EDIP PASA HACILARI VE DEVLET KESESINDEN HACCA GIDENLER

Kirklareli 1877-1878 Osmanli-Rus Savasi'ndan sonra Bulgar çetelerin faaliyet bölgesi olmustur. O yillarda Kirklareli Edirne'ye bagli bir mutasarriflik idi. Saray, Vize, Kiyiköy(Midye), Lüleburgaz, Babaeski ve bugün Bulgaristan sinirlari içerisinde kalan ahtapolu ve Tirnova Kirklareli'ne bagli yerlerdi. Bu yillarda kurulan jandarma teskilatinin en büyük sorunu ise çetelerle, eskiyalarla mücadele etmekti.
Hatta 1896 yilinda Edirne'den Kirklareli'ne gelen Ahmet Fehim Bey'in Tiyatro Ekibi eskiya Anatas'in Avrupa trenini Çorlu'nun Velimese yokusunda durup trende bulunan Avrupali tüccarlari kaçirmasi ve Osmanli Hükümetin'den on bin altin fidye istemesi üzerine baslayan jandarma takibi yüzünden tiyatrocular aylarca Kirklareli'nden ayrilamamislardir. Edirne'de bulunan Jandarma Komutani Edip Pasa bu yüzden bölgede agir baskilar ve yasaklar uygulamistir. Bu baskilara ve jandarma siddetine tahammül edemeyen birtakim önde gelen Kirklarelili kisiler "Hacca Gidiyoruz" bahanesiyle sehirden ayrilmislardir. Hacci bahane ederek Kirklareli'nden ayrilanlara Kirklareli halki onlara "EDIP PASA HACISI" lakabini takmistir. Bu bilgileri nakleden arastirmaci yazar Gazeteci Ali Riza Dursunkaya o sira Kirklareli'nde bulunan jandarma komutanlarinin okuma-yazma bilmediklerini de söylemektedir. Edip Pasa Hacisi olan Kirklarelili zenginlere de "Mütegallibe" dendigini yazmaktadir. Yani bir nevi yörenin hakimi, egemeni olan bunlara bu sifati vermektedir.
Söz Kirklareli'nin Edip Pasa Hacilari'ndan açilmisken size arsivimden buna benzer bazi bilgileri aktarmak istiyorum. Her alanda alaturkaci oldugumuza dikkatinizi çekmeyi amaçliyorum.
Okumussunuzdur ya da duyup dinlemissinizdir. Osmanlilar zamaninda teknoloji elbette bu kadar gelismis, herkes tarafindan kullanir hale gelmis degildir. Bu nedenle Müslümanlar Suudi Arabistan'daki Hac Törenlerine yaya giderlerdi. Bu amaçla aylar önce yola çikarlardi. Yolda çesitli nedenlerle kalanlar, ölenler, Mekke'ye varanlar az olurdu. Insanlar, inanmis olanlar bir Farz'i eda etmek, bir büyük hazza kavusmak için bu zahmetlere katlanirlardi. Galiba ibadetin'de en güzeli çekilen zahmette olurdu. Fakat artik bunlar çok gerilerde kalmistir. Otobüs ve uçak vaziyeti kurtarmis, Hac uzaklara gidenleri rahatlatmistir. Hele Hacca kendi paranla degil de baskalarinin, devletin, tüyü bitmemis yetimin parasi ile gidersen bu da insana her halde bir baska türlü keyif getirir. Elimde iki yil önce (28/12/2003) tarihinde çikmis bir gazete haberi var. Devlet Bakani Mehmet Aydin, Adiyaman Milletvekili Mehmet Göksu'nun bir soru önergesi üzerine açiklama yapmis, devlet kesesinden Hacca giden Bakanlari, Milletvekillerini, yüksek düzeydeki bürokratlari açiklamistir.
Bu açiklamaya göre 1979 yilindan 2003 yilina kadar Hacca 1 milyon 81 bin 547 kisi gitmis ve gidenlerin sayisi her yil belli ölçülerde artmistir. Buna göre 1993 yilinda Diyanet Isleri Baskanligi bütçesinden, yani hac masraflari devlet bütçesinden ödenen 178 Bakan, Milletvekili ve yüksek düzeyde müdür ve vali hacca gönderilmistir. Bunlar hacca devlet tarafindan gönderildikleri için Suudi Arabistan'da özel muamele görmüslerdir. Ihtimalki lüks yerlerde kalip agirlanmislardir.
Bu çesit gidisin onlara nasil bir sevap kazandirgini, farzin içlerinde nasil bir rahatlik biraktigini bilemem. Ana ve baba tarafi hacca gitmis, biri Kutsal Topraklar'da kalmis ailenin torunu olarak söylüyorum ki devletin bunlari hacca göndermekteki amacini ve bunlardaki inanci, Iç Rahatligi anlayamadim. Bu alaturkaciligi anlayan varsa beri gelsin. Helali ile gidenlere ne mutlu.
nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol