"Diyabet" ölümcül hastalıklar listesinde

Diyabet günü olması nedeni ile düzenlenen "Diyabet" Konulu seminerde Kırklareli Üniversitesi sağlık Meslek Yüksek Okulu Öğrencilerine çeşitli bilgiler verilirken, basın aracılığı ile Kırklarelili vatandaşlara ciddi uyarılarda bulunuldu. Dünya sıralamasında 8'nci sırada olan Türkiye'de yaklaşık 3 Milyon Kişi diyabetten habersiz bir şekilde hayatına devam ettiği de vurgulandı

Kırklareli İl Sağlık Müdürlüğü, Halk Sağlığı Müdürlüğü ve Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği işbirliği ile, Dün  15.30-17.30 saatleri arasında Kırklareli Üniversitesi Kültür Merkezi'nde  "DİYABET" konulu bir panel düzenlendi. Söz konusu panelde; İl Sağlık Müdür Yardımcısı Dr. Çiğdem Cerit  Panel Yöneticisi, Kırklareli Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Öğretim Üyesi Yrd.Doç. Dr.Nalan Hakime Noğay, Kırklareli Devlet Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. Emel Çetinkaya ve Kırklareli Halk Sağlığı Müdürlüğü'nden Aile Hekimi Dr. Hasan Onat  konuşmacı olarak görev aldı.
Kırklareli Üniversitesi Rektörlük Binasında  bulunan Kültür Merkezinde 14 Kasım Dünya Diyabet haftası dolayısı ile Düzenlenen Panele Kırklareli Üniversitesi sağlık Meslek Yüksek okulu öğrencileri yüksek bir katılım gösterdiler. Düzenlen Panele ayrıca Kırklareli İl Emniyet Müdürü Hüseyin Aktaş, Kırklareli İl sağlık Müdürü Dr. Metin Bozkır, Kırklareli Halk Sağlığı Müdürü Uzm. Dr. Nihat Kutluay'da katılım gösterdiler.
İl Sağlık Müdür Yardımcısı Dr. Çiğdem Cerit  Panel Yöneticisi, Kırklareli Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Öğretim Üyesi Yrd.Doç. Dr. Nalan Hakime Noğay, Kırklareli Devlet Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. Emel Çetinkaya ve Kırklareli Halk Sağlığı Müdürlüğü'nden Aile Hekimi Dr. Hasan Onat  tarafından  "Diyabet" Konulu sunumda bazı  bilgiler öğrenciler ile paylaşıldı.  
İl Sağlık Müdür Yardımcısı Dr. Çiğdem Cerit yaptığı açılış konuşmasında, "Yapılan bilimsel çalışmalarla ülkemizde 7 milyonun üzerinde diyabetli olduğu, yaklaşık 3 milyon kişinin ise diyabetli olduğundan haberdar olmadığı tespit edilmiştir. Diyabet hastalığının görülme sıklığının obezitenin artışına paralel olarak hızla arttığı ve 20 yaş üzeri her yedi kişiden birinin diyabetli olduğu ortaya çıkmıştır. Kısacası ülkemizde diyabetli hasta sayısında önemli bir artıştan söz etmek mümkündür. Hareketsiz yaşam tarzı, sağlıksız beslenme ve obezitedeki (şişmanlık) artışın bu sonuca çok önemli katkısı olduğu bilinmektedir. Bu çerçevede Bakanlığımızca diyabetin önlenmesi ve kontrolü amacıyla "Türkiye Diyabet Önleme ve Kontrol Programı yürütülmeye başlanmıştır. Ayıca özellikle Tip 2 diyabetin en önemli nedenlerinden birisi olan obezitenin önlenmesi ve kontrolüne yönelik olarak da "Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı" yürütülmektedir. Diyabet konusunda toplumda farkındalığın arttırılması ve konunun öneminin vurgulanması amacıyla Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile Dünya Diyabet Federasyonu'nun öncülük ettiği, tıp tarihinde bu güne kadar üretilmiş olan en değerli molekülü "İNSÜLİN HORMONU" nu bulan Frederick Banting'in doğum günü olan "14 Kasım Diyabet Günü" tüm dünyada her yıl belirlenen değişik tema ve çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır."dedi.
Diyabet konulu seminerin konuşmacıları Öğrencileri beslenmeleri konusunda uyarılarda bulunurken diyabet konusunda da detaylı bilgiler verdiler. Kırklareli Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Öğretim Üyesi Yrd.Doç. Dr. Nalan Hakime Noğay, Kırklareli Devlet Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. Emel Çetinkaya ve Kırklareli Halk Sağlığı Müdürlüğü'nden Aile Hekimi Dr. Hasan Onat sunumlarında diyabetle ilgili şu bilgileri; "Diabetes mellitus sıklıkla yalnızca diyabet olarak adlandırılan, genellikle kalıtımsal ve çevresel etkenlerin birleşimi ile oluşan ve kan glukoz seviyesinin aşırı derecede yükselmesiyle (hiperglisemi) sonuçlanan metabolik bir bozukluk. Vücutta kan şekerinin düzenlenmesi pek çok sayıda kimyasal madde ve hormonun karmaşık etkileşimi sonucunda sağlanır. Şeker metabolizmasının düzenlenmesinde rol oynayan hormonlardan en önemlisi pankreasın beta hücrelerinden salgılanan insülin hormonudur. Diabetes Mellitus ya insülin salgılanmasındaki yetersizlik ya da insülinin etkisindeki bir bozukluk sonucunda ortaya çıkan yüksek kan şekerinin yol açtığı birkaç grup hastalığı tanımlamak için kullanılan ortak bir terimdir. Diyabet ya insülin üretiminin azalması yüzünden (Tip 1 diyabette) ya da insülinin etkisine karşı direnç gelişmesiyle (Tip 2 diyabette ve gestasyonel diyabette) oluşur. Her iki durum da sonuçta kan şekerinin yükselmesine (hiperglisemi) neden olur. Aşırı miktarda idrar üretimi diyabetin akut (iveğen) belirtilerinin başında gelir ve bu durumun başlıca sorumlusu hiperglisemidir. Susama ve sıvı tüketimin artması ise aşırı idrar üretimini dengeleme çabasının bir sonucudur. Görmenin bozulması, açıklanamayan kilo kayıpları, yorgunluk ve enerji metabolizmasındaki değişiklikler ise diyabetin öteki belirtileridir. Tüm diyabet vakalarının yaklaşık %1-5'ini yalnızca tek bir gendeki tek bir mutasyon (değişinim) sonucu oluşmuş monogen (tek bir genden kaynaklanan) hastalar oluşturur (örneğin, Gençlerde görülen erişkin tipli diyabette. 1921 yılında insülinin kullanıma girmesinden bu yana diyabetin tüm türleri tedavi edilebilmektedir ancak kesin bir tedavisi yoktur. İnsülinin şırınga, insülin pompası ya da insülin kalemleri ile enjekte edilmesi Tip 1 diyabetin en temel tedavi yöntemidir. Tip 2 diyabet ise diyet, antihiperglisemik (şeker düşürücü) ilaçlar ve insülin takviyesi ya da bunları bir arada kullanarak kontrol altında tutulur. Diyabetin kendisi ve diyabette kullanılan tedavi yöntemleri pek çok komplikasyonlara (karmaşıklıklara) yol açabilir. Eğer hastalık iyi kontrol edilmezse hiperglisemi, ketoasidoz ya da nonketotik hiperozmolar koma gibi akut (iveğen) komplikasyonlar gelişebilir. Hastalığın uzun sürede ortaya çıkan (kronik, süreğen)) komplikasyolarının başlıcaları ise; dolaşım sistemi (kardiyovasküler) hastalıkları (hipertansiyon, kalp yetmezliği ve ateroskleroz gibi), kronik böbrek yetmezliği (nefropati), körlüğe sebep olabilen retina hasarı (retinopati), çeşitli tiplerde sinir hasarları (periferik nöropati) ve yara iyileşmesini geciktiren ve impotense sebep olan mikrovasküler bozukluklar sayılabilir. Özellikle ayaklarda gelişen dolaşım bozukluklarının sonucu olarak ortaya çıkan yara iyileşmesinin gecikmesi, ampütasyon ile sonuçlanabilir. Diyabetin uygun şekilde tedavi edilmesinin yanı sıra, kan basıncı kontolüne yeterince önem verilmesi ve hayat tarzının iyileştirilmesi (sigara içmemek ve kilo kontrolü yapmak gibi) bu kronik komplikasyonların pek çoğunun oluşturduğu riskleri azaltabilir. Bazı ülkelerde travma (yaralanma) sonucu oluşmamış ampütasyonların ana sorumlusu ve yaşlılığa bağlı olmayan körlüklerin de en önemli sebebi diyabettir. Amerika Birleşik Devletleri'nde böbrek diyalizi hastalarının yaklaşık %45'ini diyabetik nefropati hastaları oluşturmaktadır." Görseller yardımı ile öğrenciler ile buluşturdular.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol