Bugün 3 Aralik Dünya Özürlüler Günü. Ne yazik ki hak ettikleri degeri göremedikleri Türkiye'de yine günlerini buruk bir sekilde kutlayacak olan özürlü vatandaslarimiz, Kirklareli'de de bu önemli günde seslerini duyurmaya çalisacaklar. Konuyla ilgili olarak Il Saglik Müdürlügü Ruh Sagligi ve Sosyal Hastaliklar Sube Müdürü Birkan Buzol'un konuyla ilgili yaptigi açiklamasinda su ifadeler yer aldi: "Özürlülük; dogustan ya da kaza veya uzun süren bir hastalik sonucunda olusan bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yeteneklerin kaybi olarak tanimlanmaktadir. Bilindigi gibi; özürlülük nedenleri; dogumsal ve genetik bozukluklar, annenin bebegi etkileyebilecek saglik sorunlarinin olmasi, dogum sirasinda ortaya çikabilecek sorunlar veya dogumdan sonra geçirilen hastaliklar ve kazalardir.
Dünya nüfusunun % 10'u, Türkiye nüfusunun % 12,29'u özürlü. Yani ülkemizde yaklasik 8,5 milyon özürlü yurttasimiz var. Özürlülük orani erkeklerde % 11,5; kadinlarda % 13,45. Özürlü yurttaslarimizda konusma, isitme, zeka geriligi, ortopedik özür veya sürekli hastalik hali mevcuttur. Özürlülerin 1,5 milyonunu olusturan çocuklarin yalnizca 45-50 bini özel imkanlardan yararlanabilmektedir.
Özürlülerimiz çok fazla bir sey istemiyorlar... Onlarin bizden istedigi okumak için okul, yasamak için is... Kisaca bizler gibi yasamin tüm nimetlerinden faydalanmak istiyorlar. Sizce bu talepler çok mu? Her durumda aci düstügü yeri yakiyor, aile bireylerinden biri özürlü olanlar, özürlülerin günlük yasamda çektigi sikintilari kendileri de yasiyor, hissediyor, duyumsuyor.
Katlanarak devam eden sorunlari çözebilmenin temel yolu, toplumun tüm kurumlarinin ve tüm kesimlerinin ortak çabasi ile mümkün olabilecektir. Yani, özürlü bireylere götürülecek nitelikli, nicelikli ve öncelikli hizmetlerin yeterince saglanabilmesi; devlet, üniversiteler ve sivil toplum örgütlerinin ortak seferberligiyle mümkün olacaktir. Insanlarin yasadiklari sorunlar sadece kendilerinin degil; ailelerinin, çevrenin, toplumun, kisacasi tüm insanlarin ortak sorunudur. Insanlarin özürlü olmalari çesitli faktörlere bagli olarak ortaya çikan bir sonuç olmakla birlikte, özürlülerin normal bir hayat sürmeleri ancak toplumsal duyarliligin olusturulmasiyla mümkündür. Bu anlamda, özürlü vatandaslara acima duygulari ile yaklasmak yerine, kurumsal hizmetlerin gelistirilmesi esas alinmalidir. Bu nedenle özürlülere hizmet götüren kamu, özel sektör ve gönüllü sivil toplum örgütlerinin güçlendirilmesine önem verilmeli, özürlülerin durumuna uygun mesleki egitim programlari gelistirilerek onlarin insanca yasayabilecekleri bir ortamin ekonomik altyapisi hazirlanmalidir.
Özürlülerin günlük yasamda karsilastigi sorunlarin çözümü için kent planlamalari özürlüler de düsünülerek tasarlanmalidir. Tüm bina, yapi ve konutlarda özürlülerin erisimini saglayacak tedbirlerin alinmasi amaciyla bir yasa hazirlanmali ve gerekli düzenlemeleri yapmayanlara ruhsat verilmemelidir.
Bugün ilimizdeki saglik kurum ve kuruluslarina rampa,devlet hastanelerine özürlü tuvaletleri ve polikliniklerde sira beklemeden muayene olabilmeleri için öncelik verilmektedir.Bu durum okyanusta bir damla sayilsa bile yine de memnuniyet verici bir gelismedir. Unutmayalim ki, saglikli bir toplum, kendi özürlülerine sahip çikan, onlarin üretime katilmasini saglayan, koruyucu olanaklari yaratan bir toplumdur"
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol