Eğitim-İş Kırklareli Şube Başkanı Hayri Girgin yaptığı yazılı açıklama ile 2012-2013 eğitim-öğretim yılının birinci yarıyılını değerlendirdi. Girgin açıklamasında şunları kaydetti:
“2012-2013 Eğitim-Öğretim Yılının ilk yarısı bugün sona erdi. Ancak eğitim sisteminin, eğitim ve bilim çalışanlarının yıllardır karşı karşıya kaldığı sorunlar, bu dönemde artarak devam etmiştir. Cumhuriyetimizin en köklü kurumlarından olan Milli Eğitim Bakanlığı, Cumhuriyeti tasfiye aracı haline getirilmiştir.
Eğitim sistemimizi bir yandan gericileştirirken öte yandan da tam bir işletme mantığıyla hazırlanmış 652 Sayılı KHK doğrultusunda ticarileştirme ve yerelleştirme çabası içindedir.
Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim uzmanlarının, bilim insanlarının ve sendikaların uyarılarına kulak tıkayarak, okulların fiziki yapılarında ve müfredat programlarında hiçbir hazırlık yapmadan 66-71 aylık 600 bin çocuğu otomatik olarak ilkokula kaydetmiştir.
İlkokulların 8-9 yaşındaki çocukların fiziki durumuna uygun olması, birinci sınıflar için büyük sorunlar yaratmıştır. Okulların fiziki koşulları; merdivenleri, tuvaletleri, lavaboları, sıraları ve tahtaları 5 yaş çocuğu için uygun hale getirilmemiştir. Öte yandan bu yıl, farklı fiziki ve zihinsel gelişimdeki üç farklı yaş grubu öğrenci aynı sınıflara kaydedilmiştir. İlk ve ortaokullar, farklı yaş gruplarındaki çocukların bir arada bulunmaması gerekçesiyle ayrılırken, 5, 6, 7 yaşlarındaki çocuklarımızın aynı sınıflarda okutulması ilginçtir. Okula başlama yaşının bir yıl öne çekilmesi ile 2012-2013 eğitim öğretim yılında 1. sınıfa başlayan çocukların sayısı da ikiye katlanmıştır. Derslik açığı sorunu giderilememişken, yeni sistemle sınıf mevcutları bazı okullarda 70-80'e çıkmıştır. Bu kadar kalabalık sınıflarda, sağlıklı bir eğitim sürecinin yürütülmesi mümkün değildir.
Zorunlu eğitimin 8 yıldan kademeli olarak 12 yıla çıkarılması ortaokulun ardından öğrencilerin açık liseye geçerek eğitime devam etmesinin yolunu açmış, bu durum özellikle erken yaşta mesleğe yönlendirilip, çalışma hayatına giren çocuklar açısından olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı'nın verilerine göre, 2012-2013 eğitim-öğretim yılının birinci döneminde toplam 136 bin 115 öğrenci örgün eğitimden ayrılarak okulu bırakmıştır. Dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı 4+4+4 düzenlemesi ile zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarıldığını iddia etse de veriler eğitimin gerçek anlamda 12 yıl olmayacağını bütün açıklığıyla göstermiştir.
Yapılan değişimle ilköğretim kurumları ilkokul, ortaokul ve imam-hatip ortaokulu olarak tanımlanmıştır. Bu durumda 8 yıllık kesintisiz eğitimle tek bir kurum olarak bütünleştirilen ilköğretim kurumları, ilkokul, ortaokul ve imam-hatip ortaokulu biçiminde dağıtılmıştır. Gereksinim olduğu konusunda somut bir veri olmadığı halde İHO'ların kurulmasına öncelik verilmesi, cumhuriyet eğitiminin temelini oluşturan öğretim birliğini ortadan kaldırmıştır.
AKP hükümetinin eğitimi dinselleştirme amacına yönelik bir başka adımı ise Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmeliği yürürlüğe sokmak olmuştur. Yönetmelikle milyonlarca ilk ve orta öğretim öğrencisini kuşatmayı hedefleyen bu anlayış ile okullar tehlikeli bir gerilime sahne olacaktır. Düzenleme Anayasa'da, Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nda ve Milli Eğitim Temel Kanunu'nda ifadesini bulan laik eğitim modeline tamamen aykırıdır.
İlkokul, ortaokul ve liselerde okuyan, henüz reşit olmayan öğrencilere tanınan serbest kıyafetle öğrenim görme hakkı beraberinde türlü sakıncalara sebep olacaktır. Serbest kıyafet uygulaması ile birlikte yoksul aile çocukları, varlıklı aile çocuklarının karşısında ezilecek, yaşayacakları eksiklik duygusu nedeniyle kendilerini, ailelerini ve toplumu suçlayarak yetişeceklerdir.
Yine serbest kıyafet uygulaması öğrenci ve öğretmen güvenliğini tehlike altına sokacaktır. Serbest kıyafet uygulaması nedeniyle, okullara öğrenci olmayan sivil kişilerin girmesi kolaylaşacak ve durumdan yararlanarak öğrencilere ya da öğretmenlere zarar vermek isteyen art niyetli fırsatçılar rahatlıkla okullara girip çıkabileceklerdir.
On Binlerce Öğretmen Norm Fazlası
Durumuna Düşürülmüştür
Siyasi iktidarın apar topar hayata geçirdiği 4+4+4 eğitim sistemi nedeniyle 30 bini sınıf öğretmeni olmak üzere, 68 bin öğretmen norm fazlası durumuna düşmüştür. Okulların açılmasına rağmen görev yerleri belli olmayan binlerce öğretmen, Bakanlık tarafından kendi istekleri dışında görevlendirilmiş,
yıllarca görev yaptıkları okullarından ve öğrencilerinden uzaklaştırılarak branş değişikliğine zorlanmıştır. Branşlarını değiştiren sınıf öğretmenleri yeni alanlarına uyum sağlayamamaktan şikayet etmektedir. Öğretmenlerin mağduriyeti sadece bununla sınırlı kalmamış özür grubu atamalarının yılda bir kez yapılması yaşanan sorunları daha da derinleştirmiştir. 4+4+4 eğitim sistemi ile birlikte on binlerce öğretmenimiz norm fazlası durumuna düşürülürken il normları dolu olduğu gerekçesi ile özür durumu atamaları tam anlamıyla gerçekleştirilememiş, binlerce öğretmen ailesi parçalanarak öğretmenlerimiz mağdur edilmiş, bu mağduriyetleri giderme adı altında alan değişikliği ve memuriyete geçiş gibi ucube uygulamalarla yeni mağduriyetler yaratılmıştır.
4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte öğretmenlerin çalışma yükü daha da ağırlaşırken, öğretmenler okullarda çok sayıda angarya işi yapmak zorunda bırakılmaktadır. İlköğretim Kurumları Standartları, TEFBİS, ADEY, RİDEF, Performans Ölçekleri uygulamalar ve binlerce anket sorusunu doldurma gibi çok sayıda angarya işler öğretmene yaptırılmaya çalışılmaktadır.
Yıllardır eğitime en çok pay ayırdığını iddia eden AKP hükümeti, sadece zorunlu harcamaları karşılayan bir bütçe hazırlayarak eğitim harcamalarının yükünü yine velilerin ve hayırsever vatandaşların sırtına yüklemiştir. Bütçeden eğitime ayrılan pay artırılmış gibi görünse de MEB bütçesini büyük bölümü personel giderlerine ayrılmıştır. Bütçeden, yatırımlara ayrılan pay sürekli düşmüş, 2002'de yatırımlara yüzde 17 pay ayrılırken 2013'te bu oran yüzde 8'lere gerilemiştir.Eğitimde 4+4+4 dayatmasının 4 yıllık maliyetinin 40 milyar TL olduğu düşünüldüğünde, 2013 bütçesinde öngörülen rakamlarla kronik hale gelen alt yapı sorunları, personel ve öğretmen açıkları gibi sorunları çözmek mümkün görünmemektedir. Bütçede, eğitimin geliştirilmesine ve planlanmasına da yeterince kaynak ayrılmamıştır. Sonuç olarak, 2012-2013 eğitim-öğretim yılının ilk yarısı eğitim bakımından kaybedilmiş bir yıldır.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol