FAKİRLİĞİ VE CEHALETİ BİR YENEBİLSEK

1919 da milli mücadele süreci başladığında Anadolu ve Trakya'nın durumu, halkın geri kalmışlığı Mustafa Kemal'in çizdiği manzaradan da kötüydü. Yoksulluğun, geri kalmışlığın, cehaletin, eğitimsizliğin yanında halkın sağlık durumu da önem taşıyordu. Nitekim Atatürk'ün yakın çevresinden, Çocuk Esirgeme Kurumu'nun kurucusu Kırklareli Milletvekili Dr. Fuat Umay, "İstiklal Savaşında biz yalnız düşmanı değil, hastalıkları da yendik" diyecektir. Bu hastalıklar ileri ülkelerin "Azgelişmiş Ülke Hastalıkları" dedikleri Kolera, Veba, Sıtma, Verem, Uyuz, Kabakulak, Trahum Frengi gibi hastalıklardı. Ardarda yapılan savaşlar nedeniyle Osmanlı Hükümeti kullarına bakamamıştı. Doğru dürüst sağlık hizmeti verememiştir. Sağlık teşkilatı yoktu. Bu nedenle Bulaşıcı Hastalıklar yaygındı. Tarih de bulaşıcı hastalıkları kastederek, "ANADOLU'NUN SALGINI" meşhurdur, der.
  1923 Ekiminde Cumhuriyet ilan edildiğinde Başbakan İsmet İnönü Başkanlığında kurulan ilk Cumhuriyet Hükümeti'nin önünde yığınla sorun vardı. Ama bu sorunların içinde YOKSULLUK, GERİLİK, HASTALIKLAR, YETİM ÇOCUKLAR başta geliyordu. Savaşlarda anası babası ölmüş olup, geride kalan, saçak altlarında barınan onbinlerce çocuk vardı. Hastalıklar yüzünden halk gücünü kaybetmişti. Kısaca halkın durumu vahimdi. Cumhuriyet Hükümeti bütün İl Valilerine verdiği İLK EMİR'de ilin bütün alanlarında durumun rapor edilmesini istemiştir. Ancak ne var ki bu emir yerine gelmemiştir. Zira illerde bu araştırmayı yapacak, rapor edecek yetenekli insan yoktur. Yanlış bilmiyorsam üç İl'den bu rapor Ankara'ya gitmiştir. Raporun gittiği illerden biri KIRKLARELİ'dir. Bu araştırmayı Kırklareli'nde yapan, raporu hazırlayıp Ankara'ya gönderen de bir İlköğretim Müfettişi olmuştur. Sonradan Eski Türkçe bastırılan bu rapordan bir suret arşivimizde bulunmaktadır.  
  Yoksulluk ve Cehalet bugün de Türkiye'nin ciddi bir sorunudur. Gazetelerin son günlerde yazdıklarına göre nüfusumuzun 59 milyonu 1.200 TL. ve altında bir ücretle geçinmektedir. "Ülkemizde her yüz aileden 72'si aylık 1.200 liranın altında bir gelirle yaşamaktadır. Her yüz aileden 9'u aylık 400 lira ile geçinmektedir. Aylık 400 lira gelirin altında bir gelirle geçinen aileler de vardır. Her şeyden önce ülkemizde gelir dağılımı bozuktur. Gelir dağılımında adaletsizlikler vardır. Bu çarpık tablonun düzeltilmesi gerekmektedir. Ülkemizde mevcut olan 19 milyon aileden 2 milyonu hükümetin verdiği 500 kg. kömürle ısınmaktadır. Ancak yoksul halkın yoksulluğu bu kadarla da kalmıyor.
  Eğitimsizlik ve cehalet ise ayrı bir sorundur. Buna karşılık halkın KALİTELİ EĞİTİM İSTEDİĞİ duyulmamıştır. Halk, eğitimsizliğinden pek şikâyetçi görünmemektedir. Durumu benimsemiş gibi bir hali vardır. "Bir lokma ekmek, bir hırka" zihniyeti devam etmektedir. Bu durum düpedüz "YOKSULLUK KÜLTÜRÜDÜR." Bu kültür, halinden şikayetçi olmayanların kültürüdür.
  Bugün ülkemizde kalitesiz bir eğitim yapılmaktadır. Öğretmen ve dershane açığı vardır. Ancak bundan da kimsenin şikayeti yoktur. Nüfusun yarısına yakınının yaşadığı köylerde yıllardan beri eğitim-öğretim yoktur. Köyler karanlıklar içersindedir. Bu bizim gerçeğimizidir. Çözümsüz kalan sorunlarımızdan birisidir.             

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol