GEVEZE

Çevremize bir baksak, türlü çesit yapilarda insanlarla burun burunayiz, iç içeyiz.

Insan var, bakarsin bos durmaz ama yastik içi de doldurmaz.

Is yapar görünür de ortalikta elde kalan bir sey yoktur. Bu tür insanlar adeta dipsiz kiler, bos ambardirlar.

Havasindan da geçilmez ha bazilarinin. Sorarsan en çok o bilir.

1960'li yillarin Asik Ihsani'si ne diyordu? "Nerde beyim, kanun benim deyip te çildiran herkesi adam mi sandin?"

Nedir söz konusu olan?

Toplumlarin, pesinde gittikleri, önemsedikleri kisilerin "Yari aydin" olmasidir.  Yari aydin nedir?

Açilimi söyle bir seydir: Yari aydin+yari cahil= Özürlü aydin

Böyle bir dostunuz olsa…

Ne olurdu?

Sair Bakî demis ki: "Üç çesit dost vardir:

Birincisi: Ekmek gibi. Gerek duydugunda yaninda bulursun.

Ikincisi: Ilâç gibi. Gerek duyunca aranir. Arandigi zaman bulunur.

Üçüncüsü: Mikrop gibi. Sen aramasan da o seni bulur."

Bunlarin hangisi "aydin"dir, hangisi "yari aydin", hangisi "cahil"?

Yari aydin, yari da cahil olan bir dost düsünebiliyor muyuz?

Çevremizde tonlarca, di mi?

Öyleyse bizim özürlü aydin dostlarimiz ürkütmeyle sayilamaz.

Bakiyoruz da yakin çevremize, herkes sah olmak istiyor. Hatta herkes kendini sah olarak algiliyor.

Ama bu insanlar, hani, "kanun benim" diye çildiran pek çok insan, yasamin gerçeklerini içsellestirmek yerine, yasamin özünü hiçsellestirmekle mesguller.

Çok bilir gibi görünmeye çabalar böylesi. Oysa, "Bin bilen de olsan, bir bilenden ögren," demis akli evvelin biri.

Yasam alabildigine deneyimler kumkumasi. Deneyis-yanilis bir arabanin tekerlekleri. Pespese izliyor birbirini.

"Ne kadar bilirsen hey dost bilene

Danisan daglari asar mi asar

Danismadan yola çikarsa insan

Yanilir düz yolda sasar mi sasar."

Ne diyordu bir arkadasimin anasi:

"Saç yandi hamur tükendi,

Er akillandi ömür tükendi."

Akillaniyor er ama is isten geçiyor. Ömürler o kadar da larç(!) degil.

Hasbel kader yasayacagiz ama yasamin bir temel kurali oldugunu unutmayacagiz, göz ardi etmeyecegiz: "Rahvan at yemini kendi artirir." Öyle degil mi? Dostumun ögretmenin anasinin bir bildigi var demek ki. Bir bildigi olmasa böylesine anlamli düsünmez ve söylemezdi.

Her sey zamaninda. Yoksa, "Ölüm de beklemez, gelin de beklemez."

Günü gelince katar yüklenir ve gönderilir. Unutmayalim ki, "Gelin ati bos yollanmaz." Mutlaka birileri doldurur gelin arabasinin içini.

Iste böyle. Düsünüyorum, altindan kalkamiyorum. Yerine göre, beni bir nokta bile üzüyor, virgüle hiç tahammülüm yok.

Hani, ne diyordu rahmetli Karaca: "Bana kil sigmiyor, sen mertek itirmeye ugrasiyorsun!"

Ömrünce devlete öyle veya böyle vergi verip çocugunu askerlik için gözü kapali gönderen köy insani devletten hiçbir sey beklemeden ve alamadan ömür tüketiyor. Sistemin içinde kil kadar yararlanamadigi nice mekânlari onarmaya, nice olgulari ayakta tutmaya çabalamaktadir.

Sistem bu. Bu sistemin içinde, "Her araba kendine göre tekerlek bulur. Taksiye traktör tekerlegi takamazsin," diyor Ibrahim ögretmen.

Ve ekliyor: "Biz herkese dünürlük ederiz de kendimiz bekâr gezeriz."

Toplumlari islete oynata devran yürütenler de güya ihya oluyorlar. Krizse kriz bir sey. Çünkü… Japon Yen'i yükselirken, Türk paçasi daraliyor. Böylece yenle paça aksi yönlerde ilerlemelerini sürdürüyor. Görülmüyor mu saniliyor?

Iste o yari aydin, yari cahil önderlerden birinin yolu köye düsmüs. Deve görmüs. "Nedir bu?" diye sormus.

Köylüden, bu ucubeyi gerçekten bilmeyen biri atilmis öne: "Doksan yasinda tavsan" demis.

Iste bu toplum böyle anlasiyor. Olsun, öyle veya böyle, bu dünyada anlasmak, anlasabilmek önemli. Çünkü mezarda zaten anlasiyoruz. Koyun koyuna, kuzu kuzu yatisiyoruz.

Yasamin özünü mezarliga çevirmeye gerek yok. Öyleyse bazi konularda anlasmazliklara düsmek daha bir saglikli olabilir, gerçegi yakalayabilmek bakimindan.

Yasamin her alaninda bir esitsizlik, bir adaletsizlik varsa eger…

Ne pahasina olursa olsun, yine de yasamak her seye deger.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol