Bir Kubilay Daha

Türk tarihi, vatan ugruna verilen canlarla doludur. Çok fazla gerilere gitmege gerek yok. Çanakkale'ye bakmak yeter de artar bile. Yetmez gibi gelirse eger, Kurtulus Savasi yillari akla gelince...
Ya yedek subay ögretmen Kubilay ve iki görev arkadasi?
Bastarafi Sayfa 1
Türkiye Cumhuriyeti tarihi, demokrasi ugruna alinan veya verilen canlarla da doludur. Bilmiyorum Menderes ve arkadaslarinin canlari ne adina alinmisti. Bilmiyorum deyisim, herkes yorumunu kendine göre yapiyor da ondan.
Ama, "Daragacindaki Üç Fidan"in canlari ne adina alinmisti, aklim kesiyor. Çünkü, ne kötü on alti yaslarindaydim o zaman ve ansiklopedi kuponlari için bir gazeteye aboneydim Kepirtepe'de. Her gün düzenli olarak gazete okuyordum. Hatta bunu bilen ögretmenlerimden bazilari, özellikle Ruhsar hanim, resim dersimize gelirdi ve ders baslayip, biz resimlerimize daldigimizda gazeteyi mutlaka isterdi.
Onun için, iyi biliyorum onlarin, bir 6 mayis sabahi neden can teslim ettiklerini.
On küsur yil önceleriydi. Belki onbes yil kadar oldu... Zamanin Anayasa Mahkemesi baskani Yekta Güngör Özden'in bir demecini okumustum gazetede. Suna yakin seyler söylüyordu "Çesitli biçimlerde ölüm tehditleri aliyorum. Inanin bu beni hiç korkutmuyor. Çünkü, ben naçizane bir köy çocugu olarak, bugün bu ülkede en onurlu görevlerin birisindeyim. Anayasa Mahkemesi gibi yüce bir kurumun baskaniyim. Bu onur bana yeter. Bundan sonra hiçbir biçimde baska bir seylerde gözüm, niyetim yok. Yasamdan bundan baska da bir beklentim yok. Yasim da suralara gelip dayanmis. Ölüm dedigin nasil olsa gelecek. Vakti saati gelince hos gelir sefa gelir. Ben bu saatten sonra rahat yatagimda etkisiz bir bitki gibi sessiz sedasiz ölecegime sokakta bir terörist kursununa hedef olmayi zaten dilerim. Çünkü, yasadigim sürece hep onurlu yasamaya ve onurlu isler yapmaya çabaladim. Öyle ölürsem eger, ölümüm de bir ise yaramis olur..."
Üç assa bes yukari, bu odak çevresindeydi sözleri.
Ölüm, ölümdür. Sevimsizdir ve adi soguktur yilandan bile.
Iste bir ölüm daha. Yaninda olup ta canli kalanlarin da sansi varmis yalnizca. Ölü sayisi bir degil dört veya daha da fazla olabilirdi.
Kuskusuz M. Yücel Özbilgin, bundan böyle Kubilay'in saflarindadir. Kuskum yok ki bosa degildir bu can veris. Gün olup Kubilay ve iki arkadasi niçin ve nasil feda ettilerse canlarini, bundan böyle isikli bir mekânda ve ölümsüzleserek tarihlesecek olan Özbilgin de ayni nedenden ötürü ayrilmistir soluyan, bakan, duyan, yürüyen, yemek yiyen, su içen vs... toplulugun arasindan.
Çanakkale'de can verenler onurludurlar.
Kurtulus Savasi'ndakiler ha keza.
Simdi, M. Yücel Özbilgin de ayni onurun hak ortagidir.
Bu noktada, bir seyler düsüyor birilerine.
Hani, Atatürk, ulusun gelecegini birilerine emanet etmisti ya! Hani, her 23 Nisan'da o günü anariz, horon teper, halay çeker, türküler söyleriz ya!
Hani, her 19 mayis günü ögünürüz, seviniriz, spor yapariz ve söylevler çeker, söylevler dinleriz ya!
Iste o çocuklar...
Iste o gençler...
Hani, kisa bir zaman önce iktidar partisinin yerel bir mitingine önlükleriyle katilmislardi ya!
Kinamistik ya, yerden göge hakli olarak. Çünkü süper yanlis, son derece hatali bir durumdu.
Iste o çocuklar, iste o gençler var ya hani. Simdi onlarin caddelerde düzenli biçimde yürüyüs günleri.
Baslarinda ögretmenleri...
Yanlarinda ana ve babalari.
Zarari yok. okullardan çikarmaya gerek yok onlari. Önümüz Cumartesi Pazar. Inisiyatif alir birileri. Hatta günümüzde risk alir.
Bu ülke için canlarini veren yüz binlerce, milyonlarca insan varken...
Birileri koltuklarini, unvanlarini, mesleklerini, günlük huzurlarini riske atmayi göze alabilecek kadar namuslu, onurlu ve cesur olabilirse eger, sorun kalmaz.
Hatta, Atatürk'ün, "milletin efendisi" diye adlandirdigi kesim.
Gün bu gün. Gidenler bugün gidiyor. El sallamasak bile sagir bakislarla süzüyoruz arkasindan. Bu giden ve gidenler, komsu köye dügüne gitmiyorlar. Bir daha geri dönmeyecekler ve dönmeyebilirler.
Çok pisman olacagiz ulusça. Çok üzülüyorum.
Ya siz?

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol