ESKİ ZAHİRE AYÇİÇEK ALIM GÜNLERİ

Eski zahire alım günleri neşeli geçerdi. Buğday kamyonları çok eskiden ofisin, Ahmet Ziya Çetintaş'ın Kasap Yakup Gürel'in un fabrikalarının önünde sıra beklerdi. Ben çocuktum. Orta okul yıllarıydı. Gazhane sokağının sonunda Orhan - Dündar Çetintaşların yağ fabrikalarından fıçı içinde yağlar satın alınıp Süloğlu pazarına gidilirdi. Un, kepek çuvalları arasında kurnalı yağ fıçıları vardı. Kilo ile yağı Süloğlu köylerinden gelen köylülere satardık. Mis gibi ayçiçek yağı mutfakta kullanılırdı. Öküz, at arabalarıyla Kırklareli'ne gelen köylüler teneke teneke yağ satın alırlardı. Kırklareli'nde hanlar vardı. Köylü geceden şehre gelirse handa yatardı. Hayvanlarını hanın ahırına bağlardı. Süloğlu pazarı canlı bir pazardı. Dericiler oğlak, koyun, sığır derisi satın alırdı. Kabak çekirdeğinide iyi bir fiyatla köylüden satın alırdı. Zahireciler her türlü hububatı piyasa fiyatı neyse ondan satın alırdı. Karakaş Mahallesinde kamyoncular, nakliyeciler, zahireciler, muhacirlerin çalışkan oğullarıydılar. İstanbul Balatta ki Büyük Un Fabrikasına Kırklarelili zahireciler buğdaylarını satarlardı. Yazın Balatta uzun bir buğday yüklü kamyon kuyruğu olurdu. Akşamdan gelip sıraya gelenler olurdu. Balatta Halici temizleten İstanbul Belediyesi oralara hayat vermiş.
Cumhuriyet Caddesinde şimdi dershane olan bina eski ticaret borsasıdır. Tarihi bir binadır. Ticaret Borsa Başkanı Turhan Altıntel onu restore ettirmişti. İstanbul Kavaklı arasında güzel bir ticaret borsa binası yapıldı. Buğdayın tahlili, sünesi, nem oranı, nemliliği, oradaki laboratuarda tahlil ediliyor. Şimdi ofiste köylünün ekini, buğdayı emanete alınıyormuş. Türkiyenin tarım politikası eskiden daha farklıydı. Kara Oğlan Bülent Ecevit köylüye, buğdayda taban fiyatı vererek köylünün kalbine girmişti. Kıbrıs Çıkarmasıyla Kuzey Kıbrıs Türk Devletinin Kurulmasını sağlamıştı. Sağ sol hareketlerinin ivme kazanmasında, kardeş kavgasının başlamasında Amerika'nın büyük sinsi oyunları vardı. Sonuçta 12 Eylül darbesiyle ortalık sakinledi. Hapishanelerdeki işkenceleri zaman içinde herkes öğendi. Yıllar gelip geçti. Eskiden Türk buğdayı, kızılcası vardı. Şimdi İsrail, Hollanda hibrit tohumu bir seferlik kullanılıyor. Her sene yeni tohum almak zorundasınız. Çok eskiden tarlada hayvan gübresi kullanılırdı. Tarla atla, öküzle karasabanlar, pullukla sürülürdü. Organikti. Ekmek mis gibi kokardı. Sığırları meraya götüren mahalle çobanı akşamüstü inekleri tek tek evlerine bırakırdı. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş birden bire olmaya çalışırken olan köylüye oluyor. Sermayesiz fakir yoksul halkımız zor durumdadır. Kentlerde işsizlik var. Sistem oturmamıştır.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol