2008 Pekin Olimpiyatlarinda Ülkemiz basarili olamamistir. Geçmise oranla basari grafigimiz büyük ölçüde düsmüs, ekibimiz daha dogrusu sporcularimiz bir Atlin Madalya ile yetinmistir. Bunun elbet bir degil, birden fazla nedeni vardir. Fakat nedense sorun pek tartisilmadan tarihe havale edilmistir.
Türkiye Devr-i Demokrasi Dönemi’nde Türk zekasini gelistirme, topluma indirme çalismalarinda cumhuriyetin o ilk yillardaki yogun mesaiyi göstermistir. Çok partili hayata IRTICA sürecine girmistir. Yaklasik 60 yilda geldigi yer bugünkü durumdur. Türkiye birçok faaliyet alaninda, geçmiste birbirine yakin ve hatta onlarin ilerisinde olan ülkelerin gerisine düsmüstür. Bu durum kendini sporda da göstermistir. Bunun elbetteki Ülkenin Beyin Kasi’nin bir alacakaranliga gömülmesiyle ilgisi vardir.
Bir kez Türkiye 60 yildan beri bütünüyle Laik Egitim yapmis degildir. Dinsel ve dünyasal egitim beraber yürütülmekte ve bu egitimde tam DÜNYA INSANI’ni öne çikarmada yetersiz kalinmistir. Insanin basarisina sans, kader ve iman ortak edilmistir. Dikkat ederseniz basarisizligimizin söz konusu oldugu yarismalarda SANSIZLIK öne çikmistir. Oysa bilgide, teknolojide, bilim alaninda, ekonomik faaliyet sahasinda basarili olan ülkelerin sporda oldugu gibi baska seylerde de basarili olduklari görülmüstür. Olimpiyatlarda basarili ülkelerin incelenmesi bunu göstermektedir.
1970’li yillarin ortalarinda sporla alakam olmadigi halde dagilmis olan Kirklarelispor Kulübü baskanligina seçilmistim. Kulüp nedir, futbolcu, antrenör kimdir, taraftar nasil bir topluluktur, futbolda önde gelen kurallar nelerdir, bilmiyordum. Bunlari ögrenmek için Futbol Fedarasyonundan kitaplar getirtip, okumustum. O kitaplarin birinde su bilgi dikkatimi çekmisti: Deniyordu ki “Bir beldenin, bir ülkenin spordaki basarisi oranin zenginliginden çok, BEYIN GÜCÜ ile orantilidir. “Bu olayin bilimselligini yillar sonra Cumhuriyet Gazetesinin 29 Agustos tarihli BILIM- TEKNIK ekinde yer alan degerli kültür adami Dogan Kuban’in yazisinda gördüm. Sporla ilgilenenlerin, spor yöneticiligi yapanlarin ve hatta Illerin, beldelerin spor politikalarini olusturanlarin bu yaziyi mutlaka okumalarini tavsiye ederim. O yazisinda Sayin Dogan Kuban diyor ki: “Bilimde, kent yasaminda, teknolojide ileri gitmis bir toplumun spor yasaminda geri kalmisligini isittiniz mi? Sporda geri kalmis bir toplumun her alanda geri kalmisligi olasidir (ihtimal dahilindedir). Olimpiyatlardaki Türkiye ile uluslararasi bilim ve teknolojideki Türkiye ayni düzeydedir (seviyededir).”
Dogan Kuban’in dedigi gibi “Türkiye’de ögretim ve toplumsal egilimde halkin katildigi bir spor örgütlenmesi, parali bir küçük sinif disinda yoktur. Türkiye’de spor toplumun küçük bir kesimin yasamini etkilemektedir.” Yani Dogan Kuban demek istiyor ki Türkiye’de spor halka inmemistir ve toplumsal degildir.
Cumhuriyeti kuranlar sporu toplumsal kilmak amaciyla Beden Egitimi’ni, sportif etkinlikleri okullara sokmuslardir. Bu amaçla Yüksek Okullar’da Beden Egitimi Ögretmeni yetistirecek bölümler açmislardir. Zira biliniyorduki Osmanlilar’da Beden Egitimi diye bir olay yoktu. Bu nedenle cumhuriyet Saglam Kafa Saglam Vücutta Bulunur esasindan hareketle sporu tesvik etmis, egitim haline getirmis, tesisler kurmus, Atatürk’ün Samsun’a çikis günü olan 19 Mayis’i da Gençlik ve Spor Bayrami kabul etmistir.Türkiye’ye jimnastigi getiren Selim Sirri Tarcan’i Finlandiya’da okutmuslar, spordan sorumlu bir yetkili haline getirmislerdir. Biz Köy Enstitüsünde okurken her alandaki sportif faaliyetlerin içindeydik. Çevre köyleri okuldaki sportif etkinlikleri izlemeye geliyorlardi. Simdi Türkiye futbolun disinda spor dallarinin hangisinde basarilidir. 2008 Pekin Olimpiyatlari bunu göstermistir. Atatürk bosuna mi söylemistir: “Ben sporcunun zeki olanini severim.”
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol