Kirklareli Bagimsiz Egitimciler Sendikasi Il temsilcisi Hakan Tirasçi, yayinladigi basin açiklamasinda Türkiye’nin egitim sistemindeki çarpici istatistikleri gözler önüne serdi.
Tirasçi açiklamalarinda sunlari kaydetti;
“Ülkelerin gelismisligi ile egitim sistemi arasinda yakin bir iliski vardir. "Türkiye gibi ülkelerde egitim sisteminin niteligine iliskin olarak ortaya çikan sorunlar, az gelismisligin hem nedeni hem sonucunu olusturur. Türkiye'nin genelde olumsuz göstergelerde ön siralarda, olumlu göstergelerde ise sonlarda yer almasina etki eden en önemli faktör, basta politik olmak üzere, ekonomik-toplumsal-kültürel yapisi çerçevesinde olusturdugu bastan savma egitim sistemidir.
Bugün temel bir insan hakki olarak kabul edilen egitimin parasiz, bilimsel, esitlikçi ve demokratik bir içerige sahip olmasi gerekirken Türkiye niteliksiz ve ezberci bir egitim sistemiyle karsi karsiyadir. Türkiye'de egitimin durumuna baktigimizda, gelismis ülkelere kiyasla istenilen düzeyde olmadigi görülmektedir.
Türkiye'de nüfusun ortalama egitim süresi köylerde 4, sehirlerde 6 yil, Okulöncesi, ilkögretim ve ortaögretimde 6 milyon çocuk ve gencimiz, çag nüfusu içinde olmasina ragmen egitim hakkindan yararlanamiyor. Ilkögretim okullarinda köylerde; 3.733 okulda, 14.481 derslikte, 763.000; Sehirlerde 4.291 okulda, 73.066 derslikte 4.885.000 ögrenci ile ikili egitim yapiliyor. 150 bin ögretmen, 20 bin memur, hizmetli ve yardimci personele, 160 bin derslige ihtiyaç var.
Dünyanin en iyi 500 üniversitesi siralamasinda bir tek üniversitemiz yok. Çin'de yapilan arastirmanin yaninda, Ingiltere'deki baska bir arastirmada da sonuç degismedi; Türk üniversiteleri 'Dünyanin en iyi 500 üniversitesi' siralamasinda 'sifir' çekti.
Egitimin sorunlarinin çözümü egitim hakkinin toplumsal bir hak oldugu, bu hakkin esitlikçi bir kamusal alan ve buna bagli olarak benimsenecek kamusal kaynak kullanimiyla saglanabilecegini ancak kamusal kaynaklarin, toplumsal gereksinmeler yerine diger alanlara kaydirilmasi, hatta is çevrelerine kaynak aktariminin, basta egitim olmak üzere, kamu hizmeti alanlarindan saglanmasi, egitim sistemimizin sorunlarin her geçen yil daha da artmasina neden olmaktadir.
“Büyük sehirlerimizde sinif basina 54 ögrenci”
Avrupa Birligi'nde ögrenci sayisinin en fazla oldugu Ingiltere'de, ilkokullarda ögretmen basina yaklasik 21 ögrenci düsüyor. Ögrenci sayisinin yüksek oldugu diger iki ülke olan Almanya ve Fransa'da yaklasik 19 ögrenciye bir ögretmen egitim verirken, Türkiye'de büyük sehirlerde sinif ortalamalari 54 ögrenciden olusuyor. Türkiye'de ögretmen basina düsen ögrenci sayisi, bölgelere ve illere göre farkliliklar gösteriyor. Ögretmen basina ögrenci sayisinin en fazla oldugu iller, Dogu ve Güneydogu Anadolu Bölgesi'nde yer aliyor. Ögretmen basina düsen ögrenci sayisi 57 ile en yüksek Sirnak'ta. Bir ögretmene Agri'da ortalama 48, Sanliurfa'da 43, Mardin'de 39 ögrenci düsüyor.
“150 bin ögretmen açigi var”
Türkiye'nin egitimde çözüm bekleyen sorunlarinin ilk siralarinda ögretmen açigi geliyor. Türkiye'de yaklasik 150 bin ögretmen açigi bulunuyor. Milli Egitim Bakanligi'nin verilerine göre, ilk ve ortaögretimde okuyan ögrenci sayisinda 1.350 bin kisilik artis yasanmasina ragmen, ögretmen sayisinda buna paralel bir artis olmadi.
Yeni egitim yili baslamadan önce Milli Egitim Bakanligi, 18000 yeni ögretmen atamasi yapsa da, ögretmen açigi devam ediyor. Ögretmenlerin özlük haklarinin ve aldiklari ücretlerin düzeltilmesi de çözüm bekleyen sorunlar arasinda yer aliyor.
“1 milyon çocuk okulsuz”
8 yillik kesintisiz egitim zorunluluguna ragmen, Türkiye'de 1 milyon çocuk okuma-yazma bilmiyor.
12 yil kesintisiz egitime geçilmesinin tartisildigi Ülkemizde, bu sürede egitim yapabilmek için okullasma oraninin artirilmasi gerekiyor. Okullasma oraninin artmasi ise hane halki ekonomisinin düzelmesi ve milli egitime bütçeden ayrilan payin yükseltilmesi gerekiyor. Çok sayida çocuk, ekonomik zorluklar nedeniyle, ilkögretimden sonra çalismak zorunda kalirken, Milli Egitim Bakanligi'nin bütçesi gerekli yatirimlari yapmaya yetmiyor.
“Engellilerin yüzde 36’si okur-yazar degil”
Basbakanlik Özürlüler Idaresi Baskanligi'nin verilerine göre, Türkiye'deki 8 milyon 341 bin 937 engellinin yüzde 36.3'ü okuma-yazma bilmiyor. Engelliler arasinda, ilkokul mezunlarinin orani yüzde 41. Yüksekokula devam edebilenlerin orani ise sadece yüzde 2.24. Örgün egitim verilen okullarin özel alt siniflarinda, kaynastirma siniflarinda, kaynak odalarinda ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen özel egitim, engellilerin egitim ihtiyacini karsilamiyor.
“Milli Egitim Bakanligi bütçesi yetersiz”
Ülkemizde egitime ayrilan kaynaklarin yetersiz. Az gelismis ülkelerde yüzde 3.1, orta gelismis ülkelerde yüzde 4.4, gelismis ülkelerde yüzde 5.6 olan kamu egitim harcamalarinin GSYIH içindeki payi, dünya ortalamasinda yüzde 4.4, AB ortalamasinda ise yüzde 5.1 düzeyinde bulunuyor. Milli Egitim Bakanligi, 2008 yilinda 22 milyar 915 milyon YTL olarak GSYIH'dan ancak yüzde 3.2'lik pay alabildi. AB ülkelerine göre GSMH'si nüfusa orantili olarak oldukça düsük olan Türkiye bu oranla, hem dünya hem de AB ortalamasinin gerisinde kaliyor.
“Egitim yatirimlarina ayrilan pay azaldi”
Ülkemizde konsolide bütçe yatirim ödeneginden Milli Egitim Bakanligi yatirimlarina ayrilan pay da istenen düzeye ulasamadi. Milli Egitim Bakanligi verilerine göre, yatirim bütçesinin konsolide bütçe yatirim ödenegi içindeki payi yillar itibariyle geriliyor. Söz konusu pay, 2000 yilinda yüzde 28.3, 2003'te yüzde 16.4 olan bu oranin 2008 yilinda yüzde 13 civarindadir.
Tüm bu olumsuz sartlara ragmen ögretmelerimize, Egitim çalisanlarimiza ve ögrencilerimize Basarili bir egitim ögretim yili diliyorum.”
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol