"Çözüm ithal et degil, yurt içi üretimdir"

Ziraat Mühendisleri Odasi Kirklareli Il Temsilcisi Erol Özkan, Genel Merkez tarafindan "Et Ithalati Karari" konusunda yapilan basin açiklamasini kamuoyu ile paylasti.

Oda’nin Genel Baskani Dr. Gökhan Günaydin tarafindan yapilan açiklama söyle; “Son günlerde Türkiye'nin sicak gündeminin önemli konularindan birisi haline gelen et fiyatlari ve ithalat tartismalari, temel olarak hem üretici hem de tüketici konumundaki yurttaslarimizi yakindan ilgilendirmektedir.

Bugün itibariyle Resmi Gazete'de yayimlanan "ET VE BALIK KURUMU GENEL MÜDÜRLÜÄzÜ'NCE KULLANILMAK ÜZERE DAMIZLIK OLMAYAN CANLI SIÄzIR VE SIÄzIR ETI ITHALATINDA TARIFE KONTENJANI UYGULAMASI HAKKINDA KARAR" yayimlanmistir.

 Karara göre, 2010 yili sonuna kadar geçerli olacak tarife kontenjanlari kapsaminda; % 25 gümrük vergisiyle 7 bin bes yüz ton taze, sogutulmus veya dondurulmus sigir eti yaninda, % 10 gümrük vergisiyle 16 bin ton damizlik olmayan canli sigir eti ithalati alaninda Et ve Balik Kurumu Genel Müdürlügü'ne kontenjan tahsis edilmistir.

Ancak ithalat miktari 23 bin bes yüz tonla sinirli degildir. Kararin ikinci maddesine göre, bu miktarin disinda da ithalat, Ithalat Rejimi Karari çerçevesinde tespit edilen gümrük vergileri oranlari üzerinden yapilabilecektir. Böylelikle, Türkiye'nin 1998 yilindan bu yana hayvan hastaliklari gerekçesiyle izledigi et ithalati yasagi ortadan kaldirilmis olmaktadir.      

Bu baglamda, bu önemli konuyu tarim ekonomisi açisindan ele alan ve halkin beslenme hakkiyla birlikte degerlendiren bir yaklasima gereksinim duyuldugu açiktir.

Öncelikle ve önemle belirtilmelidir ki, Türkiye'de kirmizi et üretimi alaninda bilinen ya da tahmin edilenin çok üzerinde bir açik söz konusudur. TÜIK'in en güncel olan 2008 yili istatistiklerine göre, 482 bin ton kirmizi et üretimi ve 71.5 milyon nüfus birlikte degerlendirildiginde, ülkemizde yilda kisi basina kirmizi et tüketimi 6.7 kg olmaktadir.

Avrupa'nin 75 kg kisi basina kirmizi et tüketiminin Türkiye'de yakalanabilmesi için, üretilmesi gereken et miktari 5.3 milyon ton, baska bir deyisle üretim açigi 4.8 milyon ton'dur. Ilgili istatistikler henüz resmiyet kazanmamis olmakla birlikte, 2008 yilindan bu yana düsen üretim ve artan nüfus, sorunu daha da agirlastirmistir.

Kirmizi et üretimindeki yetersizligin kaynagi, hayvan sayisinin azalmasina karsilik genetik kapasitenin yeterince gelistirilememesidir. Nüfusun 44.5 milyon'dan 71.5 milyona yükseldigi 1980 - 2008 döneminde; sigir varligi 15.9 milyondan 10.9 milyona, manda varligi 1 milyondan yalnizca 86 bin'e, koyun varligi 48.6 milyon'dan 23.9 milyona, keçi varligi 19 milyondan 5.5 milyona ve toplam hayvan varligi 84.6 milyondan 40.5 milyona düsmüstür. Sayilan hayvan türlerinin tümünde devam eden gerileme baglaminda, 2006 yilinda 43.2 milyon olan toplam hayvan varligi 2008 yilinda 40.5 milyon olmustur.

Kisaca, hayvan sayisi toplamda düsmekte, kirmizi et üretimi agirlikli olarak sigir etine bagli kalmakta; böylece emek yogun üretim tarzi yerini sermaye yogun üretim tarzina birakmaktadir. Milyonlarca köylünün alandan tasfiyesi, üretim tüketim dengesinin daha da bozulmasinin bir diger önemli nedenidir.      

Kirmizi et üretimindeki degisim, bu tabloyu yansitir niteliktedir. 1985 yilinda 622, 1990 yilinda 507 bin ton olan üretim, 2000'li yillarda, yalnizca 2007 yili istisnasiyla, sürekli olarak 500 bin ton'un altindadir.

2007 yilindaki 577 bin ton'luk kirmizi et üretimi ise, kuraklik ve artan yem fiyatlari nedeniyle beslenemeyen süt hayvanlarinin kesime gönderilmesiyle ortaya çikan bir kriz habercisidir.

Artan nüfus ve gerileyen üretim verileri ortaya koymaktadir ki, vatandasin ete yönelik efektif talep olusturma eksikligi, baska bir deyisle yoksullugu, sorunun büyüklügünü buzulun görünür yani kadar küçük kilmaktadir.

Bütün bunlara karsilik, özellikle yem ve enerji giderleri basta olmak üzere girdi fiyatlarindaki radikal yükselmeleri görmezden gelerek, üretici fiyatlarinin speküle edilerek yükseltildigi, üreticinin piyasaya arzi kestigi gerekçeleriyle terbiyevi ithalata gidilmesi, hem üreticiyi hem de tüketiciyi cezalandirmak ve Türkiye'nin gerileyen üretim kapasitesini daha da kirmak anlamina gelmektedir. 

Oysa Türkiye'de kirmizi et üretici fiyati / tüketici fiyati makasina bakildiginda görülmektedir ki, 2005 - 2009 yillarinda karkas (üretici-toptan) fiyatlari 9 - 11 TL/kg araliginda sikisirken, et çesitlerinin reyon fiyatlari sürekli yükselmistir. Karkas fiyatlarina % 17 kemik maliyeti ve % 8 KDV bedeli eklenerek bulunan maliyetin üzerinin normal ya da asiri kar oldugu düsünüldügünde, piyasadaki araci faaliyetinin yogunlasmasina odaklanmak gerekmektedir.

Özellikle üretim cephesinin çok sayida üreticiden ve az sayida büyük sürü sahiplerinden olustugu degerlendirildiginde, metropol kentlerdeki büyük tedarikçilerin ve Et Balik Kurumu'nun fiyatlar üzerindeki etkileri, üretici fiyatlarindan kismen bagimsiz bir sekilde, belirleyici olmaktadir.

Yillar boyunca süren fiyat egilimi izlendiginde 2010 yili verileri piyasa spekülasyonunun kaynagini göstermekte iken, Et ve Balik Kurumu'na verilen et ve canli hayvan ithalat yetkisi, öncelikle üreticiyi, ardindan tüketiciyi cezalandiracaktir.

Sorunun kaynagi olan hayvan populasyonundaki eksiklik, yurtiçi sürü varligini artirmaya yönelik önlemler yerine canli hayvan ithalati ile kapatilmaya çalisildiginda, Anadolu'yu kasip kavuran hayvan hastaliklarinin zirve yapmasi söz konusu olabilecektir. Özellikle, hayvan hastaliklarinin eredike edilmesi için 50 milyar euro'lara yakin kaynaga gereksinim duyuldugu ve hedefin yalnizca Trakya ile sinirli tutulabildigi mevcut durum, olabileceklerin habercisi niteligindedir.

Bununla birlikte, materyal ithalatinin fiyat düsürücü etkisi gecikmeli olacagindan, et ithalati baglantilarina da gidilmektedir.

1998 yilindan bu yana, deli dana hastaligi gerekçesiyle Avrupa'dan et ithalati yapmayan Türkiye'nin tutumunu tarife disi engel uygulamasi olarak gören ve tüm ilerleme raporlarinda bu durumu elestiren Avrupa Birligi'nin hakliligi da, bu yanlis uygulama sonrasi zimnen teyit edilmistir. Bunun kabul edilemez oldugu ortadadir.  

Üreticiyi iktisadi açidan geri dönülemez zararlara ugratan, baslangiçta tüketici yararina gibi görünse de nihai tahlilde iç üretimin zarar görmesi ve halk sagligi risklerinin artmasi çerçevesinde tüketici hak ve yararlarina da olmayan bu uygulamalar, sürdürülen yanlis politikalarin bir sonucudur.

Et ve Balik Kurumu'nu 8 kombinaya daraltarak piyasa regülasyonu yapamaz hale getiren, Et Balik Kurumu'nun yönetimine mimar atamakta sakinca görmeyen, son bes ayda besi hayvani sayisini üç kez birbirinden 500 bin adet farkli olacak sekilde açiklayan (Aralik 2009'da 1 milyon 700 bin, Åzubat 2010'da 2 milyon 60 bin, Nisan 2010'da 2 milyon 200 bin), daha 2 ay önce "Türkiye'de yeterince besi hayvani oldugunu ve et ithalatini düsünmediklerini" ifade eden, üreticinin "ALAKIZ HAKKINI ARIYOR" temasiyla yaptigi mitingleri IDEOLOJIK olarak tanimlayanlarin, bugün de çözüm olarak ithalata sarilmalari sürpriz degildir... 

Ziraat Mühendisleri Odasi olarak bir kez daha ifade ediyoruz ki, Türkiye gibi dinamik nüfus yapisina sahip bir ülkenin kirmizi et tüketiminde yurtdisi üretime bagimli kalmasi, iktisadi - sosyolojik - fiziksel - düsünsel kapasite kayiplarini daha da artiracak, beslenmeye dayali saglik sorunlarini yükseltecektir. Çözüm ithalatta degildir. Sorunun ciddiyetine bagdasir bir sekilde, dogru ve kararli politikalarla ele alinmasi gereklidir.

 Çözüm kendi üretim kapasitemizi yükseltmekte, bitkisel - hayvansal üretim dengesini tesis etmekte, piyasa aksakliklarina karsilik kamusal müdahale araçlarini kurup gelistirmekte, üretim ve isleme safhalarinda teknik eleman katkisini gelistirmekte, üreticiyi emegiyle geçinir tutarken tüketicinin dengeli ve yeterli beslenmesini saglamaktadir.”

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol