EL VICANDA MI?

Kant'in bir sözü ilisti kulagima. Ders alinasi, düsünülesi bir söz: "Aydinlanma: Aklin, kendinden baska rehber tutmamasidir."

Bizi yönetenlerin edindikleri rehberlere bakiyoruz! Nerden, nereye?

Aydinlik yolunda akli rehber edinenler, aydinlik, ilerici  bir Cumhuriyet kurmuslar.

Aklini, ne idigi belirsiz veya kör gözüm parmagina ne idigi bangir bangir belirli odaklara teslim etmis insanlarin da, güzelim Cumhuriyet ilkelerini ve Türkiye Cumhuriyeti'ni nerelere getirdigi ortada.

Aklina baska rehber edinmeyenler, Atatürk önderliginde bize Cumhuriyet'i birakti.

Biz çocuklarimiz için, torunlarimiz için ne birakabiliyoruz?

Talan olmus bir ülke, sagindan solundan çekistirilerek hirpalanmis bir Cumhuriyet.

Yakisiyor mu?

Yakisiyorsa, tamam, sözümüz yok.

Seçimle gelen insanlar bunlar.

Kabul.

Ulusal irade bunu dogruyor.

Kabul.

Çogunluk böyle istiyor.

Kabul.

Gelenek göreneklerin dayattigi bir yigin aci ve çirkinlik yasamiyor muyuz amansiz araliksiz?

Simdi en son…  Siirt'te, töre stresinden korkup kendini bilmem kaçinci kattan atan bir genç kiz. Ölümle pençeleserek sedyede, hastane koridorunda. Pesinden kosup sedyedeki yegenini biçaklayan bir amca vahseti ile uyandik güne.

Bugün Siirt'e gitsek ve insanlara sorsak, Siirt'teki, Sirnak'taki, Mardin'deki veya Adiyaman'daki insanlara…

O amcayin yerinde siz olsaydiniz ne yapardiniz, diye sorsak…

Aynisini yapmaktan söz edecek insanlarin orani yüzde kaç olurdu?

"Aninda gebertirdim!" diyecek insanlarin sayisi azimsanabilir mi?

Bu haberi TV'den duydugumda, dinledigimde, amca oldugum ve abimin bir kizi oldugu geldi gözümün önüne.

Insan, sedyede, hastane koridorunda, hastalikla, dertle, aciyla bogusan ve çaresizce medet uman yegeninin pesinden kosar da nasil pespese biçak darbeleri indirebilir öz be öz yegenine?

Sonra o insanlar oy kullanacak…

Siirt'te, Mardin'de, buna benzer yerlerde…

Birileri oylarin çogunu alacak, çogunluk olacak ve Atatürk Türkiyesi'ni yönetmeye girisecek.

Kim ne derse desin.

Kim nasil düsünürse düsünsün.

Teknoloji her seye geliyor, yasamimizin tüm hücrelerine nüfuz ediyor, yatak odalarimiza kadar siziyor, kapali cep telefonlarimizi bile dinleyebiliyor da…

Bir kisim insanin dogal ki hakli olarak bazi duygularini tatmin, bir takim maddi veya manevi gereksinmelerini karsilamak bazinda…

Çaresiz mi kaliyor sanki teknoloji?

Birilerinin isine gelince müthis gelisiyoruz…

Birilerinin isine baska türlü gelince de saniliyor, teknoloji diye bir sey yok.

Aman birileri darilir mi, birileri kirilir mi, birileri kinar mi diye diye apaçik gerçekleri ve dogrulari yazamaz, söyleyemez olduk.

Bu ne biçim toplumsal anlayistir?

Bu ne biçim bir sosyal yapidir.

Nerden nereye geldik?

Aklin öncelikli olmasindan…

Aklin geri plana itilip önüne baska kilavuzlar getirilmesinden…

Elimizi vicdanimiza koyalim.

 

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol