BIRILERI KONUSUR BIRILERI ANLAR

Azeri dilinde bir söylem varmis: “Men ne çiyem, tamburam ne çigrir.”

Belki içinde bir iki harf biçim degistirebilir. Ben böyle biliyorum bu sözü.

Yani, demekmis ki: “Ben ne anlatiyorum, karsimdaki ne diye bagiriyor.”

Veya azicik degistirebiliriz: “Ben ne anlatiyorum, tamburam ne söylüyor.”

 Birkaç yüzyil önce Papa bütün Yahudilerin Roma’yi terk etmeleri gerektigine karar verir.

Dogal olarak Yahudi toplumundan büyük bir tepki gelir.

Bunun üzerine, Papa ile Yahudi toplumundan önde gelen birisiyle karsilikli dini bir müzakere yapmalarini önerir.

Yahudiler kazanirsa kalacaklar, Papa kazanirsa gidecekler.

Yahudiler çaresiz kabul eder ve temsilci olarak Moiz'i seçerler. Ancak Moiz'in Papa ile ayni dili konusamamasi nedeniyle müzakere de konusmak yerine sadece isaret dilinin kullanilmasini teklif ederler. Papa kabul eder.

Müzakere günü geldiginde iki taraf karsilikli yerlerini alirlar ve karsilikli olarak bir süre bakistiktan sonra Papa elini kaldirarak üç parmagini gösterir.

Buna karsilik Moiz tek parmagini kaldirir.

Papa, parmaklarini sallayarak basinin etrafinda çevirir.

Moiz ise parmagiyla yeri isaret ederek oturdugu yeri gösterir.

Papa, yanindaki çantadan bir parça ekmek ve sarap çikartinca Moiz de bir elma çikartir.

Bunun üzerine Papa ayaga kalkarak: 'Ben pes ediyorum, Yahudiler kalabilirler' der.

Müzakere sonrasinda Papa'nin etrafina toplanan kardinaller Papa'ya ne oldugunu sorduklarinda Papa: “Ben önce üç parmagimi gösterip Kutsal Üçlüyü isaret ettim.

Buna karsilik o bana tek parmagini gösterip her iki dinin de tek tanriyi tanidigini söyledi.

Ben parmaklarimi sallayip basimin etrafinda çevirerek tanrinin bizim etrafimizda oldugunu gösterdigimde o da oturdugu yeri isaret ederek tanrinin onlarin durdugu yerde de oldugunu isaret etti.

Ben kutsal ekmek ve sarap çikartip tanrinin bizim günahlarimizi bagisladigini göstermek istedigim zaman da hemen bir elma çikartip bana ilk günahi hatirlatti.

Herifin her seye bir cevabi var. Ne yapabilirdim ki?

Ayni sirada Yahudi cemaati de Moiz'in etrafini sarmis ona nasil basardigini soruyorlardi. Moiz: “Önce bana üç parmagini gösterip üç gün içinde burayi terk etmemizi istedi.

Ben de ona bir tekimizin bile ayrilmayacagimizi söyledim.

Sonra bütün sehrin Yahudilerden temizlenecegini söyledi.

Ben de, hiç bir yere gitmeyip oldugumuz yerde kalacagimizi söyledim.”

”Sonra ne oldu?” diye kalabalik heyecanla sordu.

”Valla, sonrasini ben de pek anlamadim. Adam biraz hiddetlendi ve ögle yemegini çikartti. Bunun üzerine ben de benimkini çikarttim. Hepsi bu!...”

Ünlü bir filozofun sözüdür, “Ne kadar anlatirsaniz anlatin, tüm anlattiginiz, karsinizdakinin anladigi kadardir.”

Izani daralmis bir toplum olustu.

Anlatimi yetersiz birtakim önderlerin karsisinda…

Bakinip duruyor, yekinip oturuyoruz yerimize.

Tepkisiz, sessiz, hissiz, hevessiz, zevksiz…

Durduk yere düzelmeyecek.

Durup dururken olmayacak aslinda.

Birilerinin adam gibi önderlik etmesi gerekecek ama…

“Bir daha gel, gel Samsun’dan

Sari saçlim, mavi gözlüm!

Nerde? Nerdesin dost?”

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol