GDO sorun mu, çözüm mü?

 

ZMO Genel Baskani Yrd. Doç. Dr. Gökhan Günaydin, biyogenetik alanda yapilacak çalismalarin zararsiz oldugunun kesin olarak tespit edilmesi durumunda ancak Türk bilim adamlari tarafindan yapilirsa destekleyeceklerini söyledi. Günaydin, GDO'lu ürünlerin tüm dünyada ortaya çikmasinin asil nedeninin de dünya tarimina sahip olma isteginden kaynaklandigini ifade etti.

Türk Mimar ve Mühendis Odalari Birligi (TMMOB) Il Koordinasyon Kurulu Kirklareli Temsilciligi ile Ziraat Mühendisleri Odasi (ZMO) Kirklareli Åzubesi tarafindan düzenlenen panelle Genetigi Degistirilmis Organizmalar (GDO) konusu masaya yatirildi. Kirklareli Merkez Kütüphanesi Toplanti Salonu'nda düzenlenen panele konusmaci olarak ZMO Genel Baskani Yrd. Doç. Dr. Gökhan Günaydin, Yildiz Teknik Üniversitesi Biyomühendislik Fakültesi Ögretim Üyesi Prof. Dr. Åzeminur Topal, Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Ögretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Yardimci ile Trakya Üniversitesi Ögretim Üyesi Prof. Dr. Tunay Durgun katildi. "Genetigi Degistirilmis Organizmalar: Sorun Mu, Çözüm Mü?" konusunun ele alindigi panel Prof. Dr. Tunay Durgun tarafindan yönetildi. Katilimin yogun oldugu panelde Prof. Dr. Åzeminur Topal, "Genetik Bilimi Açisindan Genetigi Degistirilmis Organizmalar", Prof. Dr. Hakan Yardimci, "Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarisi Hazirlik Süreci" konularinda birer sunum yaptilar. 

Panelde son olarak söz alan ZMO Genel Baskani Yrd. Doç. Dr. Gökhan Günaydin, ilk olarak GDO'lu ürünlerin özellikle tarim alaninda dünya üzerinde yapilan toplam üretimi, üreten ülkeler, ekim alanlari konularinda bilgi verdi. Tüm dünyada 25 ülke 125 milyon hektar alanda GDO'lu ürün tarimi yapildigini belirten Günaydin, bunun 1.5 Türkiye katinda bir alanda GDO'lu ürün yetistirildigi anlamina geldigini söyledi. Bunun tüm dünya üreticilerinin yüzde 1'inin tüm dünya tarim alanlarinin yüzde 2.5'inde GDO'lu üretim yapildigi anlamina geldigini vurgulayarak, "Bu dünyanin büyük kismi hala konvansiyonel ürünlerden olusan tarim yapiyor demektir. 125 milyon hektar alanin yüzde 99'u ilk 5 ülke tarafindan kullaniliyor. ABD, Kanada, Arjantin, Çin ve Brezilya'yi bir kenara biraktigimizda geri kalan ülkelerde üretimi çok az. Dünya'da 25 üründe bu gen aktarimi yapilmis ticari marka olarak. Misir, soya, çeltik, kolza, patates, pamuk, marul, havuç, nohut, mercimek gibi. Bu ürünlerin disinda henüz ticari marka olarak üretilen bir ürün söz konusu degil. Bizim ülkemizde su anda GDO'lu tarim ve üretim yapilmiyor. Biz disaridan alinan GDO'lu ürünlerle muhatabiz. Bunlardan herhangi birinde ithalatçi isek GDO tehlikesi var. Ithal etmiyor isek tehlike yok. Örnegin Türkiye disaridan domates almiyor ise disarida yapilan GDO'lu üretim bizi ilgilendirmiyor. Çünkü biz o ürünlerin ithalatini yapmiyoruz. Ama biz yilda 1 milyon ton misir ithal ediyorsak, yilda 2 milyon ton soya ithal ediyorsak, yilda 300 bin ton pirinç ithal ediyorsak, 1 milyon ton pamuk ithal ediyorsak ve bu ABD'den Arjantin'den ithal ediliyorsa ve bu ürün GDO'lu olarak ithal ediliyorsa ve bu ürünün gida sanayinde islenmesi söz konusu ise o zaman bu ürünlerin 800 den fazla çesit olarak bize ulasmasi mümkündür ve bu bizi dogrudan ilgilendirir. Soya, misir ve kanola GDO'lu bu ürünlerin yüzde 99'unu olusturuyor" dedi.

Avrupa zararli diyor

Bitkilere gen aktariminin çesitli nedenlerle yapildigini anlatan Günaydin, bunlarin basinda açligin önlenmesi, verimin artirilmasi, bitkiye zarar verecek böcek ve hastaliklarin engellenmesinin geldigini ifade etti. Günaydin, "Bize açligi önleyecegiz, ürünlerin besleme degerini artirmak için yapiyoruz diyorlar. Kültür bitkisini öldürmeyip yabanci otu öldürecek, bitkinin üzerindeki böcegi öldürecek ama bitkiye zarar vermeyecek, kültür bitkisine bu iki özelligi kazandiracak ilaçlar yapiliyor. Arastirmalarin yüzde 99'u bu üç özellige odaklanmis durumda. Avrupa'da yalnizca 7 ülke toplam 107 bin hektar alanda GDO'lu tarim yapiliyor. AB yalnizca misirin üretimine izin vermistir. AB'nin en önemli ülkeleri, Almanya, Fransa, Belçika, Avusturya, Macaristan, Yunanistan bu ürünlerin üretilmesini yasaklamistir. Gerekçeleri saglimiz açisindan ve çevremiz açisindan zararlidir diyorlar. Avusturya Tarim ve Saglik Bakanligi'nin Viyana Üniversitesi'ne yaptirdigi arastirma söylüyor. AB'de 50'den fazla ticari markanin yalnizca 8 tanesinin AB'ye ithal edilmesine ve buralarda islenmesine izin veriyor gerisine yasak getiriyor. Islenecekse de çok siki denetimlere tabi tutuyor ve etiketleme zorunlulugu getiriyor. Romanya 2005 yilinda GDO'lu soya ekiyordu. AB üyesi oldugu andan itibaren yetistirme hakki elinden alindi. Yalnizca 7 bin hektar alanda GDO'lu misir üretimi yapabilen bir ülke haline geldi" diye konustu. 

GDO'lu ürünler ilaç kullanimini azaltmiyor

GDO'lu ürünlerin söylendigi gibi olmadigini ifade eden Günaydin, özellikle GDO'lu ürün kullanildiginda ilaç kullaniminin azalacagi seklindeki ifadelerin gerçekle örtüsmedigini söyledi. Bunun açik örneginin ABD'de yasandigini anlatan Günaydin, "Bunlar açligi önleyecek diyorlar. Çünkü siradan ürünlere göre çok daha yüksek verim verecek diyorlar. Daha çok yüksek verim verirse çiftçi daha çok para kazanacak diyorlar. Bu ürünler daha az zirai ilaç kullanimina neden olacak diyorlar. Åzirketler bunu iddia ediyor. Rakamlara bakarsak ABD 1996 yilindan beri GDO'lu ürün tarimi yapiyor. 1996'dan 1998'e kadar GDO'lu üretimde ilaç kullanimi azaldi. Ama 1998'den itibaren artmaya basladi. Genel tabloya bakildiginda yabanci ot için kullanilan ilaçta 138 milyon paund artmis. Böcek ilaci kullanimi 15 milyon pound azalmis. Bunu bundan çikardiginizda toplam zirai ilaç kullanimi 122 milyon pound artis. Buda yüzde 5 oraninda artisi gösteriyor. Demek ki birisi GDO'lu ürünler ilaç kullanimini azaltir diyor ise ya bu rapordan haberi yok ya da kamuoyunu yaniltiyor.

Verim konusunda ABD, Arjantin ve Türkiye'yi karsilastirirsak. Çünkü ABD ve Arjantin GDO'lu tarim yapiyor Türkiye konvansiyonel tarim yapiyor. Pamuk üretimine bakacak olursak Türkiye'de üretilen pamugun verimi ABD ve Arjantin'dekinden yüksektir. Soya verimi de öyledir. Yalnizca misir veriminde ABD'nin verimi Türkiye'nin üzerindedir Arjantin'in verimi Türkiye'nin altindadir. Bu tablo bize GDO'lu ürünlerden daha yüksek verim alindigini göstermiyor. GDO'lu ürünlerle daha yüksek verim elde edilir diyorlarsa ABD Tarim Bakanligi'nin sayfasina girilerek verileri bakarsaniz bunun böyle olmadigini görebilirsiniz" seklinde konustu.

Tohumu kontrol eden tarimi kontrol eder

Tohum ve ilaç üreten firmalara bakildiginda hepsinin ayni firmalar oldugunun anlasilacagini söyleyen ZMO Genel Baskani Günaydin, GDO'lu ürünlerin tüm dünyada yayginlastirilmaya çalisilmasinin ardindan söylenenlerden çok farkli nedenler yattigina isaret etti. Günaydin, söyle konustu; "Bu isi ne için yapiyorlar peki? GDO ile ugrasan firmalara bakilirsa, tohum ürünlerinde ve ilaç ürünlerinde çalisan firmalara bakilirsa hepsi biyoteknolojide, hem tohum hem de ilaç isinde ugrasiyor. Hangi firma kendi ürettigi ilacin daha az kullanilmasina neden olacak bir teknoloji üretiyor olsun. Siz daha az para kazanayim diye çalisan bir firma gördünüz mü? Bunlarin amaçlari ne diye baktigimizda. Gelip diyorlar ki bu bugday sana ait olabilir. Yüzyillar boyunca senin topraklarinda yetismis olabilir. Ama ben bu bugdaya bir gen ekledim. Adini degistirdim bundan sonra bu bugday benimdir. Nasil benim olur diyor ve patentlerim diyor. AB diyor ki patent yasasi çikartacaksin. Sonra gelecek senin bugdayina, çeltigine gen aktaracak ve diyecek ki bu bugday artik bana ait. Sonra sana geliyorlar ben bir ilaca sahibim, bunu al sonrada bir tohum var onu sana satacagim. Bu tohumu alacaksan bu ilaci kullanacaksin baska ilaç islemez diyor. Tohumu aldim, ilaci da aldim. Tohumu ektim, ilaci kullandim. Bitki büyüdü tohum verdi tohumu ayirip topraga ektim. O tohumdan artik bitki çikmiyor. Sebebi tohumun üreme yeteneginin alinmasi. Bana ne yapmaya çalisiyorlar? Bana aslinda diyorlar ki sen dünyanin en büyük gen bankasi olabilirsin ama her yil benden yeniden tohum ve ilaç almak zorundasin. Bu insanlar her sene daha çok para kazanacak her sene cebimizden daha çok para çikacak. Peki bu is sadece üç tane firma kar elde etsin diye mi yapiliyor? Hayir bu yanilgiya düsmeyin. Tohumu kontrol eden tarimi kontrol eder. Amaç bu teknoloji ile tüm dünyanin tarimini kontrol etmek. Üç bes firma araciligiyla tüm dünyanin tarimini, üreticisi, köylüsünü, sosyolojik ve iktisadi yapisini esir almak anlamina geliyor."

GDO'lu ürünlerin saglik açisindan da zararli oldugunun anlasildigini, Viyana Üniversitesi'nin yaptigi arastirmada GDO'lu ürün tüketiminin üreme yeteneginin büyük ölçüde azaldigi ve sonlandigini saptadiklarini anlatan Günaydin, bunun önemli bir risk oldugunu kaydetti.

Konunun Türkiye açisindan çarpici noktalarin ortaya çiktigini belirten Günaydin, sunlari söyledi; "Dünya da 3 bin bitki türü bizim için endemik. Yani Türkiye'den gitmis o yerlere. Bizim biyoçesitlilik konusunda duymamiz gereken kiskançlik ortalama bir dünya ülkesininkinden çok daha fazla. Biz biyoteknolojiye karsiyiz bu konuda arastirma yapilmasin demiyoruz. Ancak çevre ve insan sagligina bir zarari yok ise yüksek verim sagliyor ise kurakliga tölerans sagliyor ise bu arastirmalari da bizim bilim insanlarimiz yapiyor ve bu tohumlari bizim çiftçimize armagan ediyorsa buna hangi akli basinda insan hayir diyebilir? Böyle bir derdimiz nasil olabilir. Türkiye'de biyoteknolojik çalismalar yapalim. Ama Türkiye'de bu isin lobiciligini yapan beyaz önlüklerle televizyona çikan adam laboratuarda bizim çalismalarimiz engelleniyor diyenlere bir bakiyorsunuz bir tane bugday tohumunu kavanoza koymus laboratuar çalismasi olarak onu gösteriyor. Hangi çalismayi yaptin da kim elini tuttu bugüne kadar. Bilmem ne sirketinin lobi faaliyetini yapmak yerine gerçekten bilim adamligina dön bu çalismalara basla bizde her türlü destegi meslek odalari olarak saglayalim."

 

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol