ÇARŞI PARKI NOTLARI

Ramazan'da akşamüstü sıcak pide, toz şeker, ayçiçek yağı, çorbalık tavuk, peynir, ekmek, meyve, su, meyve suyu alışverişleri...
Kadınların akşam telaşları... En uzun ramazan saatleri... Rumeli'de iftar saatleri sakin geçer.
Teravihden önce ve sonra Büyük Cami karşısı dolup taşar. İyi kalpli ihtiyarlarla sohbet etmeyi severim. Yaşamın sakin huzurlu anlarında muhabbet olur.
Emekli memurlar temmuz zammını bekler durur. Yaşamın ağır yükü hala omuzlarındadır. İhtiyarların muhabbetli olanlarının anılar denizindeki sohbetleri güzel olur. Demlenmiş sakin kişilikleri, ak saçlarıyla onlar bizimdir. Çarşı parkındayım. Yaşlı bir ağa geçen yılın yaşanmış hikayelerini anlatıyor: "Geçen sene ot yoktu. Bu sene yemyeşil otlar var. Yağmurlar çok yağdı. Hayvanlar için çok iyi oldu."
Çarşı parkında akşam rüzgarlarını bekliyoruz. Asırlık çınar ağacında serçeler, kumrular, kargalar yemyeşil dalların arasında aşiyanlarında mutludurlar. Buğday kalitesine göre para yapıyor. Taban fiyat düşükmüş.
Babası Yugoslavya göçmeni bir öğretmen: "Babam sabah kalktımı kahvesini içerken sigarasını yakardı. Sonra kahvaltıya otururdu. Babamın üvey kardeşi Sancak'ta muhtarlık yapıyor. Babamın nüfus kayıtlarını buldu. Sırbistan'da vatandaşlık hakkını kazandık. Soyadımız Layiç'miş." dedi. Herkes derin köklerini arıyor. Yemyeşil ormanlar arasından akan dereler, akarsular, nehirler... İstanbul'da yaşayan halamın oğlu HİLMİ TURE: "Köyden kasabaya giderken yoruldukmu muhabbet ederdik. Oğlum TURAN TURE Belçika'ya giderken Pirlepe'nin köyü Lajan'a beni bıraktı. Eski evimize yaklaştığımda hristiyan komşumuz beni görünce 'Hilmi Ture sen misin. Sizi çok özlüyoruz. Sizin gibi iyi komşu dünyada yoktur. İyi ki geldin. Buyur bize gidelim. Biraz oturup sohbet ederiz. Yemek yersin. Ne iyi ettin de geldin. İstanbul çok güzel bir şehirmiş.' Köyümüzü özlemiştim, dayımın oğlu Selahattin Demiraco.
Birgün seninle Makedonya Pirlepe'deki sizin köye Debreşte'ye beraber gideriz. Orada Hafız SADULLAH DEMİRACO yaşıyor. Bir oğlunun adı Alahattin Demiraco. Köyümüzde koyunlarımız vardı. Büyük avlulu bir evimiz vardı. Mareşal Tito evlerden vergi olarak koyun, inek toplardı. Tito baştan sert bir sosyalistti. Sonra yumuşadı. Müslümanlara iyi davranmaya başladı. Almanlar'a karşı savaşan Tito'nun yanında müslüman gençler de vardı." demişti. Hilmi Ture'nin muhabbeti, sevgisi, insanlığı, saygısı bir başka güzeldir. Üç oğlu da pırıl pırıl insanlardır.
Turan, Metin, Münür Ture kardeşlere, Hilmi Ture'ye selam olsun. Halam Hatice Ture'nin, Yaşar eniştenin oğulları rahmetli Lütfü Ture'nin, Avni Ture'nin, babam İrfan Demiraco'nun ruhları şadolsun bu Ramazan günlerinde... Eski İstanbul günlerinde muhabbet vardı. Saygı vardı. Halamın 1960 yılında ilk geldiği günlerde gazhane sokağındaki ahşap evde, bir tencere tereyağlı şekerpareden üç tanesini tabağa koyup "Selahattin oğlum, halace ye bu şekerpareleri bakayım" demesini unutamam. Memleket börekleri çok güzeldi.
Pırasalısı, ıspanaklısı sıcacık börekler... Ortaya da bir tas ayran konurdu. Yemekte hiç konuşulmazdı. Halam yazın bir çuval biberi Kırklareli Çarşambası'ndan satın alırdı. İki teneke ekşimikle beraber büyük bir kübe tuzlayarak koyardı. Kışın ekşimikli biberler kahvaltıda çayla beraber iyi giderdi. Gürün Han'dan iplik alınırdı. Hırkayı, yeleği trikotaj makinasında dokurlardı.
Bayrampaşa Balkan göçmenleri trikotajla çoluk çocuk geçinip giderdi. İtalya'dan trikotaj makinaları getirilirdi. Beyazıt esnafı bu hırka ve yelekleri İstanbul'da, Anadolu'da satarlardı. Kadir Ture'nin kral arkadaşı, köylüsü Yusuf ağbinin bir iplik fabrikası Ahmetbey Beldesi'nin girişindeydi. Sonra bu fabrikayı sattı. Selam olsun.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol