DINLENMEMEK ÜZERE YÜRÜMEK GERIDE MI KALDI

Geçmiste bu ülkenin, bu ülke halkinin bir hedefi vardi. Bu hedefe varmak için çalisirdi. Yoksuldu ama inançliydi. Düsüncesinin bir kiyisinda ülkesi, bir kiyisinda da kendisi, ailesi vardi. Ilerlemeye inanmisti. Bunun için daha fazla çalisiyordu, daha fazla üretiyordu. Üretim artisi belki istedigi kadar olmuyordu ama yine de üretim yapmak hedefiydi. Çünkü üretimdeki artis onun kariydi, kazanciydi.

Bugün ülkemizde o toplum olmadigi gibi, o toplumsal ideal de yok. Çok partili hayat toplumu parçalara, gruplara böldü. Herkes kendi tarifesiyle hareket etmeye karar verdi. Kim ne yapabiliyorsa kendi için yaptigini önüne koydu. Memleket kendi çikarlarimizin arkasina düstü. “Ben çikarima, ben köseyi dönmeye bakarim” demek çok duyulur oldu. Soygunlar, hirsizliklar, sahtecilikler, dolandiricilar, çetelesmeler böyle ortaya çikti. Temiz kalmak, temiz yasamak düsüncesi kalmadi. Oysa böyle bir idealimiz, böyle bir ülkümüz, lüksümüz vardi. Bununla onur ve gurur duyuyorduk. Çünkü bize benzeyen uluslardan ayrilmistik. Ilerlemenin yolunu açmis, yenilikler gerçeklestirmis bir ulus olmustuk. Büyük Önder’in, “Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler asla yorulmazlar” sözünü çalismalarimiza slogan yapmistik. Okullarda marslarimizda bunlar dile gelirdi. Onlarla inanç tazeler, ülkümüzü yenilerdik. Okullarda yurttasligi ögreniyorduk. Akli önümüze, isimizin temeline koymustuk. Bütün saftalara, akildisi saplantilara savas açmistik. Akildisi seyleri ilerlemeye, aydinlanmaya engel görüyorduk. Çünkü akli ve bilmi rehber kabul etmistik. Åzuna buna çaput baglamayi geride birakmistik.

Hayatta mucize beklemiyorduk. Böyle bir seye de inanmiyorduk. Çünkü Tanri’nin isine karismamiz düsüncesi yoktu. Biz insan olarak, yurttas olarak ne yapabiliyorsak onunla yetiniyorduk. Daha fazla çalisma ile daha fazla üretim alacagimiza inaniyorduk. Kulaklarimiza “Sekiz gün ömre dokuz gün çalismak” üflenmisti. “Isten artmaz disten artan” diyen atalarimizin bu sözünü dogru bulmayip degistirmistik. Herseyin isle çogalacagina, çalisma ile degisecegine inanmistik. Bugün yapmiyoruz ama geçmiste TOPRAK BAYRAMI yapiyorduk. Topragimizi seviyorduk. Büyük halk ozani Asik Veysel’ in söyledigini dogru bulup, topragin sadik yarimiz oldugunu dillendirmistik.

“TOPRAK MARÅzI”miz da vardi. Okullar onu coskuyla söylerdi. Bir de Kirklareli kökenli ünlü müzisyen Faik Cansel’in yazip besteledigi “YÜRÜ, ATIL” sözleriyle baslayan Gençlik Marsimiz vardi. Onu söyledigimiz zaman daglari devirecek bir güce sahip oldugumuza inanirdik.

Böylesine bir ortam, öylesine bir havamiz ve zamanimiz vardi. Ne oldu da biz bunlari kaybettik? Åzairler artik Ulusal Günler için siirler yazmiyorlar. Atatürk’ün, Cumhuriyetin siirle anlatilmasi devri çoktan geride kaldi.

Bir degisim içindeyiz ama bunun olumlu oldugunu hiç kimse söylemiyor. Degisim yozlasarak, bozularak gerçeklesiyor. Insanlar bunu kendi aralarinda alçak sesle konusuyorlar. Çünkü yüksek sesle konusanlar gündemde baska seyleri tutuyorlar. Bu anayasa ile memleketin yönetilemedigini belirtiyorlar. Bunu Sayin Süleyman Demirel de söylüyordu.

O, 1961 Anayasa’sindan sikayetciydi. Åzimdiki iktidar 1982 Anayasa’sindan yakiniyor. Memleketi Anayasa mi idare ediyor. Bizim bildigimiz memleketi hükümet idare ediyor. Bunu konusmak gerekir.

Her sey karisti. Kafalar zaten karisikti. Bundan sonra saglikli düsünmek degisecek sartlara bagli olacaktir. Ancak geçmisin güzel seyleri asla bizimle beraber olmayacaktir. Gelecegi iyilestirmek, güzellestirmek önümüzde durmaktadir. Bundan kaçis yoktur.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol