Her siyasal Parti, tarih içinde belli bir yere oturur. Bir gelenegin temsilcisidir, devamidir. Temsil ettigi gelenek veya siyasi Parti'nin kendini tarif ettigi yer, ayni zamanda o Parti'nin programi ve hedefleri hakkinda bir fikir verir. Bu açidan bakildiginda AKP; kendi tarihsel köklerini Hürriyet ve Itilaf, Serbest Firka ve Demokrat Parti gelenegi içinde tarif eder ki, dogrudur. 1960 sonrasinda ise AKP'nin temsil ettigi gelenek, bir yandan sagda yer alan diger olusumlarla dirsek temasi halindeyken, öte yandan kosullarin uygun hale gelmesiyle birlikte dogrudan dogruya kendi kimligi ile ortaya çikti. Ortaçag'in karanlik güçlerinin temsilcisi olarak, Atatürk'ün ve Cumhuriyet Devrimi'nin karsisinda; emperyalizmin yaninda ve hizmetinde…
Bu kuvvet simdi iktidar…
Tarih içindeki saflasmaya bakarak diyebiliriz ki, böyle bir iktidarin karsisinda ana muhalefet olarak yer alacak siyasal hareket; ancak ve ancak Cumhuriyet Devrimi'ni savunan aydinlanmaci, bagimsizlikçi ve devrimci bir siyasal hareket olabilir. Mevcut gücü ne olursa olsun, bu özelliklere sahip olmayan bir Parti, Ana Muhalefet Partisi olamaz.
TARIF EDILEN KÖKLER
Bugünün Türkiye'sinde görülmesi gereken büyük gerçek, ana muhalefet alaninin bosalmakta oldugudur.
CHP, Kiliçdaroglu'nun Genel Baskanligi ile birlikte ve Referandum sürecinde izledigi politika ile Ana Muhalefet Partisi olma iddiasindan vazgeçtigini ilan etmektedir. Kiliçdaroglu, CHP'nin yeni rotasinin ilk isaretini, '27 Mayisi yapanlar, bugün yaptiklarindan utaniyorlar' diyerek verdi. Ardindan 28 Åzubat konusunda yapilan açiklamalar geldi. 'Erbakan'in 28 Åzubat kararlarina direnmesi gerektigini' söyledi.
Kiliçdaroglu, 27 Mayis ve 28 Åzubat konusunda söylediklerini, Referandumun hemen ardindan, 'uygun bir zamanda Menderes'in mezarini ziyaret edebilecegini' söyleyerek tamamladi. Gerçekte bütün bu açiklamalarla Kiliçdaroglu, CHP'yi yepyeni bir yere oturtmaktadir. Hangi gelenegin mirasina sahip çiktigini yeniden tanimlamaktadir. 27 Mayis, Türkiye'nin "küçük Amerika" olma sürecine Kemalist Devrim'in bir itirazi idi. Ayni zamanda Bayar menderes iktidarinin totaliter yolda ilerlemesine demokratik bir baskaldiri, mesruiyetini kaybetmis bir iktidara karsi halkin isyan hakkini kullanmasi idi. 28 Åzubat, bir 27 Mayis degildi ama en azindan bu yönde atilmis titrek bir adim olarak degerlendirilebilir. Susurlukla yakayi ele veren Gladyonun, birazcik da olsa gözler önüne serilmesi, faili meçhul cinayetlerin durmasi ve sekiz yillik zorunlu egitim; 28 Åzubat hakkinda bir fikir edinmemizi saglar. CHP, kendini bütün bunlarin karsisina koymaktadir. Bu yeni tanimlama, tarihsel köklerinden ve rolünden tamamen farkli ve bugünün iktidar Partisine daha yakin bir yerde kendini tarif etmekten baska bir anlama gelmez.
TARIKAT VE CEMAATLER
Kiliçdaroglu, Referandum'un hemen ardindan Avrupa'ya gitti. Laiklik, tarikatlar ve cemaatler konusunda son derece önemli açiklamalar yapti. Çok degil, bundan üç yil önce Anayasa Mahkemesi bire karsi on oyla, AKP'yi laiklige karsi eylemlerin odagi olarak ilan etti. Kaldi ki AKP, o tarihe kadar, deyim yerindeyse alçak profil veriyordu.
Karda yürüyor izini belli etmemeye çalisiyordu.
Anayasa Mahkemesindeki kapatma davasini savdiktan sonra ise saldiriya geçti. Bir yandan Ergenekon tertibi ile muhalifleri temizleme operasyonu baslatirken, öte yandan artik her türlü ihtiyati bir yana birakti.
Anayasa Mahkemesinin suç olarak belirledigi fiilleri aleni olarak gerçeklestirmeye giristi. Tayip Erdogan camilerde miting yaparken, malum hocalar dini vecibeleri için toplanan cemaate açiktan siyasal propaganda yapmaya giristiler. Hanefi Avci, dini ideoloji temelinde örgütlenmis bir gizli örgütün, devleti neredeyse ele geçirmis oldugu gerçegini belgeleriyle gözler önüne serdi. Iste böyle bir tablo içinde Kiliçdaroglu çikti ve dedi ki "laiklik tehdit altinda degildir."
Åzaka gibi…
Ve Kiliçdaroglu bu sözlerini "cemaatlere ve tarikatlara saygiliyim" sözleri ile tamamladi.Devleti illegal yoldan ele geçiren ve devletin gücünü kullanarak kanunlari çigneyen suç örgütüne saygi….
Kiliçdaroglu bu sözleri Avrupa yolunda ve Avrupa baskentlerinde sarf etti. Türkiye için "Ilimli Islami" öngören Bati'nin, kendisinden bu yönde konusmalar yapmasi gerektigini biliyor. Bir yanda 'Türkiye; seyhler, dervisler, müritler ve mensuplar ülkesi olamaz' diyen Atatürk'ün CHP'si, diger yanda cemaat ve tarikatlara saygili ve "türban sorununu biz çözeriz" diyen Kiliçdaroglu…
Ve Kiliçdaroglu, Avrupa'da türban sorununu nasil çözeceklerini de açikladi. Üniversitelere türbanla girilebilirmis! Çok degil üç yil önce CHP, AKP'nin bu konuda çikarmis oldugu yasayi Anayasa Mahkemesi'ne götürerek iptal ettirmisti. Ve türban konusu AKP hakkindaki kapatma davasinin en önemli gerekçelerinden biri idi. Ama köprülerin altindan çok sular aktigi anlasiliyor. Artik CHP de kendini, AKP'nin tarif ettigi yere yerlestiriyor. AKP minderinde güreserek iktidar olabilecegini saniyor.
Devam edecegiz…
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol