ÇAN LİSESİ TARİH ÖĞRETMENLİĞİ GÜNLERİM

29 Eylül 2012 akşamüstü bir arkadaşla Dibek Kahvesi'nde sohbet ederken yan masada dört arkadaşla tanıştım. "Biz Çanakkale'nin Çan İlçesi'ndeniz. Sizin ilk öğretmenliğiniz Çan Lisesi'nde olmuş" deyince 30 Eylül Pazar sabahı Çan Lisesi ve ortaokul günleri geldi aklıma. Bavulu alıp Çan'a gittim. Babaeski'den eski Kırklareli Milletvekili, babamın arkadaşı MEHMET ATAGÜN 1973 yılında tarih öğretmeni olarak Çan Lisesi'ne tayinimi yapmıştı. Rahmetli oldu. Ruhu şad olsun. Bavulumu alıp Çan'da öğretmenevine uğrayıp sohbet etmiştim. Güzel bir kaplıcalı otelde yerimi ayırtmıştım. Daha sonra İngilizce öğretmeni Mustafa Dabanoğlu ile küçük bir ev tutmuştuk. Çan'da o yıllarda kaplıca otelin geniş bahçesinde masalar vardı. Park kültürü Çan'da yoktu. "Bu millet nerede kardeşim. Böyle güzel park varken millet nerede? Gençler seramik fabrikasında, kömür madenlerinde çalışırlar. Herkes işinde gücündedir. Parkta oturmak adetten değildir" demişlerdi. İşadamı İbrahim Bodur'un Çan'da çok güzel bir seramik fabrikası vardır. Çan seramikleri çok meşhurdur. Çan şirin bir ilçeydi.
Çanakkale'de Truva Harabeleri ve Çanakkale Şehitliği çok ziyaret edilen önemli tarihi mekanlardır. Benim için Çan Lisesi ve ortaokulu öğretmenlik mesleğimin ilk günleriydi. Okul müdürü Trabzonlu, neşeli insan Özkan Adalı'ydı. Bir akşam hamsi buğulamasını yapıp iki adım ötedeki bizim eve getirmişti. Karadeniz insanları çok esprili, neşeli insanlardır. Yaşamı neşeyle yaşamak güzel bir ütopya gibidir. Karadeniz ormanları, dereleri, şelaleleri, çayı, fındığı, hamsisiyle, neşesiyle, halk oyunları, horonla yaşanacak yerlerdir.
Çan Lisesi'nde orta kısım da vardı. Orta bir sosyal bilgiler dersi, iş bilgisi dersi, İngilizce; orta ikinci ve orta üçüncü sınıfların sosyal bilgiler derslerine de girmiştim. Ortaokul çocuklarının konuyu tekrar ederken hep beraber "Ben Anlatayım Öğretmenim" çığlıklarını unutamam. Lise 1-2-3'üncü sınıfların tarih derslerine de giriyordum. Haylaz üç dört son sınıf öğrencime ikinci dönemin ortasında "Çocuklar nişanlandım. Seneye yokum. Dersleriniz iyi değil. Gayret ediniz. Buraya kadar gelen çocuklarsınız. Çalışınız. Anlamadığınız konularda yardımcı olurum. Okulu bitirmek kuşlar gibi olmak gibidir" dedim. Sene sonuna yakın tarih kitaplarını alıp gelen haylazlarla güzel bir çalışma yapmıştık. Sene sonu sınavında tarihten geçmişlerdi. Eş durumundan Kırklareli'ne gelirken Çan seramiklerinden bir armağan yapıp bana verdiler. Sağolsunlar. Çan Hatırası Kül Tabaklarından Birkaç Tane Vardı.
"Öğretmenlik peygamberlik mesleğidir" derler. Branşını seven öğrencilerini topluma, ailesine kazandırmaya çalışan öğretmenler kardeşimizdir bizim. Öğretmenlik özveri isteyen bir meslektir. Toplum mühendisliğidir. Okul yönetimi, öğretmen, öğrenci, veli bir masanın ayakları gibidirler. Zaman değişti. Herkesin elinde cep telefonları, her yerde bilgisayarlar, yüzlerce televizyon kanalı… Kanal kanal gez dur. Bizim çocukluğumuzda sokak futbolu vardı. Kıran kırana mahalle futbolu vardı. Mahalle arkadaşlığı güzel bir terapi gibiydi. Babanın, öğretmenin çok sert bir otoritesi vardı. Sevdiğimiz öğretmenlerden bazıları öğrenciye anlayışlı davranan, dersini güzel anlatanlardı. Beden Öğretmeni Mehmet Ökten, Okul Müdürü Kimyacı Osman Karagöz, Biyoloji Öğretmeni Müfide Hanım, sosyal bilgiler dersimize giren Tarihçi Şefika Çokakar, Türkçe dersimize giren Sevim Hanım; Yılmaz Dingiloğlu'nun bir ablası Fen dersimize giriyordu.. Sevdiğimiz öğretmenlerimizi unutmadık. Edebiyatçı Ayhan Kurtoğlu 1964 - 65 Kırklareli Atatürk Lisesi Mezunuyum. Okulların Pilav Günleri Güzel Oluyor…

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol