BIR KÖY ENSTITÜLÜNÜN ANILARI-1

Köy Enstitüsü çikisli Hüseyin Bayezit'in anilarini içeren "Köy Enstitüsü Aydinligi" kitabini okuyup bitirdim. Öylesine sevgiyle söz ediyor ki Köy Enstitülerinin 1950'ye kadar olan bölümünden, sürecinden.

Hele de 1946'ya kadar kutsal bir yuva olarak betimleyen, her seyiyle, ögretmeni ve müdürüyle, yasam biçimi, çalisanlari, çalismasi, üretmesiyle göklere çikaran Hüseyin Bayezit…

1946'dan sonra her seyin degismeye basladigini yaziyor.

Demek ki, bizim zamanimizdaki ögretmen okullarinin sevimsizligi, iticiligi, dayakçi, sevgisiz, despot ögretmenler dönemi o zaman, o yillarda basliyordu.

Kepirtepe'deki ögretmenlerden bizzat isimler vermek geliyor aklima. Åzimdilik vermemeyi uygun buluyorum. Ama birkaç arkadasimin yaninda sözünü ettim, Kepirtepe yillarindaki anilarimi düzenleyip yayinlamayi düsünüyorum. O zaman Kepirtepeliler hele de kaleme aldigim dönemin Kepirtepelileri onlari okudugunda kim bilir neler hissedecekler, daha da neleri eksik yazdigimi haykiracaklardir büyük bir tepkiyle.

Åzöyle yaziyor Hüseyin ögretmen: "1946 yili seçiminden sonra CHP kendi içinde iki ayri parti gibi davraniyordu ve parti yönetimi sag elindeydi. Geçmisiyle hesaplasircasina bir davranis sergiliyorlardi. Bu sagci kadronun varligi, partinin erimesinin baslangici sayilabilirdi. Baska bir muhalefete gereksinim duymadan kendi ocaklarini kendileri söndürüyorlardi. Türkiye'de tepeden tabana kadar degisim rüzgârlari esmeye baslamisti. Devlet kurumlarinin basindaki görevlilere öncelik ve ayricalik taninmisti."

"Her zaman köy enstitüsü kurumlariyla övünen Ismet Pasa, bu çagdisi kafalara karsi suskundu. Belki susarak, yanlis yapmama anlayisi içindeydi. Onun suskunlugunu ilerici aydinlar kaygiyla izlemekteydiler."

Devamla, Malatya Akçadag Köy Enstitüsü'ne yeni atanan müdürü tanimliyor. "Orta boylu, bakimli, siyah gözlüklü, sik sik saçlarini tarayan, renkli ve degisik giysiler giyen, havuç yüzlü biriydi. Yapay davranislari dikkatimizi çekiyordu. Dudaklarindan sigara, elinden tespih düsmezdi. Enstitünün girilmedik yerini birakmaz, derslikleri, islikleri, yatakhaneleri, binalarin aralarini dolasir, emirler yagdirirdi. Serbest okuma saatinden sonra ögrencilere temizlik yapmak firsati vermez, adeta sürüklerdi yatakhanelere. Müdür degil sanki sürekli görevli nöbetçi ögretmendi. Bilemedigimiz bir aceleciligin içindeydi. Yapay davranislari yöneticilini gülünçlestiriyordu. Baba görünümlü, içi disi güzelliklerle dolu, gerçek yöneticilerimiz hayal olmustu."

Bizim dönemimizin ögretmenleri, müdürleri geldi gözümün önüne. Sevgisiz, hodbin, saldirgan, agzi düzensiz, dayakçi, cezaci…

"Her geçen gün okul, ölüm sessizline bürünmüstü. Hirçinlasiyordu müdür. Okulun yasam biçimi olan imece isleri durmustu. Binalar bakimsizdi. Sularin akmasina karsin fidanlar korunmuyordu. Biz aci içinde izliyorduk can çekisen eserimizi."

Ezberci ve bosvermis egitim ögretim dönemine giris baslamis demek ki o zamanlar. Dört yil Kepirtepe'de okumustum. Birbirinden saldirgan ve her isini emirle, dayatmayla, azarla yaptiran bir yigin ögretmen vardi basimizda. Tarlada, toprakta, sahada yapilan çalismalar bizleri gelecege hazirlamak amaçli degildi de adeta beles isçi gücü kazanimi anlamina geliyordu. Ögretmenlerin bizlere yaptirdiklari özel isleri de cabasi. Iste o dönem basliyormus demek ki Köy enstitüleri'nde.

"Bu dönemde soyut bilgi yigini ile sarsildik. Laboratuarlarda deneyim ile dersler verilmez oldu. Baharimiz kisa dönmüstü. Kara bir bulut sarmalindaydik. Bilinçli olarak söndürülmeye çalisiliyordu Köy Enstitüsü isigi. Köylü bunun farkinda degildi. Kafasi bulanik, önyargili, kendini bilmez, aklin isigindan yoksun, güdümlü kisiler yetistirilmek isteniyordu. Bunlar imece erdemliligini içlerine sindirebilirler miydi?

Müdür'ün küçük beyni fesat yuvasiydi. Son zamanlarda çok bagirir, sinirlenir, yüzü gerilir, titrer, kizarir, kaslarini çatar, çirkinlesir olmustu. Avini pusuda bekleyen bir panter gibiydi. Akildan, mantiktan, vicdan ve etik degerlerden uzak bir yönetici ile karsi karsiyaydik. Güçsüzlügünü göremiyor, kendini bilmiyordu. Bir çikmazin içinde, korkuyorduk. Yasal bir girisim çogumuzun gelecegini karartirdi. Özellikle mezun olup ögretmen olarak köylere gidecek agabeylerimizin geri planda kalmalarini hosgörüyle karsiliyorduk."

Böyle sürüyor.

Ayni yerden sürdürecegim Hüseyin Bayezit'in anilarini. Bakin sonra zamanimizin yönetici tipi nasil ortaya çikiyor, hep birlikte görecegiz. Çalistigi kurumu soyan, kilifina uydurarak cebellezi ettigi paralarla…

Neyse! Sürdürecegiz dedim ya.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol