DÖRT IKLIM YEDI BUCAKTAN SONRA MIRASYEDI OLAMAYIZ

Tarihimizde yönetim kadrolarinin halktan kopuk kaldiklari dönemler çok olmustur ama Cumhuriyet'ten sonra bu kadar kopuk, halkin bu kadar yalniz, Ankara'nin bu kadar kisisel oldugu görülmemistir.
Bu gidisi hayra isaret saymiyoruz. Bir çöküntünün, bir dagilmanin ya da yeni bir olusumun esiginde miyiz, bilmiyorum. Ancak hangi asamada olursak olalim, hangi evreden geçersek geçelim, Türkiye'nin nasil kurtarildigini, bugünlere nasil geldigimizi unutamayiz ve de unutmamaliyiz.
Yüzyirmisekiz yil önce Bulgaristan'a egemenlik. Seksenüç yil önce Yunanistan'da, Bosna-Hersek'te, Makedonya'da, Afrika'nin kuzeyinde, Ortadogu'da, Süveys Kanali boylarinda, Yemen'de, Suriye, Irak ve Kafkasya'da güçlü ayak seslerimiz vardi. Tüm bu yerler elimizden çiktiktan sonra, Mustafa Kemal Atatürk'ün Dehasi, Atalarimizin yurtseverligi sayesinde bugün Anadolu ve Trakya topraklarindan olusan Türkiye sinirlari içersine sikismis bulunuyoruz.
Alpay Kabacali'nin, "ARAP ÇÖLLERINDE TÜRKLER" kitabini bilmem kaç kez oldu okuyorum. Su anda elimin altinda Ali Nejat Ölçen'in yayina hazirladigi, Mehmet Arif Ölçen'in tutsaklik anilarindan olusan "VETLUGA IRMAÄzI" bulunuyor, onu okuyorum.
Ali Nejat Ölçen, Ecevit Basbakan iken danismanlari arasinda bulunuyordu. Kitabi babasi Mehmet Arif Ölçen öldükten 28 yil sonra bir sandikta tesadüfen buldugu anilardan meydana getirmis.
Çanakkale Savaslari'ndan sonra Türkiye ve askerler için en dramatik sahneler, savaslar, yenilgi ve zaferler Kafkasya, Kuzey Dogu Anadolu, Dogu Anadolu ve Arap Çölleri'nde geçmistir. Macerayi seven Enver Pasa yüzünden 1915 yilinda 80.000 kisilik bir orduyu Sarikamis ve Allahuekber Daglari'nda soguklara teslim ettik. Biz bu faciaya, Çanakkale'ye sehit vermis bir aileden geliyoruz. Olayi yasayanlari da çok dinledik. Moskava'nin kuzeyinde kalan "Vetluga Irmagi" boylarinda üç yil tutsak kalan tegmen Mehmet Arif Ölçen'de bunlardan biridir. Türkiye'ye dönüsü, 1918 yilinda Polonya üzerinden kaçarak, mümkün olmustur. Sonra da Milli Mücadele'ye katilmistir. Son yüzyilin insanlari cepheden cepheye kosan insanlardir. Askerlikleri yillar sürerdi.
1914'ten sonra Ingilizlerle isbirligine giren Araplar'a karsi "Bir Damla Su, Bir Avuç Gölge" ve at pisliginde bulduklari arpa taneleri ile açliga direnen Türk askerinin Arap Çölleri'ndeki bu destansi kahramanligini bugün okumayanlar bilmezler. Biz 1960'li yillarda bunlari Kirklareli'nde bir bir arayarak bulup dinledik, yigitliklerini kayde geçtik. Kanal Harekâti sirasinda Ingilizler'e tutsak düsüp de Hindistan'a götürülenlerle söylesilerde bulunduk.
Savasin dogasi geregi, savaslarda iyi yasanmaz. Savas özveri ister, savas ölümle birlikte hareket eder, savas mal ve can kaybi demektir. Peygamber soyundan geldigi ileri sürülerek kavm-i Necip Masaliyla Araplari sevmeyi mahkûm edilen halkimiza Araplar Bedevi Çölleri'nde askerlerimize savasin en korkunç faturasini ödetmislerdir. Oysa askerimiz Yemen Çölleri'nde Kutsal Topraklari korumak için oralara gitmis bulunuyorlardi.
Kendimize gelelim. Geçmis sadece Din Gelecegi'ni tekrardan ibaret degildir. Geçmis tarihi olaylarla, bizim bunlardan alacagimiz deslerle doludur. 400 yil idaremiz altinda kalan Yunanistan önünde bugün Avrupa'da içine düstügümüz durum yürekler acisidir. Türkiye bugüne 30-40 yil içersinde takip edilen yanlis politikalar yüzünden gelmistir. Bir ülkenin dis politikasi tarihi gerçeklere, ülkenin gelecegine göre yürütülür. Dengeler bu iki gerçek üzerine kurulur. ABD istedi diye Yunanistan'in Nato'ya dönüsünü kosulsuz kabul edersen bugün bu faturayi ödersin. Bir koyup yirmi alacagin hayaliyle politika yaparsan milyar dolarlari kaybedersin.
Gaflet ve dalalet bizi mahveder. Bunu iyi bilelim.
nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol