Dedeoglu: "Yasanacak baska dünya yok"

TEMA Vakfi Lüleburgaz Ilçe Gönüllüsü Hakan Dedeoglu, "5 Haziran Dünya Çevre Günü"; 5 Haziran 1972 yilinda Stockholm'de toplanan "Birlesmis Milletler Çevre ve Insan Konferansi"nin yildönümü olan tarih oldugunu belirtti.

Dünya Çevre Günü nedeniyle yayinladigi yazili mesajinda, "Yasanilabilecek Baska Bir Dünya olamadigini" kaydeden Dedeoglu, sunlari ifade etti;

"Bu konferansta BM "temiz ve saglikli bir çevrede yasamanin temel bir insan hakki oldugunu karar altina almistir. 1970'li yillarin ikinci yarisindan itibaren, konferansin önemine istinaden, bu konferansta alinan kararlarin bir anlamda çevre koruma alaninda milat olmasi gerçeginden hareketle, konferansin toplandigi tarih, DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ ilan edilmistir. Kuskusuz dünya tarihinde önemli bir milat olan 5 Haziran 1972 Stockholm konferansinin yapilisi tesadüf degildir. 20. yüzyilda açikça ortaya çikmaya baslayan ekolojik kriz tüm insanligi derinden etkilemeye baslamis ve bu etkilenis nedeniyle çözüm üretilme çabalarina girisilmistir. Ancak ne yazik ki, 5 Haziran 1972 den bu güne geçen 36 yillik süreçte Dünya Çevre Günü, emperyalist güçlerin biryandan dünya adina timsah gözyaslari dökerken diger yandan agacin yapragindaki yesilden yesil banknotlara ulasan hayalleri ve bu amaçla döktükleri kanlar için bir perde olmaktan öteye gidememistir. Ve büyük savaslari ve binlerce ölüme neden olan çevresel sorunlari bagrinda barindiran 20. yüzyil, sorunlarini 21. yüzyila da tasimaya devam etmektedir. Ekolojinin bütünselligi nedeniyle yasanan sorunlarin sadece ulusal veya bölgesel ölçekte algilanmamasi gerekmektedir. Yakin tarihimizde Afganistan ve Irak isgalleri, nükleer denemeler, silahlanma yarisi, tarim alanlarina yapilan müdahaleler, genetigiyle oynanan tohumlar, ekolojik çesitliligin patentlenmesi, petrol tekellerinin ve otomobil sanayilerin tüketimi arttirici çabalari ve bu çabalarin uluslar arasi alandaki etkilerinde yasanan artis, güney-kuzey, dogu-bati arasinda artmaya devam eden sosyal ve ekonomik adaletsizlikler-esitsizlikler tüm dünya halklarini ve dogayi, yani bizleri dogrudan etkilemektedir. Ülkemizin Sorunu Çevre Politikasizligi! Ülkemizdeki çevresel sorunlar ise gün be gün çözümsüzlüge dogru sürüklenmektedir. Öncelikle kesin ve kararli bir çevre politikasinin var olmamasi ve henüz bunun için harekete geçilmemis olmasi sorunun temelini teskil etmektedir. Politikasizlik nedeniyle de çevre sorunlarina dair yapilan çalismalar planlamadan uzak kimi zaman göstermelik ve rutin bir biçimde yürütülmektedir. Ülke kosullarini göz önünde bulundurmayan, popülist yaklasimlar çevre alaninda da vücut bulmaktadir. Çevre politikasizligi nedeniyle ülkemizde oldukça önemli olan ve erken yaslarda baslamasi gereken çevre egitimi verilememekte gelecege hala bilinçli nesiller yetistirilememektedir.

Bunun yaninda, politikasizliklar nedeniyle, çevre mevzuati karmasik bir hal almaya baslamakta ve güncel sorunlara çözüm üretmekten uzaklasmaktadir. Öte yandan, yapilan çalismalar "kirleten öder" prensibi üzerinden sekillendirilmeye çalisilmakta dolayisiyla doga, saglik yani yasam maddi kosullar üzerinden tariflenmektedir. Kirletenin kirletmesi üzerinden ödeme yapmasi çikmaz sokakta daha da fazla hizlanmaya benzemektedir. Bu yaklasimdan acilen vazgeçilmelidir.

Politikasizligin yansimalarindan birisi de ülkemizdeki çevreden sorumlu kurumlarin islevsizlestirilmesidir. Bunun en büyük örnegi Çevre ve Orman Bakanligi'dir. Çevresel sorunlara dair planli bir öngörü ile hareket edilmedigi sadece medyatik konularda çalismalar yapildigi ve bu önemli kurumun gittikçe verimsizlestirildigi su götürmez bir gerçektir. Orman Bakanligi ile birlestirilen Çevre Bakanligi bugün çalisanlarinin özlük haklarini saglayamaz durumdadir. Kurumlarin emekçileri ile var oldugunu tekrar hatirlatmak gerekirse çevre ile ilgili olan kamu kurum ve kuruluslarinda çalisanlarin özlük haklarinda iyilestirilmeye gidilmesi, çevre sorunlarinin çözümüne dair yatirimlara bütçe ayrilmasi çevresel sorunlara dair yaklasiminda göstergesi olacaktir. Çevre ve Orman Bakanligi'nin tasra teskilatlari ise oldukça yetersiz ve atil durumdadir. Sanayinin en yogun oldugu kentlerde (Kocaeli, Tekirdag v.b.) il müdürlükleri 5-6 kisi ile islerini yürütmeye çalismaktadir. Çalisanlarinin sayisi biran önce arttirilmali ve denetimlere agirlik verilmelidir. Istihdam sürecinde mesleki formasyonu nedeniyle çevre mühendislerine öncelik verilmeli, çikartilan yönetmeliklerde de çevre mühendisligi meslek disiplini çözümün parçasi konumuna getirilmelidir.

Tüm bu olumsuzluklarin yaninda, sorunun çözüm noktasinda mesleki formasyonu nedeniyle önemli paya sahip olan çevre mühendisligi meslek disiplini hala kamu kurumlarinda ve özel sektörde hak ettigi yeri bulamamaktadir"

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol