FİNLANDİYA GELENEĞİNDEN TÜRKİYE GERÇEĞİNE

Türkiye'nin ÜNLÜ ve ÖRNEK İL Halk Kütüphanesi depreme dayanıksızlığı nedeniyle yıkılacak, yerine yenisi yapılacak. 1970'li yılların başında hizmete giren bina mühendislerin raporlarına göre temel bir depreme dayanıksız çıkmışıtır. Bu nedenle Kültür Bakanlığı, kütüphane binasının yıkılıp yeniden yapılacağına karar vermiştir. Kütüphane hizmetlerinin aksamadan yürütülmesi amacıyla bir yer kiralanmıştır. Vali Sayın Esengül Civelek, Kırklareli'nin kütüphanesiz kalmayacağını, bugünden daha iyi bir kütüphane inşasını hedeflediklerini söylemiştir. Yerel Basın'ı izlemeyenler bilmezler ama Kırklareli'nin kütüphanesiz kalmayacağı konusunda çok yazı yazmışımdır. Sonra da Milli Eğitim Bakanlığı'nın emirleri ile İstanbul Kütüphaneleri'nde incelemeye gönderilmiş, bir aya yakın süren bu kütüphaneleri inceleme süresinden sonra Kırklareli'nde 2. Nolu ÇOCUK KÜTÜPHANESİNE KÜTÜPHANECİ ÖĞRETMEN olarak atandım. Bu arada ilkokullar için hazırlanan 1962 Müfredat Programı için İstanbul'da REHBER ÖĞRETMENLİK kursuna katıldım ve REHBER ÖĞRETMEN oldum. Bunları kendimi tanıtmak için yazmıyorum, geri kalmış, geri bırakılmış bir toplumda kütüphanelerin oynayacağı fonksiyona inandığımı eklemek için yazdım.
Dünyanın en şeffaf ve uygar ülkesi SNELMAN gibi bir aydının yaptığı halk mesaisine ek okullar ve kütüphaneler sayesinde bu duruma geldiği bilgi ve bilinci ile bu konuların insanı olmaya çalıştım. Bu süreçte kütüphane binası inşaatı bitmeden birkaç yıl önce Bakanlık Kırklareli'nde iki Çocuk Kütüphanesi yanında Halk Kütüphanesi'ni de açtı.
1960 yılının sonuna doğru da binanın inşaatı bitip, Halk Kütüphanesi hizmete girdi. Kendilerini Kırklareli'nin sahipleri gibi görenler yazı yazdığım için beni şehirden Kavaklı'ya tayin ettirip, 2 Nolu Çocuk Kütüphanesi'ni kapattılar. İlerleyen zaman içersinde de 1 Nolu Çocuk Kütüphanesi kapatıldı. Bu süreçte 1960 yılının başlarında yazılarımdan rahatsız olan partizanlar tayinimi Konya'nın Cihanbeyli Kazası İlsuyu Köyü'ne yaptırdılar. Gitmeden, istifa ettim. Gazetecilik yaptım, araştırmalarımı sürdürdüm, ATATÜRK KIRKLARELİ'NDE kitabını yazdım. Ancak bu kitapçık bir belgeseldi. Atatürk'ün Kırklareli ziyaretini anlatıyordu. Oysa halkın Kırklareli'ni öğrenmeye ihtiyacı vardı. Kimse bir şey bilmiyordu. Kırklareli'nin genelini anlatan kitap, araştırma yoktu. Bu kitap yazılmadığı için kütüphanedeki yeri boştu. İnsan önce çevresini öğrenmek zorundadır. Çevre yakından uzağa doğru öğrenilirdi. Bunun üzerine 250 sayfalık Kırklareli'nin genelini anlatan "BÜTÜN YÖNLERİ İLE KIRKLARELİ ve İLÇELERİ" kitabını yazdım. Halk Kırklareli'ni bu kitaptan öğrendi. Şuraya eklemek istiyorum: Kitap Kültürü, Kitap Bilgisi olmadan bir yeri tanımak, kalkındırmak mümkün değildir. Oturduğumuz, yaşadığımız yeri bütün yönleriyle tanımadan da o yeri ileriye götürmek, halkı değiştirmek kolay değildir. AK ZAMBAKLAR ÜLKESİ FİNLANDIYA bunu yapmış, köylerine önce okul ve kütüphane yapmıştır. 1900'lü yıllarda bunu gerçekleştiren Finlandiya'nın üzerinden 100 yıl geçmiştir. Fakat Türkiye'de köyler değil, kasabalar değil, kentler bile kütüphanesiz, köyler öğretmensiz ve okulsuzdur. Tanrı aşkına böyle bir ülkede Halkevleri, Halkodaları, Köy Enstitüleri kapatılıyorsa orada kalkınma değil, gerilik boy gösterir, cehalet hareket haline gelir. Doğru ya ülkemizde kimse ciddi bir kaliteli eğitimle, kütüphane ve Halk Eğitimi ile meşgul değil. Hadi canım sende! Halk uyuyor, onu yanlış bilgi ve eğitimle halkı uyandırmayın. Bırakın uyusun.. Mustafa Kemal Atatürk, "Verdiğiniz eğitim halkı değiştirmiyorsa, okullu köy ile okulsuz köy arasında bir fark yoksa, bırakın halkı, doğal halini bozmayın" der. Kendimizi aldatmayalım, gerçeği görmeye çalışalım, gerçekten kaçılmaz. Er geç gerçeği görmek, gereğini yapmak zorundayız. Böyle biline.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol