Bosalan Alan (2)

Günümüz Türkiye siyasetini karakterize eden en önemli gelismelerden biri de, üç yildir Türk Ordusu'na karsi sürdürülen sistemli saldiri, yürütülen psikolojik savastir. Bilindigi üzere bu psikolojik savasa göre; 'Türk Ordusu içinde çesitli olusumlar vardir ve bunlar darbe pesinde kosmaktadir.' Hazirlanan sahte belgeleri biliyoruz. Tertip merkezi tarafindan 2008 yili yazindan sonra hazirlandigi kesinlesmis olan sahte belgelere dayanilarak, 2003 yilinda darbe hazirligi yapildigini iddia eden senaryoyu bütün Türkiye ögrendi. Bu düzmece belgelere dayanilarak yüzlerce subay hakkinda yakalama kararlari çikarildi. Kimileri tutuklandi.
Sorusturma sürüyor. Iste tam bu sirada CHP, darbelere zemin olusturdugu gerekçesiyle TSK Iç Hizmet Kanunu'nda yer alan "vatani ve laik demokratik sistemi koruma ve kollama" olarak ifade edilen görev taniminda degisiklik önerdigi yasa teklifini Meclise sundu. Böylece CHP, Ordu'dan gelen bir "darbe" tehlikesinin gerçekten de var oldugu seklinde yaratilmak istenen havaya destek vermis oldu.
Darbe tehlikesi varsa, iktidarin, bu tehlikeyi bertaraf etmek için bir takim girisimlerde bulunmasindan daha dogal ne olabilir?
Kisacasi CHP; AKP iktidarinin yasadisi saldirilarina mesruiyet kazandirmaktadir. Oysa yapilmasi gereken; CHP'nin "Ana Muhalefet Partisi" olarak Türk Ordusu'na karsi Atlantik ötesinden planlanan saldiriya karsi koymasidir.
Bu arada Kiliçdaroglu, 10 Agustos günü Radikal gazetesine verdigi röportajda, Partisi'nin "özgürlükçü (liberal) demokrasi" programini açikladi. Liberal sözcügünü kullanan Kiliçdaroglu… Bilinçli bir tercih… Türkiye'nin anti emperyalist sol çevrelerinde yerine göre bir asagilama sifati olarak kullanilan ve düsman saflarinda yer almanin bir isareti olarak algilanan tanimlama, Kiliçdaroglu'nun; programini ifade ederken kullandigi tanimlama olmus. Atatürk'ün "halkçi devrimci" tanimindan, Bati emperyalizminin "liberal" tanimina atlamak, hangi safta yer alindigina dair bir irade beyani olmaktadir. Ve Kiliçdaroglu, "liberal demokrasi"sine yönelik tehditlerin ortadan kaldirilmasi için ne yapilmasi gerektigini siralarken, 'Ordu'nun sivil denetim altina alinmasini' birinci siraya yerlestirmis. Tayyip Erdogan da tam üç yildir Ordu'ya yönelik dolu dizgin saldirisini bu gerekçeyle açiklamaya çalismiyor mu?
 KÜRT SORUNU
Kiliçdaroglu, Genel Baskan olarak yaptigi ilk konusmada dikkat etmistim. Konusmasinda "Türk milleti" kavrami geçecek mi diye.
Kullanmadi…
Daha sonra Kürt sorunu ile ilgili olarak yaptigi bir konusmada neden "Kürt" sözcügünü kullanmadigini soran bir gazeteciye, "Türk sözcügünü de kullanmadim" diye cevap vermisti. Kiliçdaroglu bu anlayisiyla, Mustafa Kemal'in "millet" anlayisindan köklü bir kopusu savundugunu ortaya koydu.
Mustafa Kemal, "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkina Türk milleti denir" diyerek, millet kavrami ile ilgili olarak bilimsel bir tavir ortaya koymustu.
Dünyanin her tarafinda bütün milletler, tarihin belli bir evresinde (kapitalizmle birlikte) siyasal bir programin hayat bulmasiyla ortaya çikarlar. Türkiye'de de böyle oldu. Etnik kökeni ne olursa olsun, emperyalizme karsi savasarak Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran Türkiye halki, tek bir millet olarak tarif edildi.  "Millet" kavrami burada bir etnik toplulukla iliskili degildir.
 Öte yandan tarih sahnesine çikan bu "millet"in adinin ne olacagi, öznel niyetlerle degil, nesnel gelismelere bagli olarak tarih içinde sekillenir. 19. yüzyilin sonunda, 20. yüzyilin basinda Osmanli ülkesinin sinirlari içinde yasayan herkes, Dünyanin diger milletlerine göre "Türk" idi. Nitekim 20. yüzyilin basinda o zaman Osmanli sinirlari içinde olan bugünkü Lübnan ve Suriye'den Amerika'ya gidenler, genellikle Hiristiyan Arap olmalarina ragmen aradan yüzyil geçmesine ragmen, orada yasayan diger insanlara göre hala "Türk"türler. Kürt sorununda Cumhuriyet döneminde yapilan yanlisliklar, zorla asimilasyon politikasinin uygulanmasinin yol açtigi acilar bu yazimizin konusu degil. Ama Türkler ve Kürtler, Cumhuriyetin ilk yarim yüzyili boyunca Cumhuriyetin kurucularinin biraz evvel belirttigimiz anlayislari dogrultusunda, yapilan bütün yanlisliklara ragmen tek bir millet olma yolunda ilerlediler.
Son çeyrek yüzyil içinde ise süreç tersine dönmüstür. Türkler ve Kürtlerin tek bir millet mi yoksa ayri ayri milletler olarak mi yollarina devam edecekleri simdi önümüzde duran bir sorudur.  Iste bu noktada Kiliçdaroglu'nun tavri önemlidir. Kiliçdaroglu Atatürk'ün "millet" tanimindan ayrilmaktadir. 
Bugün için, emperyalizmin ve Kürt milliyetçiliginin tezi olan, Türlerin ve Kürtlerin ayri milletler olarak yola devam etmeleri seklindeki yaklasimi benimsemektedir. Bu yaklasim ayni zamanda Tayip Erdoganlarin da yaklasimidir. Dolaysiyla Kiliçdaroglu, Kürt sorunu gibi Türkiye'nin çok önemli bir baska konusunda da iktidar Partisi ile ayni konuma düsmektedir.
Ana muhalefet pozisyonu, Türkiye'nin en önemli bir baska sorununda bir kez daha terk edilmektedir.
Devam edecegiz…

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol