Erol Gökçe'den Dünya Engelliler Günü'nde anlamli bir hikaye

Bedensel Engelliler Spor Kulübü eski Baskani Erol Gökçe, 3 Aralik Dünya Engelliler Günü dolayisiyla anlami bir anisini kamuoyu ile paylasti. Gökçe mesajinda sunlari kaydetti; “03 Aralik Dünya Engelliler günü nedeniyle size çok eski bir animi anlatmak istiyorum; Çocuklugumu ve gençligimin bir bölümünü yasadigim Zonguldak’in Kilimli nahiyesinin Site semtinde zor kosullarin yiprattigi zihinsel engelli bir genç yasiyordu. Adi Ibrahim’di, abisinin evinin bahçesinin uzak bir kösesine tahta ve teneke parçalarindan yapilmis, baraka gibi bir yerde yasiyordu. Yasamaksa! Kirden renkleri belli olmayan bir yer yatagi ve zamana direnemeyen yorgani sadik oldugu yegane esyalari idi. Ibrahim, belki kimin tarafindan verildigi bilmedigi solmus, grilesmis renkteki bir is pantolonunu kimbilir kaçinci sahibi idi. Pantolonunun iki dizi yamaliydi, ne dügmesi ne de kemeri vardi. 
Pantolon düsmesin diye siki sikiya iple baglanmisti. Üstüne pazenden yapilmis pijama üstlügü, çorapsiz ayaklarindan bagsiz her tarafi parça parça olmus potinleri. Hayatin ona verebildigi giysiler bunlarla sinirliydi. Kafasi bitlenmesin diye sürekli sifir numara tras edilirdi. Ve o çiplak kafasinda pek çok yara izi vardi. Yasamin zorluklari onu yasindan çok büyük gösteriyordu. Ibrahim semt sakinlerinin rahat verdigi sürece yasamaya çalisirdi, konusulanlari anliyor, cevaplamak istediginde yüzünün aldigi sekli elinin, kolunun hatta vücudunun kaslari gerilerek büyük zorluklarla kendini ifade etmesi, hele kaslarinin istem disi hareketlerinin yani sira yüz mimikleri de çekingen davranmamiza neden oluyordu. Bu durum toplumun o yillarda engelliler konusunda egitimsizligi ve bilinçsizligidir. Acaba insanalarimiz niçin bu denli sevgisizdi? Lakabi Deli Ibram’di. Kadinlar yaramazlik yapan çocuklarini ‘Seni Deli Ibram’a veririm’ diye korkuturlardi. 
Bazen alay, bazen eglence konusu olurdu. Toplumun eglenme istegi onun rahati demekti. Insanlar etrafinda bir halka olustururlar, eline yanmakta olan bir sigarayi zorla tutustururlar, ‘Çek bakayim Ibram’ diye komut verirler. O ise binbir güçlükle iki eli ile kulaklarinin ucunu tutar, sigarayi içine çekerken gözlerini kapatir, dumani aniden bosaltirken gözlerini de hizli bir sekilde açip kapamaya çalisarak bir trenin lokomotifinden çikan sesleri animsatan çuh, poh, çuh, poh sözcüklerini birbiri ardina siralar, bir yandan da iki eli ile zorlukla tutmaya çalistigi kulaklarini çekip birakirdi. Etrafini saran halkadan kahkahalar yükselir, ‘Bir daha Ibram, bir daha Ibram’ diyerek yaptiklarini tekrarlatirlardi. Insanlarin eglenmek istegi, onun toplumla tek iletisim yoluydu, bundan da mutlu olurdu. Eglenmenin disinda Ibram yasamin disinda tutulurdu toplum tarafindan. Çocuklarin oyun oynamak için bulustuklari ‘top sahasi’ diye bilinen alanda sohbet etmek veya oyun oynamak için biraraya gelenlerin yanina yaklasmak, onlarla kaynasmak ister, her denemesi basarisizlikla sonlanir ve dislanirdi. Çogu kez oldugu gibi yine bir gün çocuklarla biraraya gelmis, çesitli oyunlar oynuyorduk. O da yavas hareketlerle gruplara yaklasiyor, ancak her denemesinde umutsuzlugu artiyordu. Öteki mahallenin çocuklariyla mahalle maçi yapiyorduk. Güçlükle bize yöneldi. Aniden karsi takimdan bir çocuk Ibrahim’i önce iterek yere düsürdü. Ardindan da birkaç kisi yerde tekmelemeye basladilar. Agzindan, burnundan akan kanla göz yaslari çenesinin altinda birlesip bir dere gibi gögsüne süzülüyordu. 
Aralarina girip, Ibrahim’i kurtarmaya çalistim ve basardim da. Ama bu kez bana vurmaya baslamislardi. Bizim takim da olaya karisinca mahalle maçi oldu mahalle kavgasi. Ibrahim ise kenarda caninin yanmasina degil, göz yaslariyla adeta kaderine isyan ediyordu. Olaydan birkaç gün sonra firindan ekmek almis eve dönüyordum. Çabuk gideyim diye kestirme olan koru içinden geçiyordum. Birden Ibrahim ile burun  buruna geldim. Ürkmüstüm. Zorlukla konusmaya çalisiyordu. Ekmek istedigini anlatmaya çalisiyordu. Ama ekmek bahaneydi. Konusmak belki de tesekkür etmek istiyordu. Bir parça koparip uzattim. Yutkunarak ‘Iyi misin?’ ve kosarak eve gittim. Ibrahim ile kisacik yasami boyunca ne zaman karsilassak utangaç bir ifade ile ve minnetle bakar, hafif tebessüm eder ve kosarak uzaklasirdi. Åzimdi düsünüyorum da acaba ülkemizde isimleri farkli, kaderleri ayni kaç Ibrahim yasamistir ve yasamaktadir ?”

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol