BIR SUSUS BIN SÖZE BEDEL

Ahmet Metin Akbiyik imzali bir ileti ile karsilastim "Hasberraki@gmail.com"umda. Tanimiyorum bu sahsi ama bir yerlerden böyle seyler geliyor.
O beni nerden tanir bilemem ya bu iletiyi bana da göndererek çok iyi etmis. Okudugumda gerçek anlamda duygulandim.
Sizlerle paylasmak isterim.
Atatürk, Mersin'e yaptigi seyahatlerden birinde, sehirde gördügü büyük binalari isaret ederek sormus
-Bu kösk kimin?
-Kirkor'un...
-Ya su koca bina?
-Yargo'nun...
-Ya su?
-Salomon'un...
Atatürk biraz sinirlenerek sormus
-Onlar bu binalari yaparken ya siz nerede idiniz?
Toplananlarin arkalarinda bir köylünün sesi duyulur
-Biz mi nerede idik? Biz Yemen'de, Tuna Boylari'nda, Balkanlarda, Arnavutluk Daglarinda, Kafkaslarda, Çanakkale'de, Sakarya'da savasiyorduk pasam...
Atatürk bu anisini naklederken "Hayatimda cevap veremedigim tek insan bu ak sakalli ihtiyar olmustur," der dururdu.
Cumhuriyet kurulup, meclis üyelerini yenileyis seçimlerine gidilirken, Mustafa Kemal'i TBMM'de görmek istemeyen, onu oradan kibarca dislamak arzusunda olan birileri, bu isi tereyagindan kil çekercesine, agritmadan, sancitmadan, çaktirmadan gerçeklestirmenin yollarini arar durur.
Sudur yöntem "Meclise seçilebilmek için birinci kosul, Türkiye Cumhuriyeti sinirlari içinde dogmus olmak gerekir."
Lozan baris görüsmelerinde sinirlar belirlendiginde Selânik, sinirlarimiz disinda kalir. Mustafa Kemal de Selânik dogumludur. Öyleyse.
Atatürk, kürsüye gelerek bunu çözümler. Yaklasik olarak su sözcükleri bir ardaya getirerek der ki "Efendiler! Bu ülkenin kurtulusu ve bugünkü baris ortaminin saglanmasi için çok ugrastik, didindik. Benim dogdugum topraklar, o zamanlar ülke parçasi iken, bugün ne yazik ki sinirlarimiz disinda kaldi. Buna hepinizden fazla üzülen benim. Çünkü orada benim çocukluk anilarim, gençligim kaldi. Buna, bugün gönderme yapan insanlardan fazla ben karsi durmaya ugrastim ama basaramadim. Ve bugün de bu duruma hepinizden fazla ben üzülüyorum. Mümkün olsaydi o topraklari vatanimin parçasi olarak görmek isterdim. Ama basaramadik. Simdi beni bu sinirlar içinde dogmamakla bir seyler anlatmak isteyen insanlar, ben o mücadeleyi verirlerken neredeydiler?"
Ikinci olarak öne sürülen de "Seçilebilmek için bir yerde en az bes yil ikâmet etmek."
Mustafa Kemal, savaslar ve askerlik nedeniyle bir yerde birakin bes yil sürekli oturmayi, kalmayi. Ülke topraklarini fellik fellik dolasan, bir gün orda ise, öteki gün bir baska yerde savasan, didinen bir insan.
Tabi, buna da açiklik getiriyor kürsüden "Seçilebilmek için bir yerde en az bes yil ikâmet etmek kuralini ortaya süren insan her halde benim bu süre içinde ne yaptigimi, niçin bir yerde birkaç ay bile duramadigimi, kalamadigimi biliyordu ama bilmezden geliyordur. Eger ben bir yerde bes yil oturmak gibi bir lüksü kullansaydim, o zaman Kurtulus Savasi'na katilmamam gerekirdi, bu savasin bünyesinde bulunmamam gerekirdi. Peki, o zaman Kurtulus Savasi ne olacakti?"
Bunlar tabi bire bir Atatürk'ün cümleleri degil. Mantik olarak yaklasmaya gayret ettim.
Mantik ortada, di mi?
Gerçek ulus severlerle, gerçek vatan severlerle, gerçek halk kahramanlariyla didismeye yatkin, hatta bunu kendine görev edinmis birileri her zaman vardir.
O zaman da vardi.
Bugün de.
Yarin da.
Iste, Atatürk'ü üzen, iste en önemli anlarda, iste en umulmadik biçimde savunmada birakan densizlikler.
Ama.
Yerine göre öyle bir susus ki.
Saatlerce konusmaya bedel.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol