ÇOK SEYLERI UNUTUYORUZ BIRILERI HATIRLAYINCAYA KADAR

Öykücü, Atatürkçü yazar Dr. Muzaffer Hacihasanoglu'ndan söz etmek istiyorum. Öleli 21 yil oldu. Onu Ankara'da, Halkevleri Genel Merkezinde tanimis, uzun zaman yönetimde beraber olmustuk. O da Halkev Baskani olarak Malatya'dan Ankara'ya geliyordu. Tipik bir Anadolu ve Cumhuriyet Aydini idi. Sakin, sessiz ve mütevazi bir durusu vardi.
Gerekmedikçe konusmazdi. Bir dönem Türkiyesi'nde okunan yazardi. Gazetelerde genelde devrimci yazilar yaziyor, Varlik gibi dergilerde öyküleri çikiyordu. Asil meslegi doktorluktu. Yurdun birçok yerlerinde vazife yapmis, Anadolu'yu, Anadolu insanini tanimis, onlar üzerine düsünmüs bir insandi.
Muzaffer Hacihasanoglu, Çankirili idi. Ancak o, Türkiye düsünceliydi. Ankara'da çok içtenlikli dostlarimdan biri olarak onu hep aramisimdir. 1940'li yillardan beri yaziyordu. Ilk çikardigi öykü kitabi "Bir Tesbih Tanesi" idi. Öyküleri zevkle okunuyordu. Ilk yayimlandiklari ünlü elestirmen Nurullah Ataç, VARLIK DERGISI sahibi edebiyatçi Yasar Nabi, Muzaffer Hacihasanoglu'nun yazdiklarinda yeni seyler bulduklarini, Türk edebiyatinin yeni bir öykü yazari kazandigini yazmislar, kendisine övgüler yagdirmislardir.
Hacihasanoglu 1951 de çikardigi "BIR TESBIH TANESI" kitabindan sonra, 1954 yilinda "BU DAÄzIN ARDI" kitabini çikardi. Ancak yazdiklari yayimladiklarindan çoktu. Yazmis olmak için degil, yasadigini kanitlamak ve gelecek için yazdigini söylerdi. Bu nedenle öldügü zaman geride kitap haline getirilecek çok dosyalar, çok yazilar birakmistir. Oglu onlari ne yapti bilmiyorum. Ancak oglunun iyi bir ögrenim gördügünü gazetelerden okumustum.
Muzaffer Hacihasanoglu saglam bir Atatürkçü ve Cumhuriyet aydini idi. 1976'li yillarda söyle diyordu
"Laiklik Ilkesi tüm olarak uygulanmali, çagdisi düsünceler asilayan medreselerin açilmasina DUR denmeli, ögretim dinsel ve laik olarak ikiye ayrilmaktan kurtarilmalidir."
Hacihasanoglu gibi birçok aydin bu düsünceleri, bu önerileri ve istekleri 60 yildan beri söyleyip gelmektedir. Ancak ülkeyi yönetenlerin hiçbirisi bu söylenen ve yazilanlara kulak asmamistir. Muzaffer Hacihasanoglu bunlarin dikkate alindigini görmeden öldü. Onun ölümünün üzerinden bir kusak daha gelip geçmis fakat degisen bir sey olmamistir. Bundan sonra da olacagini sanmiyorum.
Bu ülkenin yazarlari, sairleri, öykücüleri, sanatçilari bir çok seyi görmeden dünyadan gitmektedirler. Öykücü Muzaffer Hacihasanoglu da onlardan biridir. Sanki birileri, "Babalari baska türlüsünü görmedi, ogullari da baska türlüsünü görmeyecek" der gibidir. Yazanlar, çizenler, düsünen insanlar istemezler mi memleketlerinin Laik Düsünceli insanlar tarafindan yönetilmesini?
21 yil olmus Muzaffer Hacihasanoglu öleli. Yazdiklari yazi ve kitaplarla yasamaktadir. Okuyanlar onun iyi bir hikayeci oldugunu, içtenlikli bir Atatürkçü oldugunu bilirler. Önemli olan bilinmek ve bu suretle unutulmamak degil mi? Galiba öldükten sonra yasamak denilen sey bu olsa gerektir. Geride Iz birakmak kisinin yasadiginin kanitidir. Önemli olan bunu kanitlamaktir. Insanlara bir ses, bir söz ve bir mesaj birakmaktir.
Hacihasanoglu üzerine bu güne kadar hiç yazmadim. Onu unuttugumdan degil, yazilari ve kitaplariyla yasadigini bildigim içindir. O, bu gürültülü dünyanin sakin insaniydi. Az konusan, çok düsünen bir yapisi vardi. Onunla iyi anlasirdik. Simdi onu anilarda ariyorum. Insanoglu böyledir. Anilar ölü insani yasatan seydir. Herkese Ani Zenginligi tavsiye ederim. O zaman anlatacaginiz, yazacaginiz sey çok olur.
nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol