Devrim Birlestirir

20. yüzyilin insanliga ögrettigi büyük gerçek sudur:

Emperyalizmin ve isbirlikçilerinin hakimiyeti, ezilen dünyada parçalanma ve esareti getirmistir. Ezilen dünyada devrim rüzgarlarinin esmesi ve devrimin olmasi ise birlesmeleri ve barisa yol açmistir.Yani devrim yaparsaniz birlesir ve büyürsünüz. Ama emperyalist sistem içinde kalirsaniz parçalanmaniz kaçinilmazdir. 20. yüzyilin "tunç kanunu" budur. Simdi 20. yüzyil pratiginde bu gerçegin kendini nasil gösterdigine bakalim:

BIRINCI DÖNEM

Birinci Dönem 1917 Ekim Devrimi ve 1914-23 yillari arasindaki Türk Kurtulus Savasi ile baslar ve 1975 yilina kadar sürer. Bu dönemin karakteristik özelligi dünya halklarinin devrim ve ulusal kurtulus için ayaga kalkmasidir. Yani bu dönem bir Devrim dönemidir. Almanya'nin basini çektigi fasist kampin, 1930'lardan sonra yaptigi hamle bu temel gerçegi degistirmez. Ikinci Dünya Savasinin esas galibi; Sosyalist Sovyetler Birligi ile sömürgeler dünyasidir. Bu dönemde Sovyetler Birligi, Çin ve Hindistan gibi ülkeler Devrim yaptiklari için ülke bütünlüklerini korumuslardir. Türkiye, Devrim yaptigi için paramparça olmasini hedefleyen emperyalist Sevr antlasmasini yirtmistir. Bir bütün olarak ezilen dünya ülkeleri emperyalizme karsi savastigi ve basari elde ettikleri oranda, ulusal birliklerini ve ülke bütünlüklerini korumuslardir. Emperyalizme karsi bir kurtulus savasinin olmadigi yerlerde ise (Örnegin Arap yarimadasi) sinirlar emperyalistlerin çikarlarina göre belirlenmistir. Bununla birlikte ezilen dünyada birçok bagimsiz devletin ortaya çiktigi ve dünyada anti emperyalizm rüzgârlarinin estigi 1950 ve 60'larda ise devletler arasi büyük birlikler olusturma egilimi hâkim egilimdir.

IKINCI DÖNEM

Ikinci dönem, Hindiçini halklarinin kurtulus ve devrim mücadelelerini zafere ulastirdiklari ve Afrika'daki son sömürgelerin bagimsizliklarini elde ettigi 1975 yilindan sonra baslar. Bu tarihten sonra Devrim dalgasi geri çekildi. Emperyalizm yeni bir saldiri dönemini baslatti. Artik Dünyada esen rüzgâr devrimin rüzgâri degil, neo-liberalizmin rüzgari idi. Ezilen dünyada iktidarda olan devrimciler degil isbirlikçiler idi. Bu dönemde Sovyetler Birligi, Yugoslavya, Çekoslavakya, Etyopya, Endonezya parçalandi. Irak, Lübnan, Sudan, Afganistan ve daha bir çok Afrika ülkesi parçalanmadan bin beter oldu. Ezilen dünyada emperyalizmin kiskirttigi sonu gelmez iç çatismalar yasandi. Bu döneme Çin, Iran ve Hindistan gibi emperyalizme direnen ülkeler birliklerini muhafaza ettiler. Direnemeyenler ya parçalandi ya da parçalanma tehdidi altindadirlar. Ikinci dönemin sonlarina dogru geldigimizi söyleyebiliriz. Sanghay Isbirligi Örgütü'nün Dünya dengelerini degistiren bir faktör olarak ortaya çikmasi, Irak, Afgan halklari ile Iran Devletinin direnisi, Latin Amerika ülkelerinde bagimsizlikçi iktidarlarin isbasina gelmesi, kapitalist dünyanin tarihinin en büyük ekonomik krizini yasamasi Ikinci Dönemin sonlarinda oldugumuzu gösteriyor. Ama ikinci dönem daha bitmedi. Hele Türkiye gibi kimi stratejik öneme sahip ülkelerde Amerikan projelerinde esbaskanlik görevlerini üstlenenlerin isbasinda olmasi, iç çatisma ve parçalanma tehdidinin hala ciddi biçimde önümüzde durdugunu göstermektedir.

 ÖNÜMÜZDEKI SEÇENEKLER

Günümüz Türkiye'sine iste son yüzyilimizin bu büyük gerçegi isiginda bakmak gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihi de, bu gerçekligi kendi pratigimizde yasadigimizi kanitlamaktadir. Emperyalizme karsi verdigimiz Kurtulus Savasi ve ardindan kurdugumuz antiemperyalist Cumhuriyet, bu topraklarda yasayan farkli etnik kökenlerden bütün yurttaslarimizin tek bir millet haline dönüsme sürecini mümkün kilmistir. Millet bilinci, Türkiye Cumhuriyetini bir arada tutmus, antiemperyalizm; birligin harci olmustur. Ikinci Dünya Savasindan sonra adim adim Atlantik uygarliginin güdümüne girdik. 1980'lerde Amerika'nin bizim oglanlari isbasina geldi. 1995 yilinda Gümrük Birligi ile AB kapisina baglandik. Ve nihayet 2002 yilinda Amerika'nin Büyük Ortadogu Projesi'nin esbaskanlarinin yönetime gelmesi sonucunda, milleti bir arada tutan harç, antiemperyalizm harci yok oldu.

Bu gelismenin sonucu, milletin etnik ve inanç farkliliklarina göre dagilma sürecine girmesi olmustur. Türkiye Yugoslavya ve Irak'in kaderini yasayacak mi? Önümüzdeki temel soru budur.Türkiye, Emperyalist Bati dünyasinin bir eklentisi olmaya devam ettikçe, yani Avrupa kapisina bagli kaldikça, NATO üyeligi sürdükçe ve ABD güdümü altinda kaldikça; parçalanma çok ciddi bir tehlike olarak kapimizda duracaktir. Türkiye'nin birligini korumasi ise AB üyelik basvurusunu geri çekmesine, Gümrük Birligi antlasmasini yirtmasina, NATO üyeligine son vermesine ve ABD güdümünden çikmasina baglidir.

Kisacasi Devrim yapmasina baglidir.

Tipki 1900'lerin basinda oldugu gibi...

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol