Küresel iklim değişikliği nedeniyle olası çevre felaketlerinden ne kadar söz etsek azdır. Bir başka deyişle, bu konuda adı felaket tellallığı da olsa toplumların kafalarını şişiren ne denli gürültü yapılsa yeridir. Zira; yaratılan vaveylaya tepki gösterenler, genellikle felakete davetiye çıkaranlar olmasa bile bedelini birinci dereceden ödeyecekler olduğu için, uyarıların önemi ve doğruluğu açısından katlanmak zorundayız.
‘Katlanmak zorundayız’ dedim ya, aklıma üniversite yıllarından bir anı takıldı, sizlerle paylaşmak istiyorum;
Karadenizli ve ince esprisi yüksek bir arkadaşımın deyimiyle, canını kurtarmak yani saklanmak için ‘yılan deliğinin bir kuruş’ olduğu 70’li yıllarda YTÜ Kimya Mühendisliği öğrenciyim. Elektronik Kimya Laboratuarı’nda ve hatırlayabildiğim kadarıyla adı, Oleg Ziolkowski olan Polonya kökenli bir asistan hocamız vardı. Hem öğrenciler, hem de öğretim elemanları açısından can güvenliğinin yaşama pamuk ipliği ile bağlı olduğu dönemlerdi. Bize, dersin konusunu tam olarak öğretmeden geçer vizesini asla vermezdi. Can korkusu hak getire, bu anlayışını özetle gerekçe olarak şöyle açıklardı;
“Buradan mezun olup kimya mühendisi olarak çalışmaya başladıktan sonra bana beddua edeceğinize, şimdi edin’ ki daha anlaşılabilir/kabul edilebilir ve de telafisi mümkün olsun” derdi. Tabii ki! biz, benzer bir çok olay ve fiili durum gibi, yıllar sonra onu ancak doğru anlayabildik.
Bu basit örneği, dünyamızın gelecekte karşılaşabileceği olası tehlikelere karşı yapılan uyarıların önemi ve ciddiyeti için verdim. Kabulü size kalmış ve unutmayın ki, hepimiz aynı yeryüzünü paylaşıyoruz.
Dünyamızın geleceği hakkında, bugün ilkel diyebileceğimiz topluluklardan Kızılderililer bile modern ve gelişmiş toplumlardan çok daha çağdaş düşündüklerini onlara ait şu atasözünden görebiliyoruz.
‘Yeryüzüne iyi davranın. 0 atalarınızdan miras kalmadı, onu çocuklarınızdan ödünç aldınız’.
Daha, Kuzey Amerika tamamen görgüsüz ve düşüncesiz ‘Beyaz Adam’ın hakimiyetine geçmeden önce dönemin ABD başkanı tarafından ‘Kızılderililer’e ait toprakların ilhak planı karşısında, Kızılderili lider Şef Seattle Başkana Gönderdiği Mektup’ta, şunları söylemiştir;
“Washington'daki büyük şef topraklarımızı almak istediği konusunda sözünü göndermiş. Büyük şef aynı zamanda dostluk ve iyi niyet sözlerini göndermiş. Bu çok nazik bir hareket. Çünkü karşılık olarak bizim dostluğumuza çok az ihtiyacı var. Ama biz teklifini düşüneceğiz. Çünkü biliyoruz ki, eğer satmazsak beyaz adam silahlarla gelip toprağımızı alabilir. Gökyüzünü, toprağın ısısını nasıl alıp satabilirsiniz? Bu fikir bize garip gelir. Eğer biz havanın tazeliğine ve suların parıltısına sahip değilsek, onları nasıl satın alabilirsiniz? Bu dünyanın her parçası benim insanlarım için kutsaldır. Her parlayan çam iğnesi, bütün kumlu sahiller, karanlık ormanlardaki sis, her açık alan, vızıldayan böcek, halkımın deneyim ve anılarında kutsaldır.
…/…
Kızılderili her zaman ilerleyen beyaz adam önünde geri çekilmiştir. Dağlardaki sisin sabah güneşi önünde kaçışı gibi. Ama babalarımızın külleri kutsaldır. Mezarları kutsal topraklardır ve bu tepeler, ağaçlar, dünyanın bu parçası bize sunulmuştur. Beyaz adamın bizim adetlerimizi anlamadığını biliyoruz. Toprağın bir parçası diğeri ile aynı onun için, çünkü gaza gelip topraktan ihtiyacı olanı alıp giden bir yabancıdır o.
Öyleyse, toprağımızı alma teklifinizi düşüneceğiz. Kabul edersek, bu vadettiğimiz ayrılan bölge için olacak. Orada belki, kalan kısa günlerimizi dilediğimizce yaşayabiliriz. Bu dünyadan en son Kızılderili de yok olduğunda ve anası sadece çayırlar üzerinde hareket eden bir bulut iken, bu kıyılar ve ormanlar hala halkımın ruhunu muhafaza edecekler. Çünkü halkım bu dünyayı, yeni doğanın annesinin yürek atışını sevdiği gibi sever. Öyleyse, eğer toprağımızı satarsak, onu bizim sevdiğimiz gibi sevin. Onunla bizim ilgilendiğimiz gibi ilgilenin. Diyarın anısını onu aldığınızdaki gibi saklayın. Ve bütün gücünüzle, bütün aklınızla, bütün kalbinizle onu çocuklarınız için koruyun ve sevin. Tanrının hepimizi sevdiği gibi.
Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.
Bildiğimiz bir şey var. Tanrımız aynı Tanrı. Bu dünya onun için değerli. Beyaz adam bile bu ortak kaderden ayrı tutulamaz. Bütün bunlardan sonra, kardeş de olabiliriz. Göreceğiz.”
ENERJİ KULLANIMI, KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, ETKİLERİ VE ÇÖZÜMLER (3)
Küresel iklim değişikliğini önlemek için hazırlanan Paris İklim Anlaşması, 21.Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansına katılan ve Türkiye’nin de yer aldığı 195 ülke tarafından 12 Aralık 2015 tarihinde kabul edilmiştir. Türkiye, Paris İklim Anlaşmasını 22 Nisan 2016 tarihinde Newyork’ta düzenlenen yüksek düzeyli imza töreninde 175 ülke temsilcisi ile birlikte imzalamış ve ulusal beyanda Anlaşmayı gelişmekte olan bir ülke olarak imzaladığını vurgulamıştır. Paris İklim Anlaşması 4 Kasım 2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Paris İklim Anlaşmasından çıkan
5 temel sonuç şunlardır:
• Sıcaklık ve uzun dönem hedefi: Küresel sıcaklık artışını yüzyılın sonuna kadar 2 derecenin altında tutmak için anlaşmaya katılan ülkeler tarafından çaba gösterilmelidir. Amaçlanan hedef, ısınmanın en çok etkilediği, sular altında kalma tehdidi yaşayan aday ülkeleri toplumlarının isteği olan sıcaklık artışını 1,5 dereceye kadar çekebilmek.
• Revizyon mekanizması: Ülkeler, iklim zirvesinde alınan kararlar hakkında ne aşamada olduklarını her beş yılda bir göstermek zorunda. Buna göre, ilk raporlama 2020 yılında olacak. Daha sonra ilk değerlendirme toplantısı 2023 yılında gerçekleştirilecek.
• Karbon piyasaları: Anlaşma ile birlikte sera gazı emisyonunu azaltacak ve sürdürülebilir kalkınmaya destek verecek bir mekanizma kurulması da kabul edildi. Böylelikle, ülkeler arasında “kirlilik” hedeflerini belirleyecek gönüllülük esasına dayanan ortak çalışmalar yürütülecek. Bu piyasa mekanizmasının koşulları ise daha sonra belirlenecek.
• Şeffaflık: Anlaşmaya imza atan 195 ülke, emisyon kısıtlamalarını ölçmek ve gözlemlemek için bir yapı oluşturacak. Bu yapı, hangi ülkenin ne yaptığını denetleyecek ve böylelikle beklenen performansın altında gelişme gösteren ülkeler üzerinde bir baskı kurulabilecek. Gelişmekte olan ülkelere biraz daha esnek davranılabilecek. Küçük ada ülkeleri ve az gelişmiş ülkeler için daha düşük düzeyde şartlar belirlenecek.
• Finansman: Anlaşma, gelişmiş ülkelere gelişmekte olan ülkelerin kirliliği azaltmasında finansal destek sağlamasını zorunlu tutuyor. Anlaşmanın tarafları 2025 yılına kadar “iklim finansman bütçesi” hazırlanacağı konusunda da karar birliğine vardı. 2020 ile 2025 yılları arasındaki finansman 100 milyar dolar arttırılacak.
Paris İklim Anlaşmasının yürürlüğe girmesinden sonra, 7-18 Kasım 2016 tarihinde Marakeş’te düzenlenen “Eylem Konferansı” olarak adlandırılan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ( BMİDÇS) 22.Taraflar Konferansı düzenlendi. Toplantı sonucunda Paris İklim Anlaşması’nın uygulama parametrelerinin en geç 2018 yılında tamamlanması öngörülmüştür. 2017-2018 süreci için “Küresel İklim Eylemi İçin Marakeş Ortaklığı” başlatılmış ve “İklim ve Sürdürülebilir Kalkınmaya Dair Marakeş Eylem Duyurusu” kabul edilmiştir.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) 23.Taraflar Konferansı 6-17 Kasım 2017 tarihinde Almanya’nın Bonn kentinde yapıldı. Konferansa 195 ülkenin hükümet ve devlet başkanları, politikacılar, bilim insanları ve çevre aktivistleri katıldı.
ABD, Paris İklim Anlaşması’ndan 2017 Haziran ayında çekilmiştir. Türkiye, Paris Anlaşması’nı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) onayından geçirmediği için anlaşmaya henüz taraf değildir.
TÜKETİCİNİN MERAK ETTİĞİ KONULAR
Garanti Belgesi Nedir?
(1) Üretici ve ithalatçılar, tüketiciye yönelik üretilen veya ithal edilen mallar için içeriği yönetmelikle belirlenen bir garanti belgesi düzenlemek zorundadır. Bu belgenin tekemmül ettirilerek tüketiciye verilmesi sorumluluğu satıcıya aittir.
(2) Garanti süresi malın teslim tarihinden itibaren başlamak üzere asgari iki yıldır. Ancak, özelliği nedeniyle bazı malların garanti şartları Bakanlıkça başka bir ölçü birimi ile belirlenebilir.
(3) Tüketici bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen seçimlik haklarından onarım hakkını kullanmışsa, malın garanti süresi içinde tekrar arızalanması veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hâllerinde 11 inci maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı tüketicinin talebini reddedemez. Bu talebin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur.
(4) Hangi malların garanti belgesi ile satılmak zorunda olduğu ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.
Sorunsuz ve sağlıklı bir yaşam dilerim.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol