"DÜNYA SU GÜNÜ"YMÜS!..

Ve o gün "Dünya Su Günü"ymüs.
Hani, kimilerinin kavga, iç savas, kalkisma ve kargasa günü olarak degerlendirdikleri "Nevruz" ve "Yaslilar Haftasi"nin bir iki gün sonrasi.
"Dünya Su Günü" nerede yapilir? Bilmiyorum.
"Dünya Su Günü"ne kimler katilir, bilmiyorum.
"Dünya Su Günü"nde neler konusulur?..
Sahi, neler konusulur "Dünya Su Günü"nde? Herkes benim kadar bilgisiz, ilgisiz ve cahil olmayabilir. Merak ettim de soruyorum.
Örnegin, Istanbul suyu konusulur mu? Istanbul suyunun Terkos gölünden geldigi... Terkos gölünde mandalarin barindigi... Istanbul'da yasayan insanlarin bildim bileli evindeki çesmelerden su içmedigi... Eger illâki çesmesinden su içecekse bilmem kimlerin ürettigi ve bilmem hangi pazarlama sirketinin kapi kapi, ev ev dolasarak insanlara "kakaladigi", ETL'yle bilmem kaç yüz milyon, YTL'yle bilmem kaç yüz lira tutarindaki "su aritim aleti"yle süzerek içmek durumunda oldugu...
Konusurlar mi Istanbul suyunu? Bir bilginiz var mi?
Trakya dedigin, alabildigine bakir topraklardi daha düne kadar.
Bir gün birileri geldi...
Tipki, ABD'yin Irak'a demokrasi getirmesi gibi... Sanayiyi getirdi Trakya'ya. O zamana kadar olmayan bir seyimiz olmustu. Çok sükür, çiçegi burnunda bir sanayimiz vardi artik.
Eyvah! Bir de baktik...
Sanayimiz var da iyi hos...
Suyumuz?..
72 yiliydi, Pehlivanköy'ün Doganca köyüne gitmistik. Bisiklete binmeyi ögrendigim gündü ve yerdi. Bisikletle dereye gitmistik. Balik tutmus, gün boyu dereye girmistik.
Doganca'yin hemen bitisigi, Hayrabolu'yun Kadriye köyü. Otobüste Kadriye köylü genç bir insanla anlata söylese, dertlese dinlese geliyoruz. O ani'mdan, o dereden söz ettim.
"Simdi o dere yok!" dedi.
"Neden?"
Sanki bilmedigim bir seydi. Tahmin edememistim bir an.
Sizlerin de çok kolay yanitlayabilecegi bir soruydu meger "Fabrikalar yaptilar ya simdi oralara!"
Ne yapalim yani fabrikalar yaptilarsa?
Yapsinlar. Onlara fabrika yapmayin diyen yok. Yapin. Tabi ki sanayi gerekli. Tabi ki sanayilesmemiz gerekiyor. Tabi ki sanayilesmek kesinlikle kaçinilamaz, kaçinilmamasi gerekli bir olgu, bir gerçek, kaçinilmaz bir gereklilik.
Ama, suyumuza neden basiyorsunuz kirli ayaklarinizla?
Trakya insani yillardir isyan durumunda. Pardon, ayiriyorum Trakya insaninin duyarli kesimi isyan durumunda yillarin yili. Bakin Lüleburgaz'da pek çok sivil toplum kurulusu, pek çok demokratik kitle örgütü bir araya geldi Pazar günü. Isyan seslerini yükselttiler, uyardilar yine.
Hani, dilimize pelesenk olmus bir söz var ya "Bu millet koyun gibi!"
Yahu, bu millet "aygir" gibi olsa ne yazar?
Iste, koyun-moyun olmadigini ortaya seriyor yillardir. Poyrali'da benim bildigim 1995'te, sistemli bir biçimde haykirislar baslamisti ve bes yil sürmüstü araliksiz. Agustos ayinin ikinci haftasinin sonunda, Cuma günlerinden baslayarak, üç gün boyunca isleniyordu konu. Basindan, devlet kademelerinden, sanat çevrelerinden, yakinlardan, uzaklardan, tüm köylerden, yiginlarca insan toplaniyordu o günler.
Insanlar topyekün haykiriyor, suyun, topragin kirliligini gösteriyor, duyuruyor, nedenlerini belirtiyorlardi.
Ayni biçimde Uzunköprü-Yeniköy'de de anlatiliyor, haykiriliyor, gösteriliyor...du. 96 miydi ne, o zamanin ilgili bakani Imren Aykut ta gelmis, köylüyle birlikte Ergene nehri kiyisina yürümüs, olayi yerinde görmüstü.
"Lâf ola!"
Sanki Ankara'da otururken de bilmiyor muydu?
Sanki gelip köylüyle birlikte, suyu kirli, akmayan nehir kiyisinda turistik gezinti yapti da ne oldu. 96'dan bu yana tam tamina on yil geçmis.
Nice Imren hanimlar, nice Fizuli beyler, nice Mülâyim efendiler gelip geçti.
Ergene gene kirli.
Ve o gün "Dünya Su Günü"ymüs.
Nerede yapilir, kimler katilir, neler konusulur?...
Oradaki "kahramanlar!" Ergene nehrini bilirler mi?