Abdullah Gül, Tahran yolunda gerçekten çok önemli açiklamalar yapti. Bunlardan en dikkat çekeni,’çok yakin zamanda Kürt meselesinde yasanacak’ dedigi gelismedir. Ne olabilir bu çok önemli gelisme? Türkiye seçime gidiyor. Apo’nun teslimi 1999 yilinda Ecevit’e seçimi kazanmasinda önemli bir rol oynamisti.
Benzer bir teslimat AKP için de benzer bir etkide bulunur mu? Birilerinin böyle bir gelismeyi en azindan denemeye deger buldugu anlasiliyor. Önümüzdeki günlerde Osman Öcalan, Nizamettin Tas gibi bir takim eski PKK’lilarin Türkiye’ye teslimi kimseyi sasirtmamalidir. Ayni sekilde Erbil’de toplanacak olan Kürt Konferansindan da AKP’yi memnun edecek bazi kararlarin çikmasi, (Abant Platformunun Erbil toplantisinin devami olarak) beklenen bir gelismedir. Bütün bunlarin ekonomik ve siyasi krizin alarm zilleri çaldigi bir ortamda AKP’ye bir yarari olabilir mi?
Olur veya olmaz, ama AKP’nin ümidini bu gelismelere baglamaktan baska bir çaresinin olmadigini bilelim.
DARI AMBARI VE AÇ TAVUK
Abdullah Gül, son günlerde yandas medyanin mansetlerine ve köse yazilarina yansiyan yaygin bir görüsü de dillendiriyor. “Obama ile birlikte ABD yeni bir açilim yapacak ve yeni bir dünya düzeni kurulacak. Yeni ABD yönetimi, bu yeni düzenin kurulmasinda Türkiye’yle stratejik düzlemde isbirligi yapacak. Bu tarihi bir firsattir, degerlendirmemiz gerekir.”
Her devrin adamlarindan Zaman gazetesi yazari Mümtaz’er Türköne, bu konuyu 10 Mart tarihli makalesinde islemis. “Aç tavuk rüyasinda kendini dari ambarinda görür” hesabi, ABD’nin Türkiye’nin yardimiyla önce Ortadogu’ya yeni bir düzen verecegini ve oradan bütün dünyaya yeni bir sekil verilecegini yaziyor. Bush bunu askeri zor ile yapmak istemis ve yüzüne gözüne bulastirmis. Bush’un beceremedigini, simdi Obama “ikna” yoluyla yapacakmis ve iste bunun basarmak için Türkiye’nin AKP ile kazandigi büyük “itibardan” yararlanmak istiyormus.
FASIZM ÖZLEMI
Iste bu noktada Mümtaz’er bey agzindan baklayi çikariyor: ‘Türkiye önümüzdeki kisa dönemde hem ekonomi, hem de siyasi olarak dünyanin ilk on devleti arasina girebilir. Ama buna engel olabilecek riskler disarida degil, içerdeymis.’ Içerdeki riskleri de söyle siraliyor Mümtaz’er Türköne: ‘AKP’yi kapatma davasi gibi siyasi istikrari bozacak gelismeler ile Ergenekon davasinin sulandirilmasi.’ Yani kisaca demek istiyor ki, bütün AKP muhalifleri tasfiye edilmeli, hapse atilmali, cezalandirilmali. Öte yandan AKP’nin, Cumhuriyet ve Türkiye düsmani yasa disi bütün faaliyetleri önünde boyun egilmelidir. Tahran uçaginda Türkiye’nin önündeki büyük firsattan bahseden Abdullah Gül’ün de ayni düsüncede oldugunu biliyoruz.
Dile getirilen fasizm özlemidir.
ABD’NIN BEKLENTILERI
Bu kadar yaygin propaganda bosuna yapilmiyor. Ve propagandayi sadece AKP’nin “Nasil iktidarda kalabilirim” çabasi ile açiklamak da yeterli degildir. Esas olan Amerika’nin Bölgemizde tutunma çabasidir ve bu çabayi basariya ulastirmada AKP’ye biçtigi roldür. Yeniçag gazetesinden Sebahattin Önkibar, 10 Mart tarihli yazisinda, ABD’nin AKP’den beklentilerini söyle siraliyor:
1. Türkiye’nin Rusya ile yakinlasmasinin önüne geçmek. (Türkiye’nin Avrasya’ya yönelmesini önlemek diye yazmak daha dogru olur.)
2. ABD’nin çekilmesi sonrasinda Irak’ta Türkiye’ye yeni rol vermek. ( Türkiye himayesinde Irak’in kuzeyinde Kukla Devlet)
3. Ermenistan sinir kapisini açmak.
4. Trabzon’da ABD’ye üs vermek
5. Iran konusunda ABD ile ortak hareket etmek.
6. Islam ülkelerine Türkiye üzerinden mesaj vermek
7. Afganistan’a ilave asker göndermek ve operasyonel sorumluluk almak.
Sebahattin Önkibar bunlari yazmis. Bu maddelere, Türkiye’de yükselen anti Amerikan dalgayi bastirmak, Türk Ordusunu “hizaya getirmek” ve bu amaçla Ergenekon Operasyonu’nu sonuna kadar götürmeyi de ekleyebiliriz. AKP’nin bütün bu konularda ABD ile isbirligi yaptigini ve yapmaya devam edecegini biliyoruz.
KRITIK SORU
Kritik soru sudur: Amerika’nin Dünyaya yeni bir düzen verebilecegi beklentisi gerçekçi midir?
Amerika en güçlü oldugunu sandigi dönemde askeri güçle yapamadigini, simdi “ikna” gücüyle nasil basaracak? Böyle bir iddia ciddiyetten uzaktir. Hegemonya kurma yetenegi, son tahlilde bunu mümkün kilacak bir ekonomik gücü zorunlu kilar. Amerika, Ikinci Dünya Savasi sonrasinda Ingiltere’den Dünya hegemonyasi patronlugunu devraldigi zaman Dünya ekonomisinin yarisina sahipti. Bugün Amerika’nin Dünya ekonomisi içindeki payi yüzde yirmi civarinda. Hatta altina düstügü bile söylenebilir. 2015 yilinda ise kesinlikle en büyük ekonomi olmayacak. Öte yandan Irak ve Afganistan hezimetlerinden sonra artik askeri üstünlükten de söz edilemez. Bu durumdaki bir ülkenin “ikna gücü” ve “Tayyip’in yardimi” ile dünyaya düzen verecegini söylemek, bir yaniyla Gül ve Tayyip ikilisinin çaresizligini gösterir.
Bir baska yönüyle konuya bakildiginda ise kaderini Amerika’ya baglamis olanlarin içine düstügü zavalli durumu ortaya koyar. mbgultekin@ip.org.tr
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol