Kırklareli her geçen gün doğa ve çevre sorunları ilegündeme gelmeye devam ediyor. Kırklareli Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Göksal Çidem ilimizdeki mevcut çevre sorunlarını değerlendirdi
Ergene Nehri’nin mevcut durumunu anlatan Çidem “Öncelikle mevcut durumdan bahsetmemiz gerekiyor. Trakya’yı ele alacak olursak, Türkiye topraklarının yalnızca %3’ünü oluşturuyor ancak Trakya topraklarında ülke nüfusunun yaklaşık %20lik bir bölümü yaşıyor. İstanbul’un Avrupa Yakası’nı çıkartacak olursak geriye kalan üç ilin üç farklı denizi var, üç farklı dağı var, üç ormanı var.
Çok şanslı olduğumuzu söyleyebilir. Ama şunu eklemek gerekir ki bu üç ilin ortak bir nehri vardı, Ergene. Ama artık Ergene nehir değil. Üzerinde ikibin fabrika var. Bu fabrikalar yüzünden nehir zehir olduğu gibi tarlaları da etkiliyor. Bugün Ergene Nehri’nde akan zehirden dolayı beşyüzbin dönümlük arazinin kirlendiğini söyleyebiliriz. Ayrıca daha önceden tarlalarını buradan sulayan çiftçileri de düşünürsek zarar kat kat artıyor. Nehir kirletilmeden önce Ergene’de balıkçılık yapan aileler vardı; bununla geçinen aileler yani. Şimdi geldiğimiz hale bakın. Ergene bu ülkenin pirinç ihtiyacının büyük kısmını tek başına karşılayabiliyordu. Şimdi pirinci ithal ediyoruz. Bu Ergene’de yetiştirilen birçok ürün için geçerli. Yani mevcut duruma kârlı da denilmesi imkânsız. Şimdi Ergene Nehri’nde Derin Deşarj projesi var, sona yaklaşılmak üzere ancak bu yeterli olmadığı gibi neredeyse yararlı dahi değil. Arıtıp yeraltına deşarjdan behsediliyor ama arıtacak olsalar yeraltına deşarj etmezler zaten.”
“Istırancalar’ın önemini
vurgulamamız gerekiyor”
“Ben açıkçası belki de Dünya’nın en önemli yerlerinden birisinde yaşadığımızı düşünüyorum. Trakya’yı ele alacak olursak, Türkiye topraklarının %3’ünü kaplarken, nüfusun %20’sini barındırıyor. Istırancalar bu nüfusa oksijen sağlıyor. Yani İstanbul’un nefes borusu da diyebiliriz. Nereye maden açılmaması gerekir diye bir rapor hazırlasalar birinci sırada Istırancalar çıkar. Buradan maddi kazanç elde etmeye çalışmak çok mantıksız. Longoz Ormanlarına bakalım, en büyüğü Amazon, ikincisi Kongo ve üçüncüsü Longoz yani Kırklareli. Biz demek ki bunları duyuramamışız. Buranın önemini vurgulamamız gerekiyor. Ancak madenler gelirken, sanayi gelirken hep güzel vaatlerde bulunuyorlar. Zaten çiftçinin durumu zor, ekerse zarar ediyor. Durum böyle olunca madene tamam diyorlar. Yani tarım politikası bunu doğrudan etkiliyor. Eskiden çiftçiler ürünlerini satarak para kazanıyordu, daha sonrasında hayvanlarını satmaya başladılar. Şimdi bakıyoruz artık insanlar tarlalarını satıyorlar.”
“Longoz Ormanları
Unesco’da olmalı”
“2008–2009 yıllarında burada bir Avrupa Birliği çalışması yürütüldü. Bu çalışma sonucunda bir rapor hazırlandı, bu raporun Unesco Türkiye’ye iletilmesi gerekiyordu ve hale bu raporun akıbeti belli değil. Longoz Ormanlarının ve Istırancalar’ın miras olarak kabul edilmesi buralara dokunulmazlık katacak. Yani önemli bir yaşam alanımızı korumuş olacağız.”
“Çok şeyi kaybetmiş
olabilirdik”
“Bugün çok ciddi hukuki süreçler yürütülüyor. Açtığımız bütün davaları kazandık ve genel olarak bahsedebilirsek Trakya genelinde ciddi bir kamuoyu oluştu. Bunlar olmasa ne olurdu diye düşünmemiz gerekiyor. Yani İğneada’da nükleer ve ya termik santral kurulsa. Mesela hava durumu haberlerinde görürüz hep Balkanlardan gelen soğuk hava dalgası denir. Eğer bu santraller kurulursa beş yıl sonra ve ya on yıl sonra Balkanlardan gelen kül bulutu ve ya radyasyon gibi haberler gelirdi. Başka bir durumdan bahsetmek istiyorum. Dupnisa Mağarası üzerine maden kurulacaktı. Yani gerekli ruhsatlar alınmıştı. Dava sonucunda bu önlendi. Daha sonrasında bakanlıktan bu konuyla ilgili bir teşekkür yazısı aldık. Böyle bir hassasiyet olmasaydı Dupnisa Mağarası’nı da kaybedecektik belki.”
“İğneada Karadeniz için de
çok önemli”
“İğneada-Kıyıköy hattında deniz çayırları var. Yani Karadeniz’de yaşayan balıkların en büyük beş üreme alanından birisi de burada. Buraya yönelikte bir çalışma başlatılmıştı ancak kamuoyu oluşunca bu çalışma da iptal oldu. Bunun olması demek İğneada’da kimsenin balıkçılık yapamayacağı anlamına geliyor. Ayrıca Karadeniz’deki ekosisteme verdiği zararı bir düşünün. Bu tip olayları daha fazla da örneklendirebiliriz.”
“Rüzgâr enerjisine
karşı değiliz”
“Rüzgâr enerjisine karşı olduğumuz gibi yanlış bir algı uyandırılmaya çalışılıyor. Biz yalnızca bu enerjinin yanlış yere kurulduğunu söylüyoruz. Rüzgâr enerjisinin kurulduğu yerler kuşların göç yolu üzerinde kalıyor. Yoksa yenilenebilir enerji üretimine asla karşı değiliz. ”
“Her şey
gönüllülük esasına dayalı”
“Kırklareli Kent Konseyi Çevre Meclisi, Trakya Platformu Bilim, Hukuk ve Yürütme Kurulu’nun katkı ve destekleriyle mücadeleyi sürdürüyor. Bilimsel ve Hukuki bütün ihtiyacımızı gönüllü arkadaşlar sayesinde karşılıyoruz. Her şey gönüllülük esasına dayalı.”
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol