, birisi, ötekine soruyor: "Nasil, emlâk satislari hizlandi mi?"
Evet, bir de böyle satiliyor simdi. Saros körfezi mintikasindaki olay karikatürize edilir ya hani yillardir: Babalar, verimli, güzel topraklari erkek çocuklarina vermislerdi. Denize yakin kumsal tarlalari da nasil olsa bir ise yaramaz, hayretmez diye kizlara, damatlara öylesine birakivermisti. O zaman erkek çocuklar sevinçten göbek atip, zevkten kivrim kivrim kesilmislerdi. Damatlar ve kizlar, günlerce, haftalarca, aylarca kan kusmuslardi kederden. "Napçaz biz böyle kumluklari? Ne ekmeye gelir, ne dikmeye…" demislerdi de…
Gün olup devran dönmüs, bir gün sahiller degere binmisti. Deniz turizmi veya yazlikçilik diye tarla, arazi, emlâk canavari bir fil türemisti.
Iste o zaman, "Napçamisik biz bu kumsallari? Ne ekmeye gelir, ne sökmeye…" diye yakinan kizlarla damatlara, bir anda gün dogmus, Istanbul'dan, Anadolu'dan, Avrupa'dan para yagmuru baslamisti Saroz sahillerine.
Eh gari, bizim kizlarla damatlar dört köse.
Erkek çocuklar bu kez salya sümük.
Iyi de… Damatlarla kizlar ondan sonra baba mirasi kumsallarda kapici kesilmislerdi. Kizlar temizlik isine gidiyordu artik baba mirasi kumsallara dikilen betonlarin içine… Damatlar, "Her isi yaparim abi," teranesini tutturmuslardi.
"Nasil, emlâk satislari güzel gidiyor mu?" Gider be anacim. Neden gitmesin. Birkaç zaman sürer emlâk satislari. Söyle, birkaç ay mi deseeek, bilemedin birkaç yil mi… Gider gider. Sen yeter ki sat.
Çocuktum. Agam dilli kavalimi Mazlum'a sattiginda çok üzülmüstüm. Anamin babamin bir sözü kulagimdadir o zamandan: "Satan daima zarardadir," derdiler.
"Gökyüzünde kara kara bulutlar
Harmanlar çürüdü yüzünüzden.
Sizinle görülecek isimiz yok
Gidin üstümüzden," derdi Külebi ve söyle sürdürüyordu:
"Gökyüzünde kara kara bulutlar
Hain mi hain
Bir gün gelir hesabini sorariz
Buralarda durmayin." Kimbilir… Bir seyler anlatmak istiyormus ta, biz Çanakkale'de takili kalmisiz. Bir de Bogaz'daki yabanci bandirali gemilerde. Hani, Atatürk, o gemilere bakmis bakmis ta: "Geldikleri gibi giderler!" demis ya.
Gene geldiler Atam. Seni bekliyoruz.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol