Çin Halk Cumhuriyeti

Çin Halk Cumhuriyeti 1 Ekim’de, 60 kurulus yildönümünü kutladi. Dünyadaki bütün ajanslar, kutlamalari önemli haber olarak verdiler. “Önemli haber” kutlamalarin bizatihi kendisi degil, ama 60 yilda Çin’in kat ettigi mesafe idi.

60 yil önce sokaklarinda insanlarin açliktan öldügü, büyük sehirlerinde kimi mekânlarin kapisinda “Köpekler ve Çinliler giremez” tabelalarinin asili oldugu günlerden, simdi hizla Dünyanin bir nolu ekonomisi olmaya dogru giden bir Çin gerçegi ile karsi karsiyayiz.

Cumhurbaskani Hu Jintao, Birlesmis Milletlerde yaptigi konusmada ülkesini; “60 yil içinde tenekeden yapilma bir devletçikten küresel bir güç haline gelmenin simgesi” olarak tanimladi.

ÇIN GERÇEÄzI

Çin Halk Cumhuriyeti, son olarak 2009 büyüme rakamlarini revize etti. Daha önce yüzde 7 olacagi tahmin edilen büyüme, 8.2 olarak düzeltildi. Özellikle göz önünde bulundurulmasi gereken nokta sudur: Kapitalist Dünya bir bütün olarak derin bir krizin pençesindedir. Amerika 2009’da yüzde 2 civarinda küçülecektir.

Çin, su anda Dünyanin ikinci büyük ekonomisi. 5 trilyon dolar olarak hesaplanan GSMH, satin alma gücü deger esitligi (paritesi) üzerinden hesaplandiginda çok daha yukarilara çikiyor. Bütün veriler sabit kalsa dahi önümüzdeki 5 ile 10 yil içinde Çin ekonomisi, Amerikan ekonomisini geride birakacak ve Dünyanin en büyük ekonomisi olacak.

Sadece bir alana ait rakamlar bile bütün sorulara cevap niteligindedir. Çin, yilda 450 milyon ton, Amerika ise 90 milyon ton çelik üretmektedir. Bu olgu bile yakin gelecegin dünyasinin baska bir dünya olacagini göstermeye yeter.

“MUCIZE”

Çin’in 60 yil içinde gösterdigi gelisme, bir “mucize”dir. Elbette Çin’deki hakim sosyo ekonomik sistemin ve Çinli emekçilerin büyük emeklerinin sonucu olan bir “mucize”. 60 yilin bütününü göz önüne aldiginiz zaman ortalama yüzde 7, son otuz yilda ise ortalama yüzde 10 olan büyüme örnegi tarihte yoktur. Sosyalist Sovyetler Birligi 1920–1940 arasinda, Türkiye Cumhuriyeti ise 1923–1939 arasinda benzer performanslar gösterdi.

Çin’in basarisi ile kiyaslandiginda bu basari örnekleri hem kisa süreli kalmaktadir; hem de belli bir sürenin sonunda kesintiye ugramistir. Çin’in basarisi ise 60 yildir devam etmektedir. Ve dost düsman herkesin üzerinde hem fikir oldugu bir baska gerçek ise, bu basarinin öngörülebilir gelecekte de devam edecegidir.

BAÄzIMSIZLIK

Bu büyük “basari hikayesi”nin birinci ve en önemli açiklamasi izlenen bagimsizlik politikasidir. Ayni neden Sovyetler Birligi ve Türkiye için de geçerlidir. Bagimsizlik, yaratilan kaynaklarin emperyalist sömürücülere aktarilmamasi demektir. Kaynaklar, o ülke için kullanilmaktadir. Ülke, kendi baskentinden yönetildigi için, halkin ve milli ekonominin çikarlarina yönelik politikalar üretilebilmektedir.

Bütün Dünya ile karsilikli yarar temelinde, ekonomi basta olmak üzere her alanda iliskiler kurulmaktadir. Dis dünya bu durumda, ülke ekonomisini baltalayan degil, tam tersine gelistiren bir rol oynamaktadir. Iste bütün bu kosullar, ülkenin siyasal ve ekonomik alanda yönetilmesinde benimsenen dogru politikalar ile birlestiginde ortaya “mucize” çikmaktadir

GERÇEÄzE DAYANMAK

Çin’in gösterdigi basarinin arkasinda, Mao’nun bu ülkeye kazandirdigi çok önemli bir gelenek de önemli bir rol oynamistir. “Çin, hiç kimseyi taklit etmeyecektir. Çin; gerçeklerinden kaynaklanan kendine özgü bir sosyalizm insa edecektir.”

Bu yaklasim her seyden önce gerçekçi olmayi, kendi ülkesini ve halkini tanimayi ve zemin üzerinde politika yapmayi gerektirmektedir. Iste Çin’e bu anlayis yön veriyor. Basari, böyle geliyor.

NEYIN SONU?

1960 sonrasinda Sovyetler Birligindeki sistem önce yozlasti, daha sonra ziddina öndü. Bürokrat kapitalist bir ülke oldu. Bu degisim ekonomik alana önce durgunluk, sonra gerileme olarak yansidi. Kitleler rejime yabancilasti. Kapitalizmi kendi kurallari içinde uygulayan Bati, ilk devrim dalgasinin yorulmasi ve geri çekilmesinin ardindan bütün dünyanin zenginliklerine yeniden daha büyük bir istahla el koyan bir güç olarak yeni bir atak yapti. Sovyetler Birligi bu dönemde, üzerindeki “sosyalizm” etiketi ile Bati Dünyasi karsisinda “zavalli” bir profil çiziyordu. Kapitalistler bu durumu, ele geçmez bir propaganda firsati olarak degerlendirdiler. Onlara göre Sovyetler Birligi pratiginde, kapitalizmin sosyalizme üstün oldugu ortaya çikmisti. Tarihin sonu gelmisti. Devrimler çagi geride kalmisti. Vb. vb.

Kapitalizm, 1960’lar sonrasi Sovyetlerinin “sosyalist” oldugu yalani üzerine bu propagandayi insa etmisti. Peki, simdi ki tablonun ortaya koydugu gerçek nedir?

Kapitalist Dünya, çare bulamadigi bir krizin pençesinde kivranirken, Sosyalist Çin “mucizeler” yaratiyor. Brezilya, Hindistan ve Venezuela gibi sosyalizm yolundaki ülkeler ise bu “mucize”ye ortak oluyorlar. Tarihin sonu elbette ki gelmedi. Ama içine bulundugumuz tablo, son 200 yilin gelismeleri ile birlikte degerlendirildiginde, insanligin; bir sistem olarak artik kapitalizmin sonuna gelmis oldugunu söylemek gerçekçi degil midir? mbgultekin@ip.org.tr

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol