GEÇEN HAFTA!..
a) Ülke olarak; önce bölgemizde, daha sonrada dünyada yalnızlaşmak bu olsa gerek. Şöyle bakıyorum da, gönül rahatlığı ve tüm samimiyetimizle ‘merhaba komşu, nasılsınız?’ diyebilecek bir komşumuz yok. Gelelim, adını bile yeni öğrendiğimiz ilkel yaşamdan modern yaşam biçimine henüz geçmekte olan küçük devletlerle büyük işbirliği bağlantıları dışında kökleri ve kurumsal nitelikleri güçlü hangi devletlerle iyi ilişkilerimiz vardır? Uzak Asya, Amerika ve Avrupanın önde gelen ülkeleriyle sosyal, siyasal ve ekonomik iş ve güç birliğimiz zaman ve dönemlere özgün hep tek taraflı. Son olarak, Almanya Federal Meclisinin aldığı ‘Ermeni Soykırımı’ hakkındaki kararı sonrası onlarla da ipleri kopardık sayılır. Ülkemizin yönetim gücünü elinde bulunduranların söylediği içe ve dışa yönelik tüm övgüler bir tarafa, yalnızlık konusunda dünya lideri olmak üzere hızla ilerliyoruz.
b) Parlamenter dokunulmazlıkların kaldırılışında büyük emeği geçen iktidar partisi ve koltuk değneği muhalefet partilerinin üstün gayretleri nedeniyle kutlarız. Umarım ve dilerim ki, birgün sıra onlara da gelebilmelidir.
c) Şiddet içerikli spor dalı olan boksun gelmiş-geçmiş en büyüğü ve asıl adı Cassius Marcellus Clay Jr. olan ve İslamiyet nedeniyle adını değiştiren M. Ali Clay’ın Vietnam savaşını ret ettiği için askere gitmemesinin büyük insani sorumluluk olduğunu bizler de biliyoruz. Ancak; ülkemizdeki kardeş kavgasını ret ettiği için askere gitmek istemeyen vicdan-ı retçileri birileri anlamıyor/bilmiyor.
d) Spor; her cinsten, her renkten, her inançtan ve her ırktan insanların ortak dili, ortan kültürü ve özellikle günümüzde ortak tutkusu olduğu halde, bizi savaşa hazırlar gibi müsabakalara hazırlayanlar, spordaki milli maçları kaybeden daha doğrusu kaybettirenler mağlubiyetlerden sonra ne diyecekler, merak ediyorum. (‘Hakemler bizi yaktı’ vb. gerekçeler artık inandırıcı değil, ona göre)
ARSENİK; ‘ZEHİRLERİN KRALI’ GIDADA VE SUDA! (DEVAM…)
Arsenik Hastalığa Nasıl Sebep Olur?
İnorganik arsenik maruziyeti çok sayıda sağlık sorunları ile ilişkili olmasına rağmen, toksik etkilerin hastalığa nasıl sebep olduğu kesin bir şekilde bilinmemektedir. Bazı güçlü deneysel kanıtlar göstermektedir ki enzim baskılama, endokrin ( iç salgı bezleri ) sistemi bozulmaları, değişmiş DNA onarımları, oksidatif baskı oluşturma ve epigenetik değişiklikler gibi mekanizmalar arseniğin zehirliliği ile ilişkili çok yönlü etkenler olabilir. Bu mekanizmaların kapsamı ve etkileşimleri hala tam olarak anlaşılamamış olmakla birlikte, metaloid DNA kopyalanması ve onarımı sırasında hataları denetleyen ve de bunun yanı sıra metabolizma ve cenin büyümesini kontrol eden proteinleri ve kritik genleri düzenleyen genleri, öngörülmeyen biçimde aktifleştirdiği veya pasifleştirdiği görülmüştür. Gendeki bazı değişimler epigenomdaki (DNA diziliminde içerilmeyen, ancak DNA nın nasıl kopyalanacağını, ya da çevrileceğini etkileyen biyolojik bir bilgi seti) değişimlerin yansımasıyla açıklanabilir.
İnorganik arseniğe maruz kalmanın, hem tüm genomda hem de belirli özel genlerde sayısız epigenetik değişiklikler ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Bu genlerden bir çoğunun, kansere neden olan ya da kanseri yok etme potansiyeli olan genler de dahil, hastalığın gelişiminde rolü bulunur. Bu hastalıkla ilişkili genlerin, hücrenin besinleri kullanabildiğinden emin olma, DNA onarımını sağlama, ya da programlanmış hücre ölümünü tetikleme (kanser oluşumunu önlemede önemli bir doğal savunma mekanizması) gibi çeşitli fonksiyonları vardır.
Pirince Arsenik Nasıl Bulaşır?
Arsenik, pirinç gibi gıdalarda birikir ve bu nedenle arsenik çocukların maruz kaldıkları potansiyel bir kaynaktır. Pirinç metalik bileşiklerin doğal süngeri olarak tarif edilir ve bünyesinde arsenik, kadmiyum, civa gibi toprakta yada suda bulunan çeşitli ağır metaller bulundurabilir. Diğer bir çok tahılın aksine, pirinç bitkileri, sap ve kabuğu güçlendirmek ve korumak için topraktan silikon taşırlar. Taşımadaki aynı mekanizma ile pirince silikon çekerken aynı zamanda bitkiye arsenik de taşınır ve arsenik böylece pirincin içine girer, çünkü bitki arsenik bakımından zengin olan toprak ve suda büyürken, metaloid kolayca pirinçte depolanır. Pirincin absorblayacağı arsenik formları su ve toprağın kimyasından, yetiştirilen pirincin cinsinden etkilenirler. Sonuç olarak, bazı pirinç türlerinin, arseniğin inorganik ve organik formlarının birikmesi anlamında, diğerlerinden daha fazla çekiciliği vardır.
Doğal olarak birçok toprak, yaklaşık olarak milyarda 1 ile 10 birim ( ppb ) arası arsenik seviyesi içerir. Ancak, pirincin yetiştirildiği bir çok alanda, arsenik daha yüksek konsantrasyonlarda bulunabilir. Bu, doğadaki arsenik dağılımının doğal farklılıkları, arsenik içeren gübre yada böcek öldürücüler ya da endüstriyel işlemlerin atıkları nedeniyle olabilir. Bilim insanları, Bangladeş örneğindeki gibi, yeraltı sularında yüksek seviyede arsenik içeriğinden dolayı, dünyanın bazı bölgelerinde yetiştirilen pirinçte yüksek arsenik içeriğinin farkındadırlar. Maalesef, aynı şekilde Amerika Birleşik Devletlerinde de, pirinç yetiştirilen bir çok çiftlikte kullanılan toprak yüksek seviyede arsenik içermektedir. Öyle ki; bu üretim arsenikçe zengin pirinçle sonuçlanır. Bir çok Amerikan çiftliğindeki toprakta ve sulamada kullanılan yer altı sularında bulunan inorganik arsenik içeriği, Bangladeş gibi arsenik bulaşıklığı açısından ‘sıcak noktalar’a göre düşük olmasına rağmen, elde edilen pirinçteki zehirli madde düzeyi, EPA’nın sudaki inorganik arsenik için vermiş olduğu sınırları aşabilmektedir.
A.B.D. de insanlar hava ve toprak aracılığıyla metalloidlere maruz kalabilmelerine rağmen, içme suyu ve yiyecek en büyük maruziyet kaynağı olma yatkınlığındadır. Pirinç, gıda temelli maruz kalmada tek potansiyel kaynak değildir. Araştırmacıların uzun yıllardır, kabuklu deniz canlılarındaki arsenik içeriği hakkında kaygıları vardı. Benzer şekilde; büyük bir yağlı balık olan ton balığında civa birikebilmektedir. Bilim insanları beslenirken büyük miktarda suyu filtre eden kabuklu deniz canlılarında da yüksek miktarda arsenik birikebildiğini gözlemlemişlerdir. Ancak, kabuklu deniz canlıları üzerinde yapılan daha başka testler ortaya koymuştur ki; omurgasız canlılarda toplam arsenik seviyesi yüksek olmasına rağmen, arseniğin bir çoğu nispeten toksik olmayan organik formda bulunmaktadır.
Arsenik, pirincin yanısıra, diğer bir çok bitki ile de yemek diyetimize girebilir. Elma ve armut gibi bir çok meyve, toprağında yüksek düzeyde arsenik olan bahçelerde yetiştiriliyorlar. Bu tür ağaçlarda yetişen meyvelerde yüksek seviyede arsenik olmasına rağmen, FDA’nın elma ve armut sularıyla bunların konsantrelerindeki test sonuçlarının, EPA’nın sudaki inorganik arsenik sınırının çok altında olduğu bulunmuştur. Yakın zaman önce, tavuk ve domuz örneklerinde yüksek seviyede inorganik arsenik bulunmasından sonra arsenik bazlı kümes hayvanı yemlerinin ve arsenik bazlı antibiyotiklerin azaltılması duyuruldu. Bu duruma cevap olarak, bazı firmalar etkin biçimde kümes hayvanları ve domuz yemindeki arsenik bazlı ilaç kullanımını askıya aldılar ve FDA da kümes hayvanları ve domuz ürünlerinin bir çoğunun kullanımına yasak başlattı.
Bireysel olarak arsenik birikmiş pirinci sık sık tüketen bir kişi kronik arsenik maruziyetinden dolayı yüksek sağlık riski altında olabilir. Ortalama bir Amerikalı yılda 25 pound = 11.3 kg( 1 lb= 0.45 kg ) pirinç tüketmesine rağmen bazı topluluklar bu miktarın çok üzerinde tüketim yapabiliyorlar. Tüketici Raporları Dergisi ve FDA sonuçları ortaya koymuştur ki pirinç bazlı ürünler, pirinç kekleri gibi aperatifler pirincin kendisine göre daha fazla arsenik içerirler.
Sonuç olarak, bireysel diyet sınırlamaları olanlar (glütensiz diyet yapanlar, kolesterolü düşürmek için pirinç bazlı ürünler tüketenler, yada kahverengi pirinç gibi kompleks karbonhidrat tüketimini teşvik eden diyetleri yapanlar) ilave risk altında olabilir.
Dartmounth’taki Zehirli Metaller Süperfonu adlı araştırma programının araştırmacıları son zamanlarda, organik kahverengi pirinç şurubunda ve yüksek fruktozlu mısır şurubunda yüksek arsenik içeriğini rapor etti. Organik kahverengi pirinç şuruplu ürünleri tüketenler arsenikle ilişkili sağlık etkileri yönünden yüksek risk altında olabilirler. Daha endişe verici olanı ise, araştırmacıların, birçok pirinç bazlı çocuk gıdası için hazırlanan formüllerde ve çocukların ilk hazır gıdalarındaki yüksek inorganik arsenik seviyesinin, EPA’nın sudaki inorganik arsenik sınırını aştığını bulmalarıdır.
Pirinçteki Arsenik İçin Ne Yapmalı ?
ABD’deki gıda arzının güvenliğini korumakla yükümlü olan FDA, şu günlerde uzun süreyle pirinç tüketiminin yol açabileceği uzun vadeli potansiyel sağlık sonuçlarını araştırıyor. FDA, belirli bir maddeye maruz kalmış bireyin sağlığına yönelik ilave risklerin hesaplanmasında, sistematik bir yaklaşıma dayalı bir değerlendirmeyi yeniden başlattığını bildirmektedir.
Bu süreç sayesinde, bireyin karşılaşabileceği bir dizi maruziyetle ve bu maruziyetlerden doğan sağlık etkileri konusunda karşılaştırılabilir veri birikmesi sağlanacaktır. Doza verilen yanıt ve sağlıkta oluşan etkilenme ile ilgili bilgilerin sınırlı olması durumunda, risk değerlendirme süreci, ihtiyatlı tarafta hataya sebep olan standart belirsizlik değerleri içerecektir. Bu değerlendirme süreci son zamanlarda elma suyundaki arsenik miktarı konusunda gerçekleştirildi. Pirincin dillerden dillere yayılan hikayesine benzer bir şekilde, elma suyu ulusal anlamda dikkati çekince, FDA ticari olarak kolay ulaşılabilir elma suyundaki arsenik miktarı hakkında test yapmaya başladı. Elma suyunu en fazla tüketen grubun çocuklar olması sonucunda bir çok organizasyon çocuklardaki kronik maruz kalışın kaynağının elma suyuyla ilişkilendirilebileceğini belirtti. Bu risk değerlendirmesinin ardından, 2013 de elma suyundaki arsenik miktarı için yeni faaliyet sınırı milyarda 10 kısım, yani 10 ppb, (FDA’nın şişe su ile ilgili düzenlemesiyle aynı) olarak sunuldu. Bu düzenlemenin emniyeti sağlama amacıyla yapıldığı anlamı çıksa da, test edilmiş bir çok elma suyunun yeni kurallara uygun olarak zaten milyarda 10 kısımdan az arseniğe sahip olduğunu da not etmek gerekir. Diğer taraftan pirinç, elma suyu ürünlerinin sahip olduğu arseniğin 25 katı kadar fazla arsenik seviyesine sahip olabilmektedir. Bu oran, pirinç tüketiminin yaşam boyu süren sıklığı ve her yerde kullanılabilirliği göz önüne alındığında, pirinç ve inorganik arsenik açısından zengin diğer besinler için eyleme geçilmesinin yerinde olduğu görülür.
FDA pirinç için bir arsenik üst sınırı belirlemediğinden, pirinç ve pirinç ürünlerinin sürekli kullanımına bağlı riskler bilinememektedir. Sunulan beslenme önerileri bizim uzmanlık kapsamımızın dışında kalmaktadır. Fakat, pirinç test sonuçlarının ışığında, FDA düzgün sindirim için iyi dengelenmiş bir diyet ve her yiyeceğin aşırı tüketiminden doğan olumsuz potansiyel sonuçlarının minimize edilmesini öneren bir bildiri yayınladı. Amerikan Pediyatri Akademisi de buna benzer şekilde arsenik etkisini azaltmak için çok çeşitli yiyecekler yenmesi gerektiğini önerdi. Son günlerde, Birleşik Krallık Gıda Standart Ajansı bebek ve çocuklarda inorganik arseniğe maruz kalmayı azaltmak için pirinç sütü ve pirinç bazlı içecekleri sınırlandırma önerisini yaptı. Arseniğin, özellikle hızlı büyüme nedeniyle duyarlılığın yüksek olduğu yaşlarda sağlığa olan etkisi dikkate alındığında, bu önerileri dinlemek akıllıca olacaktır.
Ne yazık ki, FDA inorganik arsenik maruziyetini en aza indirmek için gerekli olan yeni bir standart değeri kabul etse bile, bu sınırlar bu küresel sağlık sorunuyla savaşmada potansiyel olarak yetersiz kalacaktır. Dünya genelinde, Amerika Birleşik Devletleri’nde karşılaşılan muhtemel bulaşma maruziyetinin çok ötesinde, milyonlarca kişi arsenik sorunu olan suları içmeye devam etmekte ve içerisinde bol miktarda arsenik bulunan pirinç ve sebze yemekte. Amerikan ailelerin milyonlarcası, denetimsiz özel kuyulardan su kullanma neticesinde benzer sorunlarla karşılaşabilir. Örneğin Kuzey Carolina’da, kuyu suyu arsenik seviyelerinin 800 ppb’nin üzerine çıktığı tespit edildi. Suya ve küresel bir yiyecek maddesi olan pirince inorganik arsenik bulaşmasının her yerde olası olması, daha ilgilenmeyi gerektiriyor. Sonuç olarak, araştırmacılar ve politikacılar anlamalılar ki yüzlerce yıldır olduğu gibi arsenik ‘Zehirlerin Kralı’ olmaya devam ediyor.
Sorunsuz ve sağlıklı bir yaşam dilerim.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol