BIR KÖY ENSTITÜLÜNÜN ANILARI-2

"Müdürün ikinci ugrak yeri döner sermaye'ydi" diyor Hüseyin Bayezit. Hani 1946 sonrasi Köy Enstitülerindeki degisim rüzgârini arkasina alarak bu okullarda rotayi tersine çevirmek kararliligini sürdürmek için kalibi biçilip ortaya sürülen maket müdürler var ya…

Hani o müdürlerden biri vardi ya Malatya-Akçadag Köy Enstitüsü müdürü.

Iste onu anlatmayi sürdürüyor Hüseyin Bayezit.

Biz de sürdürelim önemli notlarla, Hüseyin Bayezit'in kaleminden, onun anlatimiyla.

"Hiçbir müdürün, döner sermayeyle bu denli ilgilendigi görülmemisti. Bir personel gibi orada gününü geçirmekteydi."

Döner sermaye sorumlusu, ayni zamanda sairligi olan bir insan. Onun da iki sirdasi var, iki ögretmen.

Müdürün yaptiklari yüzünden üçü de son derece kaygili ama suskun. Kimseye bir sey söyleyemiyorlar.

"Günesli bir sonbahar gününde Malatya plakali bir otomobil gelip idare binasina yöneldi." Iki tane bakanlik müfettisiymis gelenler. Sorusturma için gelmisler. Döner sermaye sorumlusu ve iki ögretmeni dinlemisler.

O zamana kadar ser verip sir vermeyen, agizlarini biçak açmayan bu üç kisi, nihayet müdürün çirkin meziyetini anlatabilecek bir ortam bulabilmenin verdigi huzurla anlatmislar tüm bildiklerini.

"Iki saat sonra bir askerî cip geldi Akçadag ilçesinden.

Bir astsubay ve iki er indi cipten. Idare binasina girmelerinden on dakika sonra müdürü aralarina alip götürdüler."

Bir daha geri dönmemis müdür.

Peki neden? Ne yapmis?

Hüseyin Bayezit'in anlatimini sürdürelim bakalim neymis durum.

Ibret olsun diye yaziyorum.

"Döner sermayeden para çektigi ve Istanbul'da bir daire aldigi söyleniyordu. Ödemeyince döner sermayeden               sorumlu…"

…Kisiler, bakanliga duyurmak             zorunda kalmislar.

 "Bakanlik müfettislerince ihbarin dogrulugu kanitlaninca, yasal isleme geçilmisti."

Toplum parasini kullanarak nice tasinir tasinmaz mülk edinmelerin siritmaya basladigi dönemler…

O güzelim Köy Enstitüsü fikriyatinin, soyguna ve talana bulasmasinin baslangici…

O zihniyetin Köy Enstitülerine dadanmasinin…

Bakin sonra neler oluyor.

"Müdür tutuklanip yargilandi. Bes yil ceza giydigini, hapisteyken çok sikinti çektigini duyduk. Kimi ögretmenler, derslikleri dolasip maddi yardimda bulunmamizi istiyorlar, ögrencilerden topladiklari bes, on ve yirmi kurusluk harçliklarla yasamasina yardimci oluyorlardi.

Biz, onun adina para toplayanlarin merhametine de akil erdiremiyorduk," diyor ve sürdürüyor…

"Müdürün tutuklanmasindan sonra da çok sikintili günler yasadik. Bizi açliga mahkûm etmisti.

Bakanlik, ödenek vermiyordu. Ikinci Dünya Savasi yillarinda çektigimiz sikintilar geri gelmisti adeta.

Kis süresince pirasa ve ispanakla idare ettik. Yemekler az ve doyurmuyordu. Direklerdeki çöp kutularinda ekmek arayan arkadaslara tanik olmustum," diyor.

Nasil bir bolluktan söz ediyordu Köy Enstitülerinin kurulus yillarinin baslangicinda ve 1946'ya kadar gelen sürecin içinde?

Nerden nereye geliyor hemen!..

Müdür tutuklanip içeri giriyor, bes yil yiyor ama…

Geride yokluk, yoksulluk, açlik gerçegi birakiyor.

Bizler bugün o baslangicin sürekliligini yasiyoruz.

"Selam verdim, rüsvet degildir deyu almadilar!" demisti ya sair.

Günümüz, egitim ögretimin bütünüyle maddiyata dönüstügü, rüsvetin, haramin, hirsizligin, kapkaçin, yoksulu soyup sogana çevirmenin, "Paran yoksa öl!"

zihniyetinin alabildigine yasandigi devirdir.

Temelleri iste öyle atilmis.

Çekiyoruz.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol